"Pavyon bar zamparası yemine tövbeye şerbetliymiş derler. Duramazmış, tutamazmış sözünü!" Meyhanede söylenenler yenir yutulur gibi değil. Yanlış da değil! Elini ayağını o renkli dünyadan çekmiş bir hali vardı Murat'ın. Ama sarışın afet Yıldız'la karşılaşınca kanı tutuşur gene! Karısı, akşam yemeği için bekleyedursun şarkıcının kollarında 'saatlerce kendinden geçecektir'! Sadece hapisteyken 'o renkli dünyaya' uzak durabiliyor delikanlı!
23 Ocak 2017

"Pavyon bar zamparası yemine tövbeye şerbetliymiş derler. Duramazmış, tutamazmış sözünü!" Meyhanede söylenenler yenir yutulur gibi değil. Yanlış da değil! Elini ayağını o renkli dünyadan çekmiş bir hali vardı Murat'ın. Ama sarışın afet Yıldız'la karşılaşınca kanı tutuşur gene! Karısı, akşam yemeği için bekleyedursun şarkıcının kollarında 'saatlerce kendinden geçecektir'! Sadece hapisteyken 'o renkli dünyaya' uzak durabiliyor delikanlı!

Mart ayında çekilen 'Kanun Namına', 07 Nisan 1968, Pazartesi günü (Mecidiyeköy) 'Özlem Sineması'nda gösterime girmiş. Bazı insanların yerlere düştüğü kaçıp kovalama sahneleri, stüdyo dışı çekimlerin öncüsü olan ilk çevrime (1952) bir saygı gösterisi.

"Bütün suç, bütün günah bende." Murat, yıllar öncesi ile bir hesaplaşma içindeydi. Aradan geçen bunca zamandan, çekilen acılardan sonra nasıl boş, manasız bir hayatın içinde ziyan olduğunu anlıyor, daha çok pişman oluyor. "Lakin o parıltılı, o hızlı hayat benim gibi bir kenar semt çocuğunun başını döndürecek kadar güzeldi. Güçlü kuvvetliydim, bıçkın ve ataktım. Ekmek elden su gölden yaşamaya bayılıyordum." Şarkıcı dansöz kadınlar, içki kumar her türlü eğlence içinde, rüya gibi bir âlem. Kadınlar, bir dediğini iki etmiyor, para sıkıntısı çektirmiyorlarmış! Doğup büyüdüğü semt aklına bile gelmiyor iki yıldır.

Semra ile yataktayken bile gönlü bir başka şarkıcıda. "Yıldız, tutkun olduğumu biliyor ama işve cilve yaparak kaçıyor, hiç yüz vermiyordu. Aklıma koymuştum, bir gün elbet kollarıma düşecekti." Tek derdi bu! Uyuşmuş sanki. İçinde bulunduğu beladan çekilip gitmeyi aklına bile getirmiyor.

Arnavutköy... O seksen türlü dümenle yürüyen hayattan uzak, Esendal öyküleri gibi sakin, huzurlu, yumuşacık bir semt. Lütfiye teyze ve Fazıl amcanın akıllarının ucundan bile geçmezdi oğullarının böyle olacağı. Bu ara iyiden iyiye gelmez olmuş. Sağlık olsun! Komşu kızı güzel Nilüfer "İyi olsun, rahat olsun da bizleri varsın unutsun" diyor. Kahramanımıza duyduğu gizli aşk her halinden belli.

Üvey anne Aliye Rona ve kız kardeşi Leyla ile dışarı dikiş dikerek geçiniyorlar. Sabah akşam çat kapı 'milyoner' Semih, evlerinden eksik değil. Anne babası rahmetli olunca servete konmuş beyimiz. "Fabrikayı büyütüyoruz. İnşaata başladık. Bir 'ithalatçı' firmayla ortaklık kuruyoruz" havalarında hep. (Filmlerde bile 'ihracatçı' olamıyoruz). Aslında bu ziyaretler Nilüfer için. Üveyler de bunu anlamış baş göz edip, arada 'anafora konacaklar'! Ama genç kız hiç oralı değil. Yemek davetlerine, Boğaz gezilerine aldırdığı yok.

