Kevin Williamson, Netflix'in yeni dizisi "The Waterfront" ile ekranlara iddialı bir dönüş yapıyor.
20 Haziran 2025

"Dawson's Creek" ve "The Vampire Diaries" gibi kült yapımların yaratıcısı Kevin Williamson, Netflix'in yeni dizisi "The Waterfront" ile ekranlara iddialı bir dönüş yapıyor. Williamson'ın kendi babasının 1980'lerde geçimini sağlamak için uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı gerçek hikayeden esinlenen dizi, Kuzey Carolina'daki kurgusal kıyı kasabası Havenport'ta geçiyor ve Buckley ailesinin karanlık sırlarına odaklanıyor. Bu sekiz bölümlük soluksuz gerilim, zenginlik ve saygınlık maskesinin ardında yatan şiddet, yalanlar ve karmaşık ilişkilerle izleyicileri ekrana kilitleyecek.

Sırlar ve Tehlikelerle Dolu Bir Başlangıç

"The Waterfront"ın açılış sahnesi, gece yarısı açık denizde Buckley teknesinde uyuşturucu kaçakçılığı yapan iki adamın silahlı kişilerce yakalanıp denize atılmasıyla tansiyonu anında yükseltiyor. Bu şok edici başlangıç, izleyiciyi Buckley ailesinin çalkantılı dünyasına davet ediyor. Ailenin reisi Harlan Buckley (Holt McCallany), iki kalp krizi atlatmış olmasına rağmen alkol ve kadın düşkünlüğünden vazgeçmemiş, aile işlerini ihmal etmiştir. Bu durum, uzun süredir acı çeken eşi Belle (Maria Bello) ve oğlu Cane (Jake Weary)'i, ailenin maddi sıkıntı içindeki restoranını ve balıkçı evini kurtarmak için mücadele etmeye zorlar.

Ancak anne ve oğul, artan borçları ödeme konusunda farklı yollara başvurur. Belle, Harlan'ın isteklerine karşı gelerek aile arazisini geliştirme planları yaparken, Cane ise tehlikeli bir uyuşturucu kaçakçılığı işine bulaşır. İşin ironik yanı, bu eroin kaçakçılığının, Harlan'ın onlarca yıl önce kurtulmaya çalıştığı belanın ta kendisi olmasıdır. Cane'in iyileşen bağımlı kız kardeşi Bree (Melissa Benoist) ise, son nüksetmesinin ardından genç oğlu Diller'ın (Brady Hepner) velayetini kaybetmiş ve ailesinin güvenini yeniden kazanmak için çabalamaktadır.

Yozlaşma, Cinayet ve Beklenmedik Dönüşler

Cane'in adamlarının talihsiz bir uyuşturucu operasyonu sırasında öldürülmesi ve Şerif Clyde Porter (Michael Gaston) ile DEA Ajanı Marcus Sanchez (Gerardo Celasco)'nun olayı araştırmaya başlamasıyla işler iyice karışır. Cane, bu bataklıktan kurtulmak için babasından yardım istemek zorunda kalır. Bundan sonrası ise karanlık anlaşmalar, cinayetler, sosyopat karakterler (Topher Grace'in komik performansıyla), korkunç ailevi meseleler ve en şüpheci izleyicileri bile şaşırtacak tuhaf olay örgüsü dönüşlerinden oluşan şok edici bir labirente dönüşüyor.

"The Waterfront", Williamson'ın eserlerini bu kadar popüler yapan melodramatik ve sabun köpüğü unsurlarını en iyi şekilde kullanıyor. Buckley ailesi toksik, kusurlu ve derinden kök salmış travmalarla dolu, bu da onların kişilerarası ilişkilerini ve motivasyonlarını şekillendiriyor. İzleyiciyi koltuğuna bağlayan bu derin ve sürükleyici anlatım sayesinde, sezonu tek oturuşta bitirmek oldukça cazip hale geliyor. Dizi, "Revenge", "Nashville" ve "Brothers and Sisters" gibi abartılı aile dramalarının hayranlarını bile hikayenin nereye gideceğini tahmin edemeyecekleri kadar kıvrımlı ve dönüşlü bir yapıya sahip.

Karakterlerin çoğu ilk başta dayanılmaz özellikler sergilese de, her biri beklenenden daha katmanlı bir derinliğe sahip. Örneğin, Bree başlangıçta kendi kusurlarıyla yüzleşmek yerine Cane'e odaklanmış görünse de, hikaye ilerledikçe geçmişi tamamen ortaya çıkar ve çocukluk travmalarıyla hala boğuşan bir kadın olduğu anlaşılır. En ilginç karakterlerden biri ise Cane'in dakik ve düzgün eşi Peyton (Danielle Campbell). Başlangıçta tipik bir Güneyli kadın gibi görünse de, 1. sezonun sonunda yüzeyin altında çok daha fazlasının olduğu netleşiyor.

Genel olarak, "The Waterfront", Netflix'in plaj dizileri arasında yer alabilecek, ancak son derece eğlenceli bir yapım. Her bölümde suç, sadakatsizlik, yalanlar, uyuşturucular gibi geleneksel bir aile dramasının tüm iyi temel unsurlarını barındırıyor. Bölümler ortalama 40-50 dakika sürüyor ve dizi mükemmel bir tempoda ilerliyor. Williamson, hızlı temposu bazı senaryoları aşırı tuhaf hissettirse bile, izleyicileri gereksiz ve uzun sahnelerle sıkmıyor. McCallany ve Bello'nun performansları, hikayeyi sağlam temeller üzerine oturtarak, diğer renkli karakterlerin anlatıda parlamasına olanak tanıyor. Hala bağlanması gereken birkaç gevşek uç olmasına rağmen, "The Waterfront" şimdiden "Scream" serisinin yazarının uzun süredir hayranların favori dizilerinden biri olma potansiyelini taşıyor.

"The Waterfront" şu anda Netflix'te yayınlanıyor.

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)