Paul Mauriat and His Orchestra’nın ‘Blooming Hits’ albümündeki (1967) ‘Mama (When My Dollies Have Babies)’ (1966) (Sonny Bono / Jacques Monty). Nermin’in, yırtılıp atılacak mektubu; “Kaç defa geldim hapishaneye, seni göremedim.
24 Ağustos 2014

Paul Mauriat and His Orchestra'nın 'Blooming Hits' albümündeki (1967) 'Mama (When My Dollies Have Babies)' (1966) (Sonny Bono / Jacques Monty). Nermin'in, yırtılıp atılacak mektubu; "Kaç defa geldim hapishaneye, seni göremedim. Aramızda hiçbir şey olamaz artık biliyorum ama yine de sana anlatmak istedim. Yüzünü görmek istedim bir defacık. Çok özledim seni. Bende bir resmin bile yok. Niçin çektirmemişiz Mehmet? Hiçbir faydası olmasa bile her şeyi öğrenmeni, ne kadar günahsız olduğumu bilmeni istiyorum. Bu dünyada sadece senin gözünde temize çıkmak istiyorum. Seni aldatmadım ben. Sana ihanet etmedim." Filmde her şey mektupla! 'Murder, Inc.'deki (Nisan, 1960) (Irving Joseph) 'Double Cross'. İlaçlı bira sonrası başına gelenleri de Ziya'nın mektubundan öğrenmişti; "Lüzumsuz kavgalar ve gözyaşları istemediğim için sen uyurken gidiyorum. Seni görür görmez sevdim. Benim olmanı arzuladım. Seni kaybetmemek için, başkasına kaptırmamak için yaptım bu işi. Evimde veya gazinoda her an seni bekliyorum. Verdiğim her sözde duracağım (Vala Önengut'un müthiş sesi ile 'durucim'). İstedikleri kadar para bağışlayacağım ailene. Seninle de evleneceğim."

Nikâh hazırlıkları sırasında (açgözlü anne baba ve her istediğine sahip olmak isteyen gazino patronu nedeniyle) ayrılmak zorunda kalan iki gencin öyküsü. Mutlulukları bizim de başımızı döndürmüştü. Sonlarda, Mehmet'in tüm kinine karşın, birbirlerini hâlâ çok sevdiklerini duyumsuyoruz ama her şey nasıl da farklı.

Mayıs-Haziran 1970'de çekilen 'Çalınmış Hayat'ın (diğer adı 'Aşk Hırsızı') gösterime girişi 30 Eylül 1970, Çarşamba günü İzmir, Ülkü Sineması'nda. İstanbul'da gösterilmesi 05 Ekim 1970, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lale; (Mecidiyeköy) Özlem ; (Kadıköy) Süreyya Cep sinemalarında. Jenerikteki Orhan Çoban'ı hiçbir sahnede göremedik. Jenerikte olmayan 'Ali Demir', 'Mustafa Yavuz', 'Cevat Uz' ise 'Hapishane Müdürü', 'Komiser', 'Mahalleli' rolünde. Tuncay Torun'un soyadı 'Tarım' yazılmış. 97 buçuk dakika süren filmin 16 buçuk dakikası şarkı.

El ele, kiralık ev arayan iki sevgili. (Daha kız isteme bile olmadan ev ve eşya bakmaları ilginç). "Bir mutfakla bir küçük odaya 300 lira. Adam alay ediyor sandım önce. Üstelik kaç aile bir arada oturuyor. Gürültü, kalabalık. Kavgaları da eksik olmaz bunların" diyor Nermin. Bahçe içinde ufak bir ev, hatta zemin kat bulabilseler. En iyisi gecekondu kiralamak galiba! Mehmet'e göre "Bizim evde annemle beraber de kalabiliriz" ama "Kendi semtimizde dünyada olmaz". Uzaklara kaçmaları lazım. "Her istediğimiz olacak. Ev de bulacağız, nikâhımız da kıyılacak. Geçip gidecek bu günler." Gerçekten de 'bu günler geçip gider' ancak başka bir damatla!