5676URTURTURT

Mahallede bunlar olurken 'umulmadık bir hadise aklını başına getirir' Murat'ın. 'Karı parası yediğini' yüzüne çarpan Nusret'in ağzını burnunu dağıtır ama 'herif haklı galiba'! Böyle aşağılık birinin söyleyecek lafı olsun! "Bir de delikanlı geçiniyoruz, aslında bir halt değiliz be!" Fedailerden Turgut'u yaralayınca hapishane yolu gözüküyor. 'Yaralama aleti olan bıçak başkasına ait olduğu için ve yaralamada kasıt olmadığına dair insani ve hukuki kanaat hâsıl olması sebebiyle 16 aya mahkûm edilir'.

Dile düşmek daha büyük bir dert. "Yazıklar olsun, hiç ummazdık... Mahallenin adını da kötü etti... Öyle çalımlı gelişlerinin, her defasında farklı giyinmesinin sebebi buymuş demek. Değirmenin suyunu kadın parası akıtıyormuş... Bir eksik etek uğruna değmezdi ya olmuş bir kere." Eskiden tamirhanesinde çalıştığı Tahsin Usta, hep Murat'tan yana. Tahliye sonrasında tekrar yanına alır.

Nilüfer'le evlenmiş. "Hayat, gerçekten yeni başlamıştı benim için. Semtte yeniden seviliyordum. İçkimi bile evde içiyordum. Bütün eğlencemiz haftada 1-2 bahçe sinemasına gitmekti. Lakin gene de içimde daimi bir kuşku vardı. Bu kadar sessiz, muntazam bir hayata alışamamıştım. Her an olacak bir şeyi bekler gibiydim. Çok sürmedi, felaket apansız geliverdi birden."

Semih, Nilüfer'den vazgeçmemiş. Bir defacık da olsa sahip olmak için bir plan yapar. Yardım istediği Leyla'ya Murat'ı; Yıldız'a da 'müptelası olduğu' esrarı verecekti!

Kahramanımızın içindeki 'o eski yılan' ölmemiş. Tekrar karşılaştıklarında defalarca beraber olur Yıldız'la. Karısı için kurulan tuzağı anlayınca öldürür Semih'i. Tekrar hapishaneye girerken Nilüfer'in kaderinde yine beklemek var. Bu kez çocuğuyla!

'Kanun Namına'daki melodiler.

'The Sandpiper'daki (1965) ana tema 'The Shadow Of Your Smile' (Johnny Mandel / Paul Francis Webster) Jenerikte. [Suna Artun Poyraz (Emin Fındıkoğlu Orkestrası eşliğinde) (1968) ve Zümrüt (Orhan Borar Orkestrası ile) (1969) plak yapmışlardı; 'Yanımdaki Gölgen' (Türkçe sözler Aykut Sporel)].

Fausto Papetti'nin '1a Raccolta' albümündeki (1960) 'Morgen' (1959) (Sherman Deani / Peter Moester) Leyla ve Semih, 'şöyle Boğaz'a doğru', arabayla giderken. 'Till' (1960) (Carl Sigman / Charles Danvers) 2 sahnede (Murat, Semra ile yataktayken; Kumar oynarken). 'Le Bonheur (La Mia Felicita)' (1960) (Manos Hadjidakis / Jacques LaRue) ('Never On Sunday'de 'Hesapico' olarak yer alıyor) Nusret'i dövdükten sonra gazinodan çıkarken. 'Estate Violenta' (1959) (Mario Nascimbene / Riccardo Pazzaglia) Semih'le Yıldız'ın dansında. 'Sleepwalk' (1959) (Santo Farina / Johnny Farina) Yıldız'ın evindeki pikapta.

TYIURYIRY

'Dead Ringer'daki (1964) (Andre Previn) 'Main Title' 5 sahnede (Murat, kapıyı kırıp Nusret'in odasına dalarken; Kavga ederken; Taksiyle, son sürat, Semih'in evine giderken; Semih, Nilüfer'e saldırırken; Murat'la dövüşürlerken). 'The Police Is Waiting' Telefonla görüştükten sonra Semih "Aferin Yıldız, müthişmişsin yavrum. Artık ihtiyacım kalmadı sana" derken. 'Hidden Jewelry' Murat, Yıldız'a "Bir daha tövbeler tövbesi. Ararsan beni belan olurum, ona göre" derken. 'The Dog Attacks' 2 sahnede (Yıldız'ı tokatlarken; Leyla'yı tokatladıktan sonra).

