“Semtten dışarıya çıkmaz. Herkese ‘abi’ dedirtir. Kadına kıza mal satarken başını yerden kaldırmaz.” Arkadaşları böyle anlatıyor Halil’i. Elinde tespih, namazında niyazında. Ama yaptıklarına (adam dövme, iki kez bıçaklama) bakınca ‘insan, ne ise o değildir’ sözü geliyor aklımıza. Zaten Müjgan da “Ne anasının gözü herifmiş be! Hiç de umulmaz halinden” diyecektir. Oysa Sabiha, göründüğü gibi. Değiştirmeye gerek bile görmemiş adını. Daha ilk gece “Nasıl ‘düştüğümü’ de dinler misin” dediğinde önce biz “Hayır” diye bağırıyoruz.
06 Temmuz 2016

"Semtten dışarıya çıkmaz. Herkese 'abi' dedirtir. Kadına kıza mal satarken başını yerden kaldırmaz." Arkadaşları böyle anlatıyor Halil'i. Elinde tespih, namazında niyazında. Ama yaptıklarına (adam dövme, iki kez bıçaklama) bakınca 'insan, ne ise o değildir' sözü geliyor aklımıza. Zaten Müjgan da "Ne anasının gözü herifmiş be! Hiç de umulmaz halinden" diyecektir. Oysa Sabiha, göründüğü gibi. Değiştirmeye gerek bile görmemiş adını. Daha ilk gece "Nasıl 'düştüğümü' de dinler misin" dediğinde önce biz "Hayır" diye bağırıyoruz. Aralarındaki kalite farkı verdikleri hediyelerden belli. Genç kız, abartıya, yalana dolana kaçmadan işporta malı sigara tabakası; Bizimki ise "Parlak olsun, ışık vurdukça göz alsın" diyerek 'sahte' bir yüzük! Sahicisi 2 bin liradan fazlaymış! Kadife kutuya konmasını ister. Muhafaza için ayrı para alınacağını duyunca da ağzı yüzü değişiyor! At arabasını sürüşü, kalenderliği, ağırbaşlılığı, her şeyi gösteriş. Aşkı bile! "Senin parandan bize ne" diye terslediği Sabiha'nın evine 'iç güveysi' gibi kurulmaktan rahatsız değil! "Çok eskiden rastlaşacaktık" ama 'eskiden de rastlaşsalar' olacak şey değilmiş bu!

Mart, 68'de çevrilen 'Vesikalı Yârim', 09 Mart 1969, Pazar günü (Suadiye) 'Atlantik'teki suare sonrası 10 Mart 1969, Pazartesi günü (Pangaltı) 'İnci', (Beyoğlu) 'Lüks', (Aksaray) 'Bulvar', (Fatih) 'Zevk', (Çarşıkapı) 'Şık', (Kadıköy) 'Feza', (Üsküdar) 'Işık', (Kocamustafapaşa) 'Can', (Eyüp) 'Melek', (Bakırköy) 'Yeni', (Beşiktaş) 'Suat Park', (Maltepe) 'Çeliktaş' sinemalarında gösterime girmiş. Gazino sahnelerinin çekimi 'Şen Saz' ve 'Çağlayan'da.

Safa Önal ve 04 Ekim 2000 Çarşamba günü TRT 2'de Erman Şener'le 'Vesikalı Yârim' için yaptığı söyleşi. O kısacık 13 dakikada Türkçesine, deyim zenginliğine, bilgisine, özgüvenine, iç dünyasına hayran kalıyoruz. "Bu benim Lütfü abiyle ilk çalışmam. Büyük bir hevesle pusuda beklediğim bir dönem. En merak ettiğim yönetmen üstelik. Çok beklemedim. O fırsat doğdu." Ağa Camii'nin arkasındaki Eren Han'da, yeşil çuha örtülü masalardan birinde başlayan konuşma rejisörün Mecidiyeköy'deki evinde devam eder. "Vaktin var mı" demiş. "Hiç yok! Öyle bir sıçrama zamanındayım. Merdiven çıktığım bir dönem Yeşilçam'da. 'Tabii var' dedim!" Seyrettiği bir filmdekine benzer bir senaryo ister Lütfü Akad. "Adamın atını çaldılar. Kovaladı, aradı, buldu ve döndü." ['The Appaloosa'dır (1966) bu film. Bizde, 21 Kasım 1967, Salı günü  "Batı'da Vuruşanlar" adıyla (Beyoğlu) 'As', (Beyoğlu) 'Konak' ve 'Renk' sinemalarında vizyona girmişti]. "Böyle bir şey hazırla ve bana gel." Hepsi bu! (Erman Şener "Hayda!"diyerek belirtir şaşkınlığını).

