“Senin gibi iğrenç bir satıcı görmedim. Eğer ressam olsaydım eserlerimi sana satmaktansa yakardım. Dünyada yalnız ‘silahlı’ değil ‘kemanlı’ eşkıyalar da varmış!” Bestesini ve Nur’u elinden almakla yetinmeyip bir de “Unutma Adnan Cemil, hiçbir tablo ressamın kendisine kalmaz” diye dalgasını geçen üçkâğıtçı müzisyen Ragıp’a söylüyor bunları. Söz konusu oğlu olunca ise sadece genç kızı değil hayatını bile vermeyi göze alır!
10 Mayıs 2016

"Senin gibi iğrenç bir satıcı görmedim. Eğer ressam olsaydım eserlerimi sana satmaktansa yakardım. Dünyada yalnız 'silahlı' değil 'kemanlı' eşkıyalar da varmış!" Bestesini ve Nur'u elinden almakla yetinmeyip bir de  "Unutma Adnan Cemil, hiçbir tablo ressamın kendisine kalmaz" diye dalgasını geçen üçkâğıtçı müzisyen Ragıp'a söylüyor bunları. Söz konusu oğlu olunca ise sadece genç kızı değil hayatını bile vermeyi göze alır!

Eylül-Ekim 1965'te çekilen 'Çiçekçi Kız', 06 Şubat 1966, Pazar günü (Kadıköy) 'Atlantik'teki suareden sonra 07 Şubat 1966, Pazartesi günü (Beyoğlu) 'Lâle', (Eyüp) 'Melek', (Çarşıkapı) 'Şık', (Kadıköy) 'Özen' sinemalarında gösterime girmiş. Yeşilçam'ın müzikallere yönelmesine neden olacaktır. 97 dakika ve bunun 27 dakikası şarkı. Adnan Bey'in evi çekimleri Muammer Karaca'nın; Arkadaşı Salim Bey'in Beylerbeyi'ndeki yalısı çekimleri Kalkavanlar'ın köşkünde yapılmış.

'Çiçekçi Kız', renkli 'La Violetera'nın (1958) siyah beyaz bir Yeşilçam uyarlaması. İspanyol filmindeki 'sınıf farkı', bizde, zülfü yâre dokunmamak için 'yaş farkı' olmuş! Eser, 'sanat parayla satılır mı' sorusuna bir yanıt arıyor.

Adnan Cemil, Türkiye'nin 1 numaralı bestekârı. Piyano ve keman üstadı. Saçı başı ak pak, yaşı kemale ermiş. Konservatuvardaki çalışmasını Selahi İçsel'in getirdiği bir not (son sevgilisindenmiş) yarım bırakır. "Bu gece yalnızım. Bana gel sevgilim. Mualla." Halinden belli olmaz ama 'Don Juan'lığı da var demek! En ömürlü aşkı bir ay sürüyormuş. Arkadaşları "Ne çapkın adam...  Ee, oğlum, Adnan Cemil olmak kolay mı... Elbette birçok ilham perisine ihtiyacı olacak" diye konuşuyorlar!

Mualla'ya gideceği gece, bir çiçekçi kızla karşılaşır. "Çiçekler, üç demeti iki buçuk liraya çiçekler." Sabahtan beri siftah yapamamış, 2 lira da yetermiş! Yorgun, perişan ama dünya güzeli bir genç kız. Yağmur da bardaktan boşanırcasına. Melahat'ın viskisine ve ateşli öpücüklerine boş verip O'nu aramaya koşar. Bir arsada baygın vaziyette bulup evine getiriyor. Ateşi 38.6 C.

Adı 'Nur'. "Topkapı'da oturuyorum. Surlar'ın dışındaki gecekondularda. Dedem iki gün evvel öldü. " Dün de ev sahibi evden atmış. Gidecek yeri yok. Adnan Cemil, daha o gece bir beste yapar.