Genç kız, annesi, babası ve yetim üç yeğeniyle kalıyor. Hır gürleri eksik değil. "Çıngarı boldur evimizin." Daha kapıdan girer girmez (filmde adı olmayan anne ) Mualla Sürer başlar söylenmeye; "O herifle (Mehmet'in adı 'o herif') görmüşler gene seni. Dün berabermişsiniz. (aslında her gün beraberler ya neyse). Şahende Hanım söyledi. Oğlu görmüş sizi sahilde. Beni günaha sokacaksın bir gün. 'O heriften' hayır gelmez sana. Sürünürsün. Ben, senden de güzeldim. Budala gibi babanla evlendim, her şeye hasret kaldım. Parasızlık, yokluk kocakarıya döndürdü beni. 55 yaşında demeye bin şahit ister."dfgjfgj

Nermin'in çalıştığı terzihaneye gelen müşteriler arasında Necla Hanım varmış. "Her hafta bir rob diktiriyor. Bir fabrikatörün nikâhsız karısı. 40'ını çoktan aşmış ama görsen ancak 30 yaşında dersin." Annesi hırsını alamamış. "Kendin gör, kendin anla. Bu gençliğinin, güzelliğinin kıymetini bil. Bak bir daha söylemem, o çulsuz Mehmet'in dayanırım evine. Camını çerçevesini indiririm, alim Allah. Bütün mahalleye rezil ederim. Çalıştığı yere gider işinden bile kovdururum. Hele baban duymasın ikinizi de gebertir."

Aslında rakı şişesini 'gebertmek'den başka bir şeyle ilgilendiği yok Asım'ın. "Laf ebeleri" diye azarlıyor evdekileri. Karısına ufak bir eklemesi var; "Kaşınma gene." Torunu Sıtkı'nın ustasıyla, 10 lira zam yapması için konuşmuş. Bu, 'köfte ve iki kemik pirzola' olarak tabağına geliyor yaşlı adamın. 'İlle de et ziftlenmese olmaz.' Üstelik sadece kendisi yiyecek. Diğerlerini düşündüğü yok. Nermin'in haftalığına daha o gün, tek sözcükle el koyar; "Ver!"

Mehmet'le evliliğe O da karşı. "Haftada kazandığın 200 lirayı 'o herif' cebellezi edecek, biz de burada sürüneceğiz. Yağma mı var?" Çalıştığı depodaki odunlar bile daha incelikli Asım'dan!

"Zengin bir koca bulmak istiyorlar Nermin'e. Sayesinde rahat yaşayacaklar." Gözleri yukarlarda. Milyoner bir talip çıksın diye sayısız muska yazdırmış, adak adamışlar. 'O herif'in fakirliği hep azar konusu. Eninde sonunda 'yoksulluk suçundan dolayı' büyük bir tatsızlık olacak.

Mehmet işin gırgırında. "Fakirlik suçumuzdan dolayı az bir ceza ile kurtulur muyuz diyorsun?" Elbette kurtulurmuş, annesine göre! Bir de torun götürdüler mi kapılarına, ne öfke kalırmış ne dargınlık.

Delikanlı, rıhtımda ('Ruston Bucyrus' marka) vinçte çalışıyor. Tek 'lüksü', yemek sonrası bir keyif cıgarası yakmak. "Karının pişirdiği yemekler de ananın yemekleri kadar tatlı olacak" diyor (filmde adı olmayan) Leman Akçatepe. ('Ananın yemekleri kadar tatlı' yerine 'ananın yemeklerinden daha tatlı' diyebilseydi). Eve gelin geleceği için heyecanlı. "İnanamıyorum hâlâ. Yine vazgeçeceksin diye korkuyorum" sözleri, oğlunun, eskiden birkaç kez 'nişan aşamasına geldiğini' düşündürdü. "Benim yüzümden evlenmiyorsun diye üzülüp duruyorum." Mehmet'in duyguları da farklı değil; "Sen de benim yüzümden evlenmedin anacığım. Babam öldüğü zaman 20 yaşındaydın, güzeldin. Benim için ak ettin saçını. Üvey baba acısı tattırmayayım diye belin büküldü. Nermin'i bu kadar sevmeseydim gene de evlenmezdim. Sana daha iyi bakmak, seni rahat ettirmek isterdim."