'In The Heat Of The Night'daki (1967) (Quincy Jones) 'Shag Bag, Hounds & Harvey' 3 sahnede (Nusret'in adamlarıyla kavga ederken; Tahsin Usta'ya "Kaçacağım, kaçabildiğim kadar uzaklara gideceğim" derken; Polisten kaçarken).

Percy Faith'in 'American Serenade' uzunçalarındaki (1963) (Sunset-From Grand Canyon Suite' (1931) (Ferde Grofé) Aliye Rona ve Leyla "Evlen Semih Bey'le olsun bitsin" diyerek Nilüfer'i ikna etmeye çalışırlarken.

Helmut Zacharias And His Magic Violins'in 'Candlelight Serenade' 33'lüğündeki (1959) 'Namenlos' (1959) (Roland Kovac) 9 sahnede (Nilüfer, uzun zaman sonra Murat'la karşılaştığında; Yazdığı mektubu hapisteki Murat okurken; Tahliye sırasında; Ağaç altında, elele, konuşurlarken; Evdeki dayak sonrası Murat'a kaçtığında; Nikâhın ardından eve geldiklerinde; Akşam yemeği için Murat'ı beklerken; Bir bebek beklediğini söylediğinde; Filmin sonunda).

'Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Search For Vulkan' Filmin başındaki yaralama olayından sonra karakola teslim olmaya geldiğinde. 'Chateau Flight' Hapishanede sigara içip volta atarken. 'Bond Below Disco Volante' Nilüfer, gece yarısı, Semih'in evine geldiğinde. 'Underwater Ballet'  2 sahnede (Semih "Sevdiğin adamın ne cibilliyetsiz olduğunu görmeni, öğrenmeni istedim" dedikten sonra; Yatak odasında konuşurlarken).

'Uşşak Makamında (Tempolu) Çiftetelli' Nikâhta.

'Exodus' (1960) (Ernest Gold) Hapishane ziyareti öncesi Nilüfer ve Lütfiye teyze konuşurken.

Filmdeki şarkı.

'Aşka Kapalı Kalbim' (1967) (Erol Büyükburç) (2 dakika) Yıldız, gazinoda söylüyor. "Aşka kapalı kalbim//Darılmasın sevgilim//Artık susturdum onu//Çünkü gelmiyor sonu//**//İstersen sevişelim//Günü gün edelim//İstemiyorsan eğer//Verme sözüme değer//**//Sarışın kumral esmer//Hepsi de ayrı güzel//Bir tekinde duramam//Artık hayal kuramam//**//Adım çapkına çıkmış//Kim der ki aşktan bıkmış//Ben aşkın hastasıyım//Her gün bir başkasıyım//**//Bükme dudaklarını//Uzat yanaklarını//İnanma aşka sakın//Gelse de akla yakın//**//Sevgi tuzlu bir sudur//İçenleri kavurur//Serinlemek isteyen//Denizlerde boğulur//**//İnanma aşka sakın//Gelse de akla yakın//Bak dünyadan örnek al//Bir yılda dört mevsim var." [Seyyal Taner'in 'Son Verdim Kalbimin İşine' şarkısına (1976) selam gönderir gibi].

Manavı, kahvesi, meyhanesiyle Arnavutköy... 'Ümit Sokağı' (1966) gibi, önce kaçılan, yıllar sonra da sığınılan bir yer. Belki herkesin içinde bir 'Arnavutköy', bir 'Ümit Sokağı' vardır. "Bu semte bayılıyor muyum sanıyorsun? Buralı olduğumu saklıyorum bile" diyen Semih Bey bile Nilüfer için oralarda.

Lütfiye teyze ve Fazıl amca'nın evinde, 'Zehirli Hayat'ta (1967) Doğan ve annesi Zehra Hanım kalıyorlardı.