Doktor-Reha Yurdakul'un dediğine göre 'ciğerlerde leke, bir de çok ufak duman var'. Sıkı bir gıda rejimi ve devamlı tedaviyle çabuk kurtulacak. Ancak havadar bir yerde yaşaması lazımmış. Arkadaşı Salim Bey, Avrupa'ya giderken Beylerbeyi'ndeki yalısının anahtarını Adnan Bey'e vermişti. Oraya yerleşirler.

Temiz hava, sevimli Aşçı-Necdet Tosun ve Bahçıvan-Sami Hazinses'in ilgisi ile şarkı söyleyecek kadar iyileşir. Üçkağıtçı müzisyen Ragıp da 'hayatında böyle güzel ses dinlememiş'. "Bir piyasaya çıksanız. Sizi meşhur edebilirim" planları peşinde. Piyasa denilen yerin ne denli iğrenç olduğunu bilen Adnan Bey hemen müdahale eder. Ragıp'ın, kovulurken söyledikleri bestekârımızın mali durumu hakkında da bilgi veriyor. "Ama senin o iğrenç dediğin yerde para var. Sen de beğenmediğin bu piyasada çalışsaydın böyle borç harç içinde kalmazdın. Apartmanların, otomobillerin olurdu." [Aynı konu 'Muhsin Bey'de (1986) tekrar işlenecektir].

'Bir mektep talebesi gibi' genç kıza tutulmuş Adnan Bey, farkında değil. Amerika'da mühendislik tahsilini tamamlayan oğlunun gelişiyle işler daha karışır. İki kez uyarır babasını Bülent. "Bu çiçekçi kıza bir pansiyon tutsanız. Yardımınıza orada devam etseniz. Etrafın durumu malum. Bir takım dedikodular yapabilirler (Ragıp da "Bizim müzik âlemindeki dedikodu hiçbir yerde yoktur" diyecektir)... Acaba bu çiçekçi kızı iyi bir dinlenme evine gönderemez misiniz. Yanınızda kalması çok kötü neticeler verebilir. Yalnız O'nu düşünüyorsunuz, biraz da kendinizi düşünmenizi tavsiye etmeme müsaade eder misiniz." Bu saygılı sözleri bir tokatla yanıtlanır!

Bülent, Nur'u; genç kız da O'nu sevmiş. Suçları, genç olmak! Dünyada hiçbir baba oğlun kaderi bu derece ayrılmamıştır. Birine saadet, diğerine ıstırap vaat ediyor Çiçekçi Kız.

Çıkış yolu bulamayan delikanlı, bir mektup bırakıp Anadolu'ya gider. Düzenbaz Ragıp da 'boş yere olta atmayanlardan'. Allem edip kallem edip kandırır genç kızı revüye çıkması için.

Adnan Bey'e oralardan gitmek kalıyor. Zaten borç içindeydi. Saçı sakalı birbirine karışmış olarak, meyhanelerde görüyoruz kendisini. Bülent ve Nur'un bir arada olabilmesi için ölmesi gerektiğine inanmış. Tren kazasında ölen biri ile değiştirir kimliğini. Bu durumda bile Çiçekçi Kız'ı kötülüklerden koruyor.

Sonu da milyoner çocuğu-Süleyman Tekcan'ın saldırısından korumak isterken gelir zaten. "Beni kalplerinizde yaşatın yeter. Birbirinizi sevin ve hiç ayrılmayın" diyor Bülent ve Nur'a.

Delikanlı, 12 Kasım, Cuma gecesi Sosyete Kulüp'te Rengin Soylu ile nişanlanmak üzereydi. Kısmet değilmiş! Kaderi, Çiçekçi Kız'la yazılmış bir kez!