Nermin, melekler gibi. Pek hanım bir kız. Alımlı, kendi gibi sesi de güzel. Suzan Hanım'ın terzihanesine gelen 'kaymak tabaka'dan etkilenmemesi mümkün değil. Meral Kurtuluş, telefon konuşması; "Hayır tatlım, bu mevsimde Paris'te yaşanmaz. Bomboştur Paris. Hayat bitmiştir. Şimdi Nice, Côte D'Azur müthiş kalabalıktır. Bilmez misin, deniz modası bütün meşhurları oraya çekmiştir. Naci, Monte Carlo'ya da uğramak, Büyük Kumarhane'de şansını denemek istiyor. Oyunu ne kadar sevdiğini bilirsin tabii. Seni ararım şekerim. Akşama belki yemeğe çıkarız, olmaz mı. Boğaz'da eğlenceli bir yer istiyorum." Bir başka müşteri, Selma Hanım da farklı değil. Prova çabuk bitmeliymiş. "Kunduracıma uğrayacağım, alışveriş yapacağım. Sonra da berberim gelecek eve." 'Hayatım Timuçin'e telefon edip arabayı buraya göndermesini istiyor.

Assolist-şarkıcı Gülay da müşterilerden. Bir gün provaya, dostu Ziya Bey ile gelir. 'En büyük gazinoların sahibi, bir otorite'. Nermin de şarkı söylüyordu o sırada. Duyar duymaz, görür görmez kararını verir patronumuz! 'Gazinosunda ve yatağında olacak' bu genç kız! 'Musallat olmadığı an yok'.

Zaten müşteriler de hep aynı seslerden, şöhretlerden bıkmış! "Benim mesleğim bu. Kimi istersem kısa zamanda meşhur ederim. Bu güne kadar hiç yanılmadım." Günler, Nermin'i ikna etmekle geçiyor. "Ziyan etme kendini. Aklını kullan, iyi düşün. Omzuna peri değneği dokunuyor. İstersen bütün hayatın değişebilir. Bir gecede 3-4 yüz lira ile başlarsın. Bin beş yüz, 2 bin liraya kadar çıkar yevmiyen. Birkaç senede zengin olursun." Mücevherler, apartman, otomobil, muhteşem bir tuvalet, 20 kişilik saz heyeti! Gazino ve ses dünyasındaki raconu da öğreniriz bu arada. "Kısa bir müddet ders alırsın. 3-5 şarkı yeter sana. Sonra büyük bir reklam yaparım senin için. Kısa zamanda ses yıldızı olursun." Dediğine göre 'büyük bir ses, senelerce çalışıp hazırlanmak' eskidenmiş! "Günümüzde bu işler böyle oluyor artık."

Prova sırasında, kıskançlık içindeki Gülay "Bir meyhane şarkısı çalıverin bari. Başka ne bilir bunlar" demişti Nermin için. Yanıtını 'Açık Bırak Pencereni' ile alır.

'İlaçlı bira'yı duyunca da "Lokantada başbaşaymışsınız... Sonra da üst kata çıkmışsınız... Tıpkı beni düşürdüğün gibi" diye diklenmişti Ziya'ya. Bu kez yanıt çok kırıcı; Düşürmedim seni, yükselttim. Tanıdığım zaman yarım pabuçlu bir sıra kızıydın sahnede. Aklından geçmeyecek bir hayat verdim sana... Boyundan büyük işlere kalktın mı ufalarım seni, silerim. Geldiğin mahalleye bile dönenmezsin." Kovulur Gülay. "Çekip gideceksin. Başka yerlerde çalışırsın. Gene yardım ederim sana" demişti gazinocu. Sözünde durmuştur belki.