Şöyle devam ediyor Safa Önal; "Kafamdaki kitaplık dağınık değildir. Benim gibi düzenli, muntazamdır. Her şey istiflidir. Coğrafyası yerindedir, sosyolojisi yerindedir. Romanı, polisi, macerası yerindedir. Çok okumanın, okuduğunu da (kafamın içinde) ayrı ayrı raflara yerleştirme metodunun getirdiği bir şeyle... Beynimde bir Sait Faik hikâyesi beni yakaladı. Oradan ürettim." [Az Şekerli'deki (1954 ) 'Bir Aşk Hikâyesi'dir bu. O birkaç sayfadan 'Vesikalı Yârim'i üretmek çok zor başarılabilecek bir şey. Öyküdeki Ahmet, Sevim ve içkili kahve Şelale; Filmde Halil, Sabiha ve Şen Saz olmuş]. "Tredman yazdım doğrudan doğruya. Aktı gitti. Öyledir bazen, doğurgandır konu."

Filmin adı, 'Tahattur' şiirinden ('Yenisi'-1947) (Orhan Veli); "Nasıl unuturum seni ben//Vesikalı yârim?"

Erman Şener'e göre 'kelimenin en geniş anlamıyla güzel bir film'. O kadar önemli ki, Türkan Şoray ve İzzet Günay bugün bile karşılaştıkları zaman "Nasılsın Halil... İyiyim Sabiha" diye konuşurlarmış. [Arap ülkelerindeki gösterimde adları 'Samiye Fahri' ve 'İzzet Salim'. 'Vesikalı Yârim' de 'Hesna-ül Gazino (Gazino Güzeli)'].

'Vesikalı Yârim'deki melodiler.

'Kalbimi Kıra Kıra' (Muhayyer-Kürdî) (Teoman Alpay / Hikmet Münir Ebcioğlu) 8 sahnede [Jenerikte (0.00 - 0.34 arası); Halil, Sabiha'nın kapısı önünde "Ne zamandır böyle vakit geçirmemiştim" derken; İkinci gece, Sabiha, Saz'dan çıkıp Halil'i gördüğünde; Mutfakta sevdiğine sarılırken; Evli ve çocuklu olduğunu öğrendiğinde; Duvar önündeki acı konuşmadan önce; Halil, eve gelip Sabiha'yı bulamayınca; Genç kız "Benim yüzümden hep bunlar" derken].

"Şen Gözlerine Neş'e Veren Bir Çiçek Olsam" (Giriş Sazı) (Kürdîli-Hicazkâr) (Mısırlı İbrahim Efendi / Ahmet Refik Altınay) 5 sahnede [Jenerikte (0.34 - 1.08 arası); Sabiha'ya yüzük alırken; "Benden habersiz çıkıyorsun, avare dolaşıyorsun, lafımı tersliyorsun. Neden bunlar" derken; Duvar önündeki konuşmada Sabiha "Sen konuş. Senin diyeceğin vardır belki" derken; Halil "(Necmi'nin) Kasığına dokundurdum bıçağı (oysa 'midesiydi'). Çok yatmam, merak etme. Sen böyle varken içerisi zindan olmaz bana. Ziyaretlere de gelirsin. Doya doya görürüm. Tahliyeden sonra da alırız başımızı gideriz başka semtlere. Olmazsa başka şehre bile gideriz" derken].

'Cevrin Yeter Artık Bu Kadar Olma Sitemkâr' (Sûznâk) (Osman Nihat Akın / Celâdet Barbarosoğlu) Filmin başında at arabasına sebze taşırlarken.

'Arabamın Atları (İspiti)' (Uşşak) (Sadi Yaver Ataman) 3 sahnede (Halil, manav dükkânına gelirken; İlk eğlence gecesinin sabahında dükkâna geldiğinde; Sona doğru, Bostan'a giderken).