'La Violetera' 1899'un yeni yıl arifesinde başlıyor. Soledad, sokaklarda menekşe satarken aristokrat Fernando ile karşılaşır. Çok farklı sosyal tabakalardan olmalarına karşın birbirlerini severler. Delikanlının abisi Alfonso ise buna karşı. Ağabeyin bir düelloda öldürülmesiyle suçluluk hissi duyan Fernando ilişkisine son verir. Eski aşkı Kontes Magdalena ile evlenip Güney Amerika'ya büyük elçi olarak gidiyor. Ama aklı hep Çiçekçi Kız'da.  Soledad da Salon Bolero'da şarkıcı. Fransız Organizatör Andre'nin yardımı ile Avrupa çapında bir şarkıcı olur. Bir konser için New York'a giderlerken, Titanik'in batması ile Andre okyanusta boğulur. Genç kız ise sesini kaybeder ve 5 parasız olarak İspanya'ya geri döner. Tedavi sonrası tekrar Salon Bolero'da şarkı söylemeye başlıyor. Zaman akmış, başka bir yeni yıl arifesi. Karısından boşanmış olan Fernando ile tekrar karşılaşır. 'SON' yazarken kucaklaşıyorlar.

'Çiçekçi Kız'daki melodiler.

'Yaban Gülü' (Metin Bükey) Filmin başında, konservatuvarda, piyano ile çalıyor Adnan Cemil.

'Menekşe' (Orijinali 'La Violetera'-1958-José Padilla) 6 sahnede [(Kanunla) Nur, Adnan Cemil'e "3 demet mor menekşe, 2 buçuk lira. İsterseniz iki lira verin. Sabahtan beri siftah etmedim" dedikten sonra; (Gitarla) Adnan Cemil, Mualla'nın evinde, pencereden yağan yağmuru seyrederken; (Kanunla) Çiçekçi kızı, sokakta baygın bulunca; (Kanun ve mandolinle) Nur ve Bülent'in gece yarısı eve dönüşünü pencereden gördüğünde; (Kanun ve mandolinle) Eğlenceden dönen Nur'u yatağına yatırırken; (Kanun ve mandolinle) Nur, gece yarısı bahçede Bülent'i bir kızla öpüşürken görünce].

'Çiçekçi Kız (Çiçek Neşe Baharım)' (İbrahim Özoral / Şevket Tığlıoğlu) 13 sahnede (Adnan Cemil Bey, Nur'u baygın getirdiği gece piyanoda beste yaparken; Bestesini genç kıza çalarken; Aynı ezgiyi Ragıp Şenay, Nur'a çalarken; Bülent "Özür dilerim babacığım, sizinle böyle konuşmamalıydım" dedikten sonra; Nur'a "Daha ciddi şeyler okumanızı tavsiye ederim" derken; Babasına "Eğer farkında olmadan sizi kıracak bir şey söyledimse özür dilerim" dedikten sonra;  Nur, Adnan Bey'e, Bülent'i ne kadar sevdiğini anlatırken; Adnan Bey, genç kızın evden kaçtığını anladığında; 'Çiçekçi Kız' afişlerini gördüğünde; Nur'la görüşemeyip tiyatrodan ayrılırken; Elbisesini, kazada ölen biriyle değiştirirken; Ragıp, melodiyi sahnede çalarken; Bülent, Nur'a "O yaşadığı müddetçe senin elini bile tutamam" derken).

'The Shadows'un 'Kon Tiki' 45'liğindeki (B yüzü) '36-24-36' (1961) (Bruce Welch / Hank Marvin / Jet Harris / Tony Mechan) Bülent, motosikletli tacizcilerle kavga ederken.

"The Shadows' Greatest Hits" albümündeki (1963) 'Peace Pipe' (1961) (Norrie Paramor) Kızlar, Bülent'i Sosyete Kulüp'e götürmek üzere yalıya geldiklerinde.

Fausto Papetti'nin '2a Raccolta' uzunçalarındaki (1961) "Vento Caldo (Lucy's Theme From Parrish)" (1961) (Max Steiner) Sosyete Kulüp'teki ilk melodi. Bülent bir kızla dans ediyor. Nur, kıskançlık içinde.

Fausto Papetti'nin '2a Raccolta' 33'lüğündeki (1961) 'Qvalcuno Mi Aspetta (Where The Boys Are)' ('La Spiaggia Del Desiderio-Where The Boys Are' filminden) (1960) (Neil Sedaka / Howard Greenfield) 2 sahnede (Sosyete Kulüp'te Nur ve Bülent dans ederken; Sondaki partide, Nur "Başım ağrıyor, çok fenayım" derken).