Ziya'nın şarkıcılık teklifini duyan Mehmet'in tepkisi "O herifle (filmde her erkeğin adı 'o herif') konuşmayacaksın bir daha" şeklinde. (Dört kez 'o herif' diyor gazinocu için). Yoksa karışmamış! "Benden söylemesi. Bilmezsin bu adamları. Sonra başımız derde girer." Namusuyla şarkı söyleyen var o kadar ama ikinci teklifte tepkisi dinamit gibi delikanlının. "Bu lafı kapatmıştık. Mührünü koparıp açmayacaktık bir daha. İstemeyerek küfredeceğim, kalbini kıracağım." Biz, 'istemeyerek küfretmenin' nasıl bir şey olduğunu düşünürken tokatlayacaktır genç kızı.

İlaçlı bira sonrasında, mecburen ayrılırlar! "Ben seninle evlenemem Mehmet. Yüreğim kan içinde. Hiçbir mani kalmamışken evlenmemize, senden ayrılmaya mecburum, mahkûmum" diyor Nermin. Kendisini bir kamyonun altına atar. "Çok istedim ama ölemedim. Gene de ölü gibiyim. Yaşamıyorum artık. Sen de ölü bil beni... Ben sana layık değilim. İki gündür sana layık değilim. Hiçbir suçum, hiçbir günahım yok ama bittim ben. Namuslu değilim artık."djfgjsfjf

Sonraki sahnede delikanlı bıçaklıyor 'o herifi'. "Kanına girdin Nermin'in. İkimizin de hayatını çaldın, bitirdin." 4 yılla kurtarır paçayı! Neyse ki ölmemiş adam. Yoksa asarlardı! "Yapmayacaktın Mehmet'im. Tükürüp geçecektin" diyor annesi bir görüş günü.

Kahramanımızın yapamadığını Nermin de yapamaz. Öldüremez Ziya'yı. Üstelik evlenir 'tecavüzcüsüyle'! Ama 'bir daha eli eline değmeyecekmiş'! Bu tip şartlar, hep, seyirciyi rahatlatmak için!

'The Art of the Steal'deki (2013) Crunch Calhoun-Kurt Russell'a göre hapisteki kişi, oraya girmesine neden olan şeyi düşünürmüş sadece. "Ayrıca çıktıktan sonra ne yapacağını ve tabii, 'kime' ne yapacağını da." Mehmet'in durumu da aynen böyle. "Mademki evlenecekti ben niçin vurdum o herifi. Niçin zindanlara düştüm. Hayatım kaydı. Niçin anam parasız, perişan, bu yaştan sonra el kapılarında çalışmaya başladı, ha? Kaç türlü kahpeliktir bu? Ah, gözün kör olsun para. Eğer bir gün kazanacak olursam para ile boğacağım Nermin'i." Orada bir kaçakçı ile tanışır. "Senin yolun açmaz beni Bedri Abi. Öyle parayı istemem" falan diyordu ama istediklerini gerçekleştirebilmesi için önünde iki yol var. Ya 'toto' oynayıp, 'piyango bileti' alacak ya da Bedri'nin yanında çalışacak! 150-200 lira haftalıkla metelik sahibi olamayacağı kesin. Artık antrepodaki işi de alamaz. Sabıkalı çünkü. Kaçakçılıktan kısa sürede milyoner olur!

Filmin sonuna doğru, Nermin'i evine götürüyor. Dış çekimler Emirgân'daki Sarı Köşk'te ['Silahlı Paşazade'de (1967) görmüştük], iç çekimler Armatör Suat Sadıkoğlu'nun Ortaköy'deki yalısında yapılmış. 'Ah Müjgân Ah'ın (1970) Hüsnü'sü gibi ama biraz daha sert davranıyor genç kıza.

Ziya'nın payına düşen ise 10 yumruk, 2 tekme ve 5 kurşun. "Sen sevgilimi elimden almıştın. Ben de karına yaptım aynı şeyi."