'Gel Ey Denizin Nazlı Kızı Nûş-i Şarab Et' (Acem-Aşiran) (Aleko Bacanos) 3 sahnede (Sabiha'nın evinde "Bu resim kimin" dedikten sonra; Sabiha "Gelme bir daha buralara. İçkiye, saza, eğlenceye bir takılırsın, bir daha da..." dedikten sonra; Arkadaşları, Halil'in tahliyesini beklerken).

'Ben Melâmet Hırkasını (Haydar Haydar)' (Kul Nesimi) Sabiha, Halil'in masasından kalkıp başka masaya giderken.

'Hicaz Makamında Keman Taksimi' 2 sahnede (Necmi ve İlhan Hemşeri'yi yolcu edip Halil'in masasına dönerken; Halil, eve döndükten sonra babası ve annesi ile karşılaştığında).

'6+6' albümündeki (1964) (Stavros Xarhakos) 'Parapono' 2 sahnede (Halil, ikinci gecenin sabahında İstanbul'u seyrederken; Manav dükkânına gidecekken vazgeçip geri dönerken).

'Ey Çeşm-i Âhû Mehlika Cürmüm Nedir Söyle Bana' (Acem-Aşîran) (Nikoğos Ağa) (Giriş Sazı) 2 sahnede (Müjgan "Gene geleceğim nasıl olsa" deyip giderken. Sabiha, bu sırada ütü yapıyordu;  Halil, taksinin bagajına bakkaldan aldığı nevaleyi doldururken).

'I Gitonia Ton Angelon' uzunçalarındaki (1963) (Mikis Theodorakis) 'I Hartaeti' 5 sahnede (Beyoğlu'nda limon portakal satarken; Yaşar Şener "Benden paydos! Şurda iki tane parlatalım" derken; Bir müşteriye 15 limon verirken. Biri yere düşüyor; Satıcı arkadaşı "7 limonla 10 portakal sattım" dedikten sonra; Halil, oradaki meyhanede demlenirken. Oysa 1-2 gün önce böyle yerlerde içmediğini söylemişti Yaşar Şener'e).

'Zorba'daki (1964) (Mikis Theodorakis) 'Clever People and Grocers' Sabiha, limon satan Halil'i uzaktan seyredip oradan uzaklaşırken.

'Kürdîlihicazkâr Peşrev' (Kemençeci Vasilaki) Halil, Müjgan'a Sabiha'nın nerede olduğunu sorarken. "Büyütme be ağabeycim! Bu dünyada her şey olur. Sen de başkasını bulursun. 'Eteğine elimi sildim' der geçersin" diyor genç kadın.

'Hyperprism' (1923) (Edgard Varése) 2 sahnede (Halil, Necmi'yi bıçakladıktan sonra; Sabiha'yı bıçakladıktan sonra).

'Mapushane Çeşmesi Yandan Akıyor Yandan' (Kastamonu türküsü) 2 sahnede (Sabiha evde sigara içerken; Hapisteki Halil, sevdiğinden haber beklerken).

'Armenian Radio Orchestra Of Folk Instruments' 33'lüğündeki  (Orkestra şefi; A. Merangulian) 'Ey Maral Aghtchig (You Are Like A Gentle Dow)' Yıllar sonra Kocamustafapaşa'daki evine geldiğinde.

Filmdeki şarkılar.

'Cevrin Yeter Artık Bu Kadar Olma Sitemkâr' (Sûznâk) (Osman Nihat Akın / Celâdet Barbarosoğlu) (6 saniye). Fethi, manav dükkânında söylüyor. "Cevrin yeter artık bu kadar olma sitemkâr//Sen olmasan âlemde benim söyle neyim var//Bir yan bakışın ruhumu baştanbaşa sarsar//Sen olmasan âlemde benim söyle neyim var."

'Kahverengi Gözlerin' (Selahattin Sarıkaya) (2 dakika 15 saniye) Şükran Ay'ın sesiyle Şen Saz'daki ilk şarkı. "Sanki billur bir pınar//Kahverengi gözlerin//Ruhuma neşe sunar//Kahverengi gözlerin//Gözlerin yar gözlerin, gözlerin//**//Bakışların pek derin//Senin en güzel yerin//Kahverengi gözlerin//Gözlerin yar gözlerin, gözlerin//**//Rüzgârlar kadar serin//Ufuklar kadar derin//Kahverengi gözlerin//Gözlerin yar gözlerin, gözlerin//**//Sular gibi çağlıyor//Beni sana bağlıyor//Söyle neden ağlıyor//Kahverengi gözlerin//Gözlerin yar gözlerin, gözlerin."