Aliye Rona, hemen her gün eli kolu hediye paketi dolu gelen Semih'ten çok hoşnut. "Berhudar ol! Vallahi öz oğlum olsa senin kadar sevemezdim. Pek hakikatli, pek insaniyetli çıktın. Her zaman arıyorsun, elimiz darlaşsa imdadımıza koşuyorsun. Bu zamanda kimden kime vefa var." Delikanlının rahmetli annesini de 'hemşiresi gibi sevdiğini' eklemeyi de ihmal etmiyor! Nilüfer için söylediği iyi bir şey yok. "Bilen bilmeyen şu nanköre üvey analık yaptığımı sanır. Anasına çekmiş, sütü bozuk!" Eskiden beri dik kafalıymış zaten! "Fare suratlı... Sokak feneri."

EIE5IE56ITY

Çok daha güzelleri ile beraber olmuş. Neler neler geçmiş yaşamından. Ama Semih için varsa yoksa Nilüfer. O kadar kadın, o kadar macera unutturamıyor genç kızı. Yerini kimse dolduramıyor. Evlerine sık gelmesinin sebebi de bu zaten. Seviyormuş senelerdir, feci tutkunmuş. "Kaçıyor benden. Tersliyor, küçümsüyor, büsbütün çıldırtıyor." Yardımını ister Leyla'nın. Bu iyiliğin altında kalmazmış! Aldığı yanıt çok net; "Hiç şüphem yok. Her şey karşılıklı olmalı. Yoksa ne diye yardım edeyim sana" Yıldız'a da "Arzudan geberiyorum" demişti. "Ne yollar ne açmazlar yapıyorum. Düşün, evlenme bile teklif ettim! Gene de bana mısın demiyor. Üvey ablası ve anası sahiden alacağımı sanıyorlar, parçalanıyorlar" Evlilik teklifi, işin hilesi! Kız 'evet' derse usulen bir nişan yapacak, elde ettikten sonra da basacakmış tekmeyi! En etkili yöntem Aliye Rona'dan gelir! "Böylesini atacaksın arabaya, döve döve götüreceksin!"

Bu kısmeti rüyasında bir defa bile gören bin kere bayram yaparmış! Nilüfer'i ikna etmek için çırpınıyor. "Genç adam, yakışıklı adam, çok da zengin! Fabrika, apartman, araba, para." Kabul etmezse bundan sonra rahat, huzur vermeyeceklermiş. "Nankör, hain! Elime kaldığın zaman bacak kadardın. Sana anasızlığı bir gün bile hissettirmedim, öz kızım gibi büyüttüm. Şunun da iyi bil ki baban öldükten sonra istesem, seni tutmazdım bu evde. Sokak kızı olurdun, ziyan sebil olurdun." Leylacığı için Semih Bey'i veya o zengin muhitten birini düşünüyordu. Ama kısmet işte. Her iki kızın da gönlü Murat'ta! Leyla da arada laf yetiştiriyor; "Bizim hiçbir şeyimiz değildin, istemesek bakmazdık sana. Peri kızı gibi yaşayacaksın, sanki layıkmışsın gibi... Matah bir şey olsan bari!"

Baba bir anne ayrı iki kız kardeş zannettik. Semih, Leyla'nın 'abla' olduğunu söylüyor. Bu durumda üvey anne Aliye Rona'nın başka bir evliliğinden. Üvey kardeş bile değiller.

Gazinocu Nusret'in ağzında puro, ceket cebinde mendil. Sataşıyor, Şarkıcı Semra'yla yüz göz oluyor. "Sana kesiğim, tutkunum. O kadar ilanı, reklamı niçin yapıyorum, niçin en fazla yevmiyeyi sana veriyorum! Sabrım tükendi. O sülük (Murat) senin kanını emiyor, aklını kullan. Kat alırım sana. Bankada hesabın, altında araban bile olur!" Biraz sonra 'o sülükten' bir güzel dayak yiyince (2 yumruk, 1 tekme, 1 kafa, 1 judo darbesi) bütün parasını kırılan dişlerini yaptırmaya harcamıştır!

Murat, insanların duygularını bir uçtan diğer bir uca savuruyor. Babası başta "Bana çekmiş oğlum, helal süt emmiş" diye övünürken, hapisliğinden sonra "Öyle bir evlat için ağlanmaz. Keşke ölseydi de kurtulsaydık. Rezil olduk. Evlat yetiştir de hayrını gör. Adı batsın" diyor. Karısı görüşe giderse 'billahi boşarmış'! "Öyle bir evladım yok benim, yok artık!" Yine de tahliyesi için "5 ay 17 gün" diye hesap yapıyordu!