Hiçbir zaman kavuşma ümidi olmasa da bekleyecekmiş Nermin.

'Çalınmış Hayat'taki melodiler.

Paul Mauriat'nın 'Viva Mauriat' uzunçalarındaki (1968) 'Adoro' (1967) (Armando Manzanero) 11 sahnede (Nermin "Mahalleye geldik, ayrılmamız lazım" derken; Mehmet "Akşam konuştuk evde, karar verdik. Yarın annemi göndereceğim size. Ben de babana gidip elini öpeceğim" derken; Çayevinde, Nermin'i beklediği ikinci sahnede; "Sen de nikâh için ağır bir elbise dikiver kendine" derken; Deniz kenarında tartışırlarken; ; Nişan yüzüğü alırlarken; Ev eşyası bakarlarken; Asım, kaza haberini vermek üzere gelirken; Yıllar sonra aynı çayevinde; Nermin'i evine götürdüğünde; Filmin sonunda). 'Yo Soy Aquel' (1966) (Manuel Alejandro) 3 sahnede (Ziya Bey ve Nermin arabada konuşurlarken; Mehmet'in, kır kahvesinde beklediği ilk sahnede; Deniz kenarında "Ah, akşam olsa da bir hayırlısıyla taksak şu yüzüklerimizi. Birini anacığım takacak, birini de baban" derken).

Paul Mauriat and His Orchestra'nın 'Blooming Hits' 33'lüğündeki (1967) 'Mama (When My Dollies Have Babies)' (1966) (Sonny Bono / Jacques Monty) 3 sahnede (Nermin, annesi ile tartışırken; Ziya Bey'in şarkıcılık teklifini Mehmet'e anlatırken; Hapishaneye mektup yazarken). 'This is My Song' (1966) (Charlie Chaplin) Akşam yemeği sonrası Mehmet, annesi ile konuşurken.

'Arabesque'deki (1966) (Henry Mancini) 'Aquarium Scene' 4 sahnede (Meral Kurtuluş telefonla konuşurken; Yine terzihanede Selma, Timuçin'e telefon ederken; Ziya Bey, Nermin'i gazinoya götürdüğünde; Asım, kaza haberini Mehmet'e iletirken). 'Dream Street' 2 sahnede (Asım sofrada konuşurken; Kızına "Git, zıbar" dedikten sonra). 'Main Title-Zoo Chase' 2 sahnede (Nermin, kendini kamyon altına atarken; Hapisten çıkan Mehmet, duvarda eski sevgilisinin afişlerini görünce).

Paul Mauriat'nın 'Mauriat Slow' albümündeki (1968) "L'important C'est La Rose" (1967) (Gilbert Bécaud / Louis Amade) Ziya Bey, terzihanenin kapısında Nermin'i beklerken.

Paul Mauriat'nın 'Le Temps Des Fleurs' uzunçalarındaki (1969) "Valse D'ete" (1968) (Salvatore Adamo) 2 sahnede (Gülay, Ziya'ya yatakta "Söylesene, niçin böylesin? Beni istemiyor gibisin" derken. (Gazinocunun aklında Nermin var çünkü); Birkaç sahne sonra "Lokantada baş başaymışsınız. Sonra da üst kata çıkmışsınız. Tıpkı beni düşürdüğün gibi" derken).

'For a Few Dollars More'daki (1967) (Ennio Morricone) 'Addio Collonnello' 3 sahnede (Nermin, Ziya'ya "Bir daha intihara kalkacak cesaretim yok. Mademki yaşamaya mahkûmum, o zaman namusumu temizleyeceğim. Alnımı çamurdan çıkaracağım" derken; Mehmet "Seni ölesiye seviyorum. Seni sevmek için yaşıyorum" derken; Filmin sonunda yaralı Nermin'i kucağında taşırken). 'Il Colpo' 3 sahnede (Deniz kıyısında ayrılırlarken; Mehmet, Ziya'yı tehdit ederken; Evde, Nermin'e "İstediğin bunlar değil miydi" diye bağırarak banknotları fırlatırken).