Acker Bilk and His Paramount Jazz Band'in 'The Harem' 45'liğindeki (1963) 'The Harem' (Edward Cooper / Dorothy Hodas / Mack Wolfson) Nur'un, Sosyete Kulüp'teki son dansında.

'Bilmem Bu Gönülle Ben Nasıl Yaşayacağım' (Hüzzam) (Osman Nihat Akın / Necdet Atılgan) Adnan Bey "İnsanları da mahveden ihtiraslarıdır" derken.

'Rüya' (Metin Bükey) Nur, rüya görürken. Bu melodiyi 'Bülbül Yuvası' (1970) filminde sözlü olarak dinleyeceğiz.

'Salâtı Ümmiye' (Itri) Adnan Bey, kendi cenaze namazını(!) gözlerken.

101 Strings Orchestra'nın 'Russian Fireworks' albümündeki (1959) 'Meadowland' (Rus Folk Ezgisi) Adnan Bey'in son anlarında.

Filmdeki şarkılar.

'Menekşe' (Orijinali 'La Violetera'-1958-José Padilla) Nur, Sevim Şengül'ün sesiyle 2 sahnede söylüyor. [Jenerikte (2 dakika 10 saniye); Gazinoda (2 dakika 40 saniye)]. "Sepetim dolu menekşe, mor menekşe//Satarım gündüz gece, kokar menekşe//Alın size bir hatıra, bir demet mor menekşe//Güzel menekşe, kokar menekşe//**//Bir çiçekçi kızı vardı//Yolda çiçekler satardı//Artık çiçekleri, soldu//Çiçekçi kızı kayboldu//**//Menekşemin beyazı var//Ağlamakla geçti bahar//Gözlerim yollarda kaldı//Gelmedi hâlâ o yaz."

'Çiçekçi Kız (Çiçek Neşe Baharım)' (İbrahim Özoral / Şevket Tığlıoğlu) 4 sahnede (3 kez Nur, bir kez de başka bir çiçekçi kızdan) Sevim Şengül'ün sesiyle dinliyoruz. [Beylerbeyi'deki yalıda (2 dakika 30 saniye); Tiyatroda (2 dakika 26 saniye); Meyhanede (1 dakika 25 saniye); Film biterken (2 dakika 30 saniye)]. "Çiçek, neşe, baharım// Gönlüm, sevgili yârim//Demet demet sararım//Sevgilimi ararım//**//Menekşemin rengi mor//Kalbimde ateş kor//Aşığım ben ne çare//Alın siz de bir tane//**//Mahmur gözler uykulu//Bahçemin nazlı kulu//Petek balın oğulu//Menekşem mis kokulu."

'Bilmem Bu Gönülle Ben Nasıl Yaşayacağım' (Hüzzam) (Osman Nihat Akın / Necdet Atılgan) (2 dakika 10 saniye) Adnan Bey, Nur'la deniz kenarında koşuştururken Alâeddin Şensoy söylüyor. "Bilmem bu gönülle ben nasıl yaşayacağım//O daha genç yaşında benimse geçti çağım//Ayrılmak mümkün olsa bırakıp kaçacağım//Ne yazık ki elinde şimdi bir oyuncağım." Şarkının sözleri Adnan Bey'in durumuna çok uygun.