'Sokağın Ardındayım' (Uşşak) (Suat Sayın) (2 dakika 50 saniye) Şen Saz'da Şükran Ay'ın sesiyle ikinci şarkı. "Sokağın ardındayım//Saatin dördündeyim//Eller derin/tatlı uykuda//Ben senin derdindeyim//**//Senin yüzünden/kahrından//Bitmiyor derdim//Bir sevgi uğruna ben//Ömrümü verdim//**//Sokağın ardı çarşı//Evimiz karşı karşı//Sevgilim barışalım//Dosta düşmana karşı."

'Pek Ufacık Boyun Var' (3 dakika 55 saniye) Ertesi gece Şen Saz'daki ilk şarkı. "Pek ufacık boyun var//Türlü türlü huyun var//Aldatıyorsun beni//Seni gidi yaramaz seni//**//İşmar ettin 'gel' diye//Gidiyorsun nereye//Aldatacaksın beni//Seni gidi yaramaz seni//**//Ufacık tefecik sevgilim//Yaramaz, cilveli/işveli sevgilim."

'Amanın Kelle' (Roman şarkısı) (1 dakika 47 saniye) Şen Saz'da, ikinci gece ikinci şarkı. "Kelleyi verdik fırına//Pişmedi kaldı yarına//Bakayım dedi falına//Pişmedi kaldı yarına//**//Amanın kelle kelle//Gel beni biraz yelle."

'Sana Olan Aşkımı İmkân Yok Bilemezsin' (Hüzzam) (Kadri Şençalar) (2 dakika 25 saniye) Resim çektirdikleri gazinodaki şarkı. Şükran Ay'ın sesiyle; "Sana olan aşkımı imkân yok bilemezsin//Seni sevdiğim kadar beni sen sevemezsin//Bir gönül hatrı için dertlere giremezsin//Seni sevdiğim kadar beni sen sevemezsin."

'Aman Sâki Canım Sâki Doldur Doldur da Ver' (Uşşak) (Ahmet Rasim Bey) (1 dakika 11 saniye) Müjgan, Fethi ve Cemil'le Şen Saz locasındayken. Halil'in evliliğini ve çocuklarını öğrenecek. "Aman saki, canım saki, doldur doldur da ver//Neş'emde var bir terakki yaşa, doldur doldur da ver//**//Bir busecik başın için, koklat koklat da ver//Bugün bana bayram düğün yaşa, doldur doldur da ver."

'Kalbimi Kıra Kıra' (Muhayyer-Kürdî) (Teoman Alpay / Hikmet Münir Ebcioğlu) Şükran Ay'ın sesiyle 4 sahnede [(52 saniye) Halil'in evli olduğunu öğrenen Sabiha sokaklarda dolaşırken; (53 saniye) Halil, Sabiha'nın mektubunu okurken; (1 dakika 50 saniye) Halil karar verme sürecindeyken; (1 dakika 20 saniye) Filmin sonunda]. "Senden bana ne kaldı//Bir hatıradan başka//Bir daha geri dönmem//Yalan kattığın aşka//**//Kalbimi kıra kıra//Bırakmadın hatıra//Günahını yalancı//Dudaklarında ara."

'Kimseye Etmem Şikâyet Ağlarım Ben Halime' (Nihavend) (Kemani Sarkis Efendi) (2 dakika 15 saniye) Tekrar Şen Saz'a dönen Sabiha, Ahmet Şenses'in masasındayken. "Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime//Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime//Perde-i zûlmet çekilmiş, korkarım istikbalime."

'Geçti Ömrüm Yine Ben O Bin Dert İleyim' (Nihavend) (Selahattin Pınar / Vecdi Bingöl) (2 dakika 15 saniye). Halil, tahliye sonrası Saz'a geldiğinde. "Geçti ömrüm, yine hâlâ ben o bin dert ileyim//Söyle dermanını ey sevgili aşkın bileyim//Böyle hicran eleminden nice bir inleyeyim// Söyle dermanını ey sevgili aşkın bileyim."