'Murder Inc.' 33'lüğündeki (1960) (Irving Joseph) 'Double Cross' 9 sahnede (Ziya Bey, şarkıcılık teklifini kabul etmeyen Nermin'in arkasından bakarken; İlaçlı bira içirdikten sonra; Nermin yatakta baygınken; Ziya'nın mektubunu okurken; Kaza sonrası Mehmet, doktorla konuşurken; Hapishanedeki görüş günü, annesi geldiğinde; Bafra sigarası alırken; Nermin, hastanede, Ziya'ya "Mehmet'in yarım bıraktığı işi ben bitirmeye geldim" derken; Mehmet'e telefon ettiğinde). 'Prison Break' 6 sahnede (Mehmet kaçak malları taşırken; "Eksik bu para. Yarı yarıya bölüşeceğiz Bedri Abi. Bir buçuk milyon isterim" derken; Nermin, Ziya'ya "Korkma, Mehmet beni istemez artık. İstemiyor. İstemediği için de aramızda hiçbir şey olamaz" derken; Bedri "İşlere bir müddet ara vereceğiz. Polis büyük baskınlar yapmaya başladı" derken; Mehmet, Ziya'nın adamlarını döverken; Ziya, Mehmet'in evine geldiğinde).ww6uw

The Shadows'un 'F.B.I.' 45'liğindeki (B yüzü) 'Midnight' (1961) (Hank Marvin / Bruce Welch) Nermin ve Ziya'nın nikâhında.

'12 Spanish Dances, Op. 37' albümündeki (1890) (Enrique Granados) 'V. Andaluza-Andantino quasi Allegretto' Ziya ve Nermin, Mehmet'in gazinosundayken.

'Santana' uzunçalarındaki (1969) 'Jingo (La Ba)' (1959) (Babatunde Olatunji) Mehmet ve Ziya Bey kavga ederken.

Nermin'in Gönül Yazar'ın sesiyle söylediği şarkılar.

'Aşkım Bahardı Ümitler Vardı (Kırık Kalp)' (Nihâvend) (Yıldırım Gürses) (Metin Bükey Film Müzikleri Orkestrası) (Televizyon Plak) 2 sahnede [Jenerikte (2 dakika 45 saniye) ve gazinodaki ikinci şarkı (2 dakika 45 saniye)]; "Aşkım bahardı//Ümitler vardı//Sen gittin diye//Gönlüm karardı//**//Ah, geçti o günler//Unutuldu yeminler//Bir kırık kalp kaldı//**//Neden terk ettin//Bırakıp gittin//Ümitsiz kaldım//Gönlüm karardı."

'Yıllar Sonra Rastladım Çocukluk Sevgilime (Sabah Yıldızı)' (Muhayyer Kürdî) (Yıldırım Gürses) (Metin Bükey Film Müzikleri Orkestrası) (Televizyon Plak) Terzihanede Ziya Bey'in dikkatini çeken şarkı (2 dakika 38 saniye); "Yıllar sonra rastladım//Çocukluk sevgilime//O aşina bakışlar//İçimi deldi yine//**//O bakış ki götürür//Beni yıllarca geri//Hatıramda canlandı//Ah, sabah yıldızım benim//**//Gelmez o günler//Dönmez o günler//Mazide kaldı hep//**//Verilen ilk mektuplar//İlk yeminler ilk sözler//Mazimde kanatlandı//İçimi yakan gözler."

'Açık Bırak Pencereni Örtme Perdeyi Bu Gece' (Hicaz) (Şekip Ayhan Özışık / Balarısı Ahmet) (Arya Plak) Nermin'in Gülay'ın evinde söylediği şarkı (3 dakika); "Açık bırak pencereni//Örtme perdeyi bu gece//Sana söylediğim bu şarkıyı//Sana yaptığım bu besteyi//Rüzgârlar, rüzgârlar getirebilsin//**//Aç artık avuçlarını//Yum gözlerini iyice//Ağlayıp yalvarmak için//Diz çöküp yalvarmak için//