'Çapkın Yaramaz' (Alâeddin Şensoy) (3 dakika) Nur, Aşçı ve Bahcıvan, Alâeddin Şensoy ve Sevim Şengül'ün sesiyle söylüyorlar. "Çapkın yaramaz//Çapkınlık etmeden bir an duramaz//Göz süzerek işve eder//Tavuğu çalarak gider//Yaramaz, yaramaz//Seni seni çapkın yaramaz//**//Aşçı, Aşçı//Göbeğini oynatmadan duramaz//Kırıtarak göbek atar//Kalbimi çalarak gider//Yaramaz, yaramaz//Seni seni çapkın yaramaz//**//Çapkın, yaramaz//Çapkınlık etmeden bir an duramaz//Göz süzerek işve eder//Çiçeği koparır gider//Yaramaz, yaramaz//Seni seni çapkın yaramaz//**//Bahçıvan, Bahçıvan// Bıyığını oynatmadan duramaz//Makasını oynatarak//Kalbimi çalarak gider//Yaramaz, yaramaz//Seni seni çapkın yaramaz." Selda Alkor, Necdet Tosun ve Sami Hazinses'in şarkıdaki dansları çok güzel.

'İçin İçin Yanıyor, Yanıyor Bu Gönlüm' (Muhayyer-Kürdî) (Şekip Ayhan Özışık) (2 dakika 35 saniye) Bülent, Anadolu'ya gittikten sonra Nur söylüyor. "İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm//O'nu niçin arıyor, arıyor bu gönlüm//O bir vefasızdı, O bir hayırsızdı//Neden gönül arıyor//**//Açık yeşildi gözü, güneş gibiydi yüzü//O çok güzeldi ama yalancının biriydi//Ah unut O'nu gönlüm//Unut O'nu sen de//**//Neden niçin arıyor, arıyor bu gönlüm//O'nu niçin soruyor, soruyor bu gönlüm//O bir vefasızdı, O bir hayırsızdı//Neden gönül arıyor."

'Cin Cin' (1964) (İtalyanca sözler Vito Pallavicini) (Charles Blackwell'in 'Cheat Cheat' şarkısından uyarlama-1963) Richard Anthony, sondaki toplantıda söylüyor.

'Biraz Saz Biraz Şarap' (Nihâvend) (Avni Anıl) (3 dakika 10 saniye) Nur'un son şarkısı. "Biraz saz biraz şarap//O benim işte//Bekri misali yanan//O benim işte//**//Aldanma sözlerime//Ben böyle değilim//Beni sevdiğin zaman//O benim işte." Bu şarkı bir yıl sonra 'Biraz Kül Biraz Duman' şeklini alacaktır (Sözler Ümit Yaşar Oğuzcan).

'The Harem'i, Özdemir Erdoğan, kendi orkestrası eşliğinde ve Sezen Cumhur Önal'ın Türkçe sözleriyle plak yapmıştı (1969); 'Uzaklaşma Benden Öyle'.

Yeşilçam, başarılı olmuş yabancı çevrimlerden uyarlama yapardı hep.  Bu kez durum farklı. 'La Violetera' (1958) çok ilgi toplamayan bir yapım. Tuncan Okan'ın yazdığına göre (Milliyet-18 Aralık 1959) gösterime girdiği hafta 4600 kişilik Gaumont Palace Sineması'nda 'seyirci sayısı tasavvur edilemeyecek derecede az'. Koltuk adedinin ancak %14'ü dolmuş.

Selda Alkor'un oyun gücü, fiziği, role intibakı çok beğenilmiş. "Türk Sineması'nın Sari(ta) Montiel'i". Her dans sahnesi için üçer saat prova yapılıyormuş. Kendisi de eski bir operetçi olan Nejat Saydam, sanatçı ile bu türde iki film daha yapılması için Prodüktör Murat Köseoğlu'nu razı etmiş. Dekor ve Selda Alkor'un kostümlerinin firmaya maliyeti (10 bin + 12 bin) 22 bin lira. Nejat Saydam, hemen her filminde olduğu gibi (çiçek satan Selda Alkor'un yanından geçip gittiği) bir sahnede karşımıza çıkıyor.

Adnan Cemil rolündeki Nuri Altınok çok başarılı. 'Çiçekçi Kız'da paraya önem vermeyen bir besteciyken 'Sarmaşık Gülleri'nde (1970) evlere şenlik bir paragöz olan Haşim Bey rolünde izleyeceğiz.