Tahsin Usta da farklı değil. Hep kahramanımızdan yanaydı. Ama cinayet sonrasında artık tutamaz kendini: "Kadın uğruna, zevk uğruna hepimizi yaktın. Yazıklar olsun sana, sersem herif. Sana inanmış, bağrımıza basmıştık. Bir kadın uğruna ne hale geldin. İflah olmazmışsın meğer. Hadi kendini düşünmedin, Nilüfer'e de mi acımadın hiç. Bizleri, babanı, anacığını da mı düşünmedin, be hayvan!" Sonra da özür diler. "Affedersin... Bunları sonra konuşuruz." Kadir Savun rollerindeki değişim, dünyamızdaki değişimi de yansıtıyor. 60'larda tamirhanesinde, işinde ter içinde çalışıp çevresine kol kanat geren bir kişiyken, 80'lerde bir Ağa veya kabadayının adamı olacaktır!

Murat'ı Abdurrahman Palay; Nilüfer'i Adalet Cimcoz; Semih'i Sadettin Erbil; Yıldız'ı Handan Kadıoğlu; Fazıl'ı Rıza Tüzün; Leyla'yı Gülen Kıpçak; Tahsin Usta'yı Timuçin Caymaz; Zafer Önen 3 kişiyi (Nusret, manav, Tahsin Usta'nın çırağı); "Basbayağı uslanmış bir halin var" diyen meyhane müşterisini Fikri Çöze seslendirmiş.

Tahsin Usta'nın nikâh günü direksiyonda olduğu '34 DH 277' plakalı 55 model Plymouth taksiyi 'Bir Şoförün Gizli Defteri'nde (1968) Reşit Çildam kullanıyordu.

Tamirhanedeki '34 DK 584' plakalı araba bir kaza nedeniyle gazetelere geçmiş (23 Kasım 1965). Toplum Zabıtası'na ait '34 AA 761' plakalı otobüsle, Laleli kavşağında çarpışmışlar.

Nilüfer'i Semih'in evine getiren '34 DK 970' plakalı taksiyi 'İlk Aşkım'da (1967) Ediz Hun kullanıyordu.

76IT7ITY

Murat-Kartal Tibet; Nilüfer-Figen Say; Semih-Tanju Gürsu; Leyla-Pervin Par; Aliye Rona; Tahsin Usta-Kadir Savun; Yıldız-Peri Han; Lütfiye-Şaziye Moral; Fazıl-Asım Nipton; Semra-Derya Tanyeli; Necmi-İhsan Bayraktar; Turgut-Çetin Başaran; Halil-Mustafa Yavuz; Polisler-Orhan Çoban ve Memduh Ünsal; Gazino; Arnavutköy Nahiye Emniyet Başmüfettişliği; Cezaevi; Tahsin Usta'nın tamirhanesi; Meyhane; İlk Yardım Hastanesi; 14 Eylül, Pazar'ı gösteren duvar takvimi; Yıldız'ın '33 AD 534' plakalı arabası; Nacar dikiş makinesi; Baştaki kavga sahnesinden sonra görüntüye gelen '34 EF 913' plakalı araba; Tahsin Usta'nın, tahliye günü kullandığı '34 DF 017' plakalı taksi çok güzeldi.

Nikâhta, Talya Salta, ut; Silvana Panpani, tef çalıyor.

Filmde dayak yemeyen yok gibi. Murat, (fedailer ve Semih'ten) 4 yumruk; Necmi, 2 yumruk; Turgut, 1 yumruk; Halil, 4 yumruk; Nilüfer, (Aliye Rona, Leyla ve Semih'ten) 5 tokat; Yıldız (Murat'tan) 2 tokat; Leyla, (Murat'tan) 1 tokat; Semih, (Murat'tan) 4 yumruk, 2 tekme, 3 kurşun yiyor.

Nilüfer "Öğleden sonra top sahasının arkasında bekleyeyim mi seni" diyerek eski mahallemizi bir sızı gibi anımsatıyor.

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)