Sabiha ile aynı yıllarda yaşamak bile mutluluk verici. Sevdiğinin tespihini iğne iplikle onarırken başka bir yere bakamıyorduk. Ev, sevgileri ile şimdi ev olmuş. Bir sahnede Müjgan'a "Nasıl olsa hayretmeyecekti bana. Bir gün evine dönecekti. İşin içinde başka bir kadın olsaydı kolaydı. Uğraşır baş ederdim ama aileyle, çocukla baş edilmez. Babamdan bilirim" diyordu. Bunca yıl sonra kalbindeki sızıda birazcık azalma olabilmiş midir.

Halil ve manav arkadaşları (Cemil, Fethi ve filmde adı olmayan Hakkı Kıvanç) Ayı Rıfat'ın meyhanesinde demlenirlerdi hep. Buraya verdikleri parayla bir meyhane açılırmış! Bir gece Beyoğlu'na giderler. 'İnsanın canı böylesini de çekiyor olmalı'! Gözleri gönülleri açılsınmış birazcık! [Özellikle Halil'inki öyle bir 'açılır' ki eve dönüşü yıllar sonra! İki kestane ağacı altındaki manav dükkânında babası ile çalışıyordu. Ama kapısında  'Nazım Koç ve Ahmet Alp ortakları No.4' yazılı! Filmin sonunda, Sabiha'nın bakışları, dükkândan (ve Halil'in hayatından) dört ayrı çekimle uzaklaşıyor].

Klöb 7 'açmaz bizimkileri'. Asıl hedef, Fethi'nin "Garsonlar tanıdıktır. Hususi muamele yaparlar bize" dediği 'Şen Saz'. Bir zamanlar fena dadanıp epey kesilmiş burada. Büyük rakı, meze, sıcak bir şeyler. "Gittiği yerde gül bitsin, alında bülbül ötsün. Şunun şurasında geldik gidiyoruz. Delikanlılıkta, insan her bir yolu görmeli, her bir dereyi geçmeli." Bu arada 'iki cilve bir name' konsomatris kızlar hakkındaki görüşlerini öğreniriz. Çoğunun vakti geçik, baktıkları aynalar küflü ama gene de güzel şeyler 'neme lazım'! "Bunlar var ya, muhabbetin her türlüsünü bilirler. Erkeklerine kul köle olurlar. Dayaktan, küfürden, jiletten, bıçaktan geçtim, üste para yedirir de gene yaranamazlar. Bir tutuldular mı, hele bir de içip sarhoşladılar mı dağları düz ederler be." Halil'in, askerdeyken bir arkadaşının da böyle bir dostu varmış. Hasrete dayanamayıp yakın bir şehre gelerek ev tutmuş.

Fethi, Cemil ve Hakkı Kıvanç "Halil yabancımız değil. Başımız da bağlı değil" diyerek özel bir yere gitmek için ayrılırlar! Aslında kahramanımızın evli olduğunu bu cümleden anlamamız lazımdı! O gece karşılaştığı Sabiha ile dünyası değişecektir. Boyasını, küpesini, esansını çok sevmiş! Evvelden namaza, babasının peşinden giderken bu kez "Ben sonra gelirim" diyor. Aylar ve yılları barındıracaktır bu 'sonra'!

Tabarin Bar'dan çıktıkları sabah "Köprü (Galata) açılmamıştır" demişti. Sabiha "Gel bende kal, Köprü kapanıncaya kadar" diyor. (Acaba, 'açılıncaya kadar' mı demeliydi). 'Arz-ı Hal'deki (1949) (Turgut Uyar) 'Bir Gün Sabah Sabah'ı anımsattı; "Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam//Uykudan uyandırsam seni//Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten//Vapur düdükleri ötmededir//Etraf alacakaranlık//Köprü açıktır henüz//Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam/**//Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten//Fabrika düdükleri ötmededir."

Zehirli Hayat (1967) filminin Yoğurtçusu Ömer Sağlam, Simitçisi Ahmet Yıldırım, Bekçisi Mürteza Yanık gazino konukları. Ayrıca Emin Saygılı ve Silvana Panpani.