Yaptığı beste için "Herkes dinleyecek, bütün dillerde dolaşacak" diyor. Nur'un yanıtı çok gerçekçi. "Dolaşacak da ne olacak? O zaman 2 buçuk lira değil de 5 lira mı kazanacağım." Üstelik rahata çabucak alışır genç kız. Bir gece eve geç geldiği için meraklanan besteciye "Kaçtığımı mı zannettiniz yoksa! Enayi miyim ben? Bir daha o sefalete döner miyim" diyor! Hele danslı bir toplantıdan sonra daha da gerçekçi! "Bugüne kadar bana yaşattığınız hayatın, yaşanan hayatların en güzeli olduğunu sanıyordum. Hâlbuki daha neler varmış, neler. Ben, her şeyin en güzelini yaşamak istiyorum." Bu, artık bir ihtiras olsa da denemeye kararlı.

Denizden çıkmış bir balık sanki. Rüzgârla Adnan Bey'in önüne savrulan bir yaprak. Daha büyük bir rüzgârla bambaşka yerlere gidecektir. Aşkı, daldan koparılmış bir çiçeğe benzermiş. Ama bu kez koparılan, Çiçekçi Kız'ın ta kendisi!

Bülent üç yaşında annesini kaybetmiş. Babasına saygılı. Yanında sigara bile içmiyor. "O büyük insan bana üvey anne ıstırabı tattırmamak için bir an bile evlenmeyi düşünmedi. Hayatını bana vakfetti. O'na çok şeyler borçluyum. Hiçbir zaman ödenmeyecek bir borç. O'nu üzecek en ufak bir şey beni yıkar, mahveder."

Arkadaşlarıyla (aralarında Gülgün Erdem de var) deniz motoru gezisi yapıyor bir sahnede. Motora binerken beyaz tişörtlüydü, biraz sonra el sallarken bu kez üzerinde kareli bir gömlek var. Film boyunca yaptığı iki kavgada taksi şoförlerinin yardımını görür. İstanbul'da Merkez Apartmanı'nın inşaatında mühendisti. Telefonu: 49 50 15.

Çarpıcı bir sahnede Adnan Bey, Nur'la evlensin diye ısrarcıydı. Bülent ise babasının, karşılıksız aşkını anlamış. "Tanrıya sadığız. Fakat maalesef her zaman O'nun (bile) 'yap' dediklerini yapamayız" diyor. 60'larda mümkünmüş böyle bir şey söyleyebilmek.

Yalı'nın bahçesindeki hamakta yatan Nur, 'Aşk Karnavalı' adlı kitabı (1960-Yıldız Roman Yayınları) (Frances Parkinson Keyes) okuyordu. Bülent'in dikkatini çekmek için yere atıp "Lütfen şu kitabı verebilir misiniz" diyor. Delikanlının tepkisi farklı; "Adi bir piyasa romanı. Daha ciddi şeyler okumanızı tavsiye ederim." ('Ciddi şeyler' okuyan gençlerin başlarına neler geleceğini de birkaç yıl içinde göreceğiz)! Nur, biraz sonra bu kez Adnan Cemil Bey'in geldiğini görünce hemen İlhan K. Mimaroğlu'nun, Varlık Yayınları'ndan çıkan 'Musiki Tarihi'ni (1961) okur gibi yapıyor!

Nur'u Jeyan Mahfi Ayral; Bülent'i Toron Karacaoğlu; Doktor-Reha Yurdakul'u Erdoğan Esenboğa; Tiyatro Sahibi-Süleyman Tekcan'ı Pekcan Koşar; Konser Organizatörü-Osman Alyanak'ı Osman Alyanak; Ragıp Şenay'ı Avni Dilligil; Bahçıvan-Sami Hazinses'i Zafer Önen; Taksi Şoförü-Mustafa Dağhan'ı Mustafa Dağhan seslendirmiş.