Sabiha'yı Jeyan Mahfi Ayral; Halil'i Hayri Esen; Müjgan'ı Alev Koral; Halil'in babasını Osman Alyanak; Lale Belkıs 3 kişiyi (gelinine meyve alırken "Bunlar da ucuzlamadı gitti" diyen yaşlı kadın, Halil''in karısı ve annesi); Zafer Önen 3 kişiyi (Fethi, "Gelince söyle Merkez'e mutlaka uğrasın. İkisini de fena dövmüş. Senin yüzünden" diyen polis, "Kimse ayrılmasın. İcap ederse hepinizi müdüriyete sevk edeceğim" diyen diğer bir polis); Erdoğan Esenboğa 2 kişiyi (Garson Tahsin, "Kış günü bülbül mü olurmuş? Sarhoşun derdine bak" diyen müşteri) seslendirmiş.

Sabiha'nın evi Hamalbaşı'nda. "Bu mıntıkada rezalet istemem diye hepinize tembih etmişti komiser. Bir daha bir 'tatsızlık' olursa başka tarafa taşınırsınız" sözleriyle uyarılır genç kız. Oysa 50-60'larda 'tatsızlık' kavramını aşacak fuhuş haberlerine konu olurdu bu semt! Örneğin Behice Gider'in Hamalbaşı, Çatıkkaş Caddesi, No. 35'teki evi, 10 Mayıs 1952'ye kadar 160 kez basılmış! "Uygunsuz durumda yakalanan 23'ü erkek 30 kişi... 11'i erkek 16 kişi... Karısını, Kardeşiyle Zina Halinde Yakaladı." Ayrıca 'kaçakçılık, hırsızlık, balkondan düşme' manşetleri. 'Hamalbaşısız' çıkmazdı gazeteler desek yeridir.

Sabiha-Türkan Şoray; Halil-İzzet Günay; Babası Selahi İçsel ve annesi Bahice İmer (sanatçının rahatsızlığı halinden belli oluyor); Oğlu Turgut Baydar; "Bari çok paralı biriyle yapsaydın şu işi. Herifi yontsaydın yüreğim gam yemezdi" diyen Müjgan-Ayfer Feray; Fethi-Semih Sezerli; Cemil-Aytekin Akbaş; Hakkı Kıvanç; Necmi-Behçet Nacar ve kavga arkadaşı Necip Tekçe; Şefgarson Tahsin-Hakkı Haktan; Garsonlar-Orhan Çoban ve Ali Demir; Sabiha'nın masa müşterileri-Ahmet Şenses ve Doğan Tamer; Çiçekçi-Yaşar Şener; Kalantor müşteri-İlhan Hemşeri; Şen Saz'da afişi olan Birsen Çam; Yıllar sonra eve dönen Halil'e, sesinde en ufak bir suçlama olmadan "Aç mısın" diyen karısı-Aynur Akarsu (68 Ses Yarışması'nın yarı finalistiydi) ; "Selam Halil abi. Elma tartıver. Bir kilo olacak" diyen ve elinde Cumhuriyet Gazetesi olan işçi; Filmin sonunda 'Meşhur Antep 50 kuruş' yazılı çift kapaklı kutusuyla gördüğümüz lahmacuncu; Manav dükkânları; Klöb 7; Garson ve müşterilerin milimetrik hareket ettiği Şen Saz; Tabarin Bar; Lokanta; Meyve sebze hali; Halil'in 'Birinci' sigarası, ağızlığı; Tepebaşı'nda, yüksek duvar önündeki 'insafsız konuşma'; Beylerbeyi Camisi ve Halil'in çay içtiği 'Yelken Çayevi' çok güzeldi.

Kurgudaki küçük bir hata; Sabiha ortada yok. Her yerde arıyor Halil. Şefgarson Tahsin'i sıkı bir sorguya çekip Despina'nın meyhanesinde olduğunu öğrenir. Koşa koşa oraya gidecek sandık ama Boğaz'da nazlı nazlı dolaşan motorları seyrediyor. Ardından İstanbul'un tarihi yerleri. Sonra bu kez Müjgan'a (nerde olduğunu değil, hayatında 'başka biri, dostu, oynaşı' olup olmadığını) sorar. Despina'nın yerine gidişi bütün bunların ardından.

Müjgan 'bir kat parası biriktiriyormuş'. Yedi tane de halı almış. "Çok şükür aklım başımda benim. Bize akıl lazım. Gönül mönül hikâye" diyor.

 

Safa Önal; "Vesikalı Yârim, aşkı hiç kaçırmadan, bir tarafa çekmeden, çok doğru, çok güzel, çok insani anlatmıştır. Ve bizim insanımızın aşkını anlatmıştır."

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)