Çiçekçi Kız Nur-Selda Alkor; Bülent Pak-Tanju Gürsu; Adnan Cemil-Nuri Altınok; Doktor-Reha Yurdakul; Tiyatro Sahibi-Süleyman Tekcan ve adamları Çetin Başaran, Vahit Volkan; Şoförler-Necip Tekçe, Mustafa Yavuz, Mustafa Dağhan; Aşçı-Necdet Tosun; Bahçıvan-Sami Hazinses; Mualla-Diclehan Baban ve 'Red Label' viskisi; Motosikletli Tacizci-Hüseyin Zan; Konservatuvardaki Kemani-Zeki Dinçsoy; Konservatuvar Görevlisi-Selahi İçsel; Gülgün Erdem; Tiyatro Seyircisi-Silvana Panpani; İstanbul; Tiyatro; Gazino; Nur'un çiçekleri; Topkapı civarında Adnan Cemil'in yanından geçen '34 EV 471' plakalı taksi; Şen Pavyon çok güzel.

Yeşilçam'ın gazino sahnelerinde çoğunlukla baterist olan Erdoğan Üçkaya bu kez gitarist.

Şoför Necip Tekçe'nin 'Şehir Eşkıyaları' dediği saldırganlar '34 FA 313', '34 EA 037', '34 EN 819' plakalı motosikletleriyle Nur'u rahatsız ediyorlar.

Filmde ulaşım hep otomobille. Adnan Cemil Bey, Mualla'ya giderken '34 FD 177'; Bülent, eve gelirken (Şoför-Necip Tekçe) '34 DF 731'; Nur'un kurtarılması sırasında (Şoför-Mustafa Dağhan) '34 EK 239' taksiler; Süleyman Tekcan'ın ise plakası görüntüye gelmeyen arabası (Şoför-Mustafa Yavuz) var.

'34 EK 239' plakalı taksiye başka filmlerde de rastlamıştık. 'Sözde Kızlar'da (1965) Mustafa Yavuz kullanıyor. Aynı taksi, 'Siyah Gözler'de (1965) Türkan-Türkan Şoray'ı havaalanına getirmişti.

'Çiçekçi Kız' şarkısının sözlerini yazan Şevket Tığlıoğlu'nun diğer bazı güfteleri; 'Her Gece Meyhanede' (Beste-İrfan Özbakır); 'Adalara Koşalım' (Nihâvend) (Beste-Nihat İncekara); 'Nedir Benim Günahım' (Beste-Barbaros Erköse); 'Kokladığım Çiçeksin Aşkımı Bileceksin' (Gardaniye Makamında Türkü) (Beste-Alâeddin Şensoy); 'Neredesin Meleğim Hasretim Sana' (Beste-Erdoğan Yıldızel); 'Bahara Ermeden Hazan mı Kader' (Beste-Erdoğan Yıldızel).

Süleyman Tekcan, genç kızları tiyatrosunda oynatmak vaadi ile kandıran bir zengin çocuğu rolünde. Üç perdelik bir komedi. Birinci perdesi bir lokantada. İkinci perdesi iki kişilik mükellef bir ziyafet. Üçüncü perdesi ise sabaha karşı bir otel odasında. Bir tek Nur'da başarılı olamaz.  "Her kuşun eti yenmez" diyen Organizatör Osman Alyanak'a "Benim param var oğlum! Yemeyeceğim kuş yoktur" diyordu. ['Sevmek Zamanı' (1965) filminde tekrar göreceğimiz] kapalı çiçek bahçesinde Nur'u kovalar. "Çiçekçi kıza da ancak çiçek bahçesinde sahip olunur."

Bülent'le dertleşirken çektiği acıları öğreniyoruz Çiçekçi Kız'ın. "Adnan Cemil Bey, beni bir viranelikte buldu. Günlerce ateşler içinde yattım. Bana, kendi çocuğu gibi baktı. Bir daha o hayata dönersem ölürüm. Akşama kadar sokaklarda çiçek satmak, topu topu karın doyurmasına! Hırlısı çıkar, hırsızı çıkar. Kimi saldırır, kimi çimdik atar. Karşı koyarsan dayak yersin. Bunda benim suçum ne?"        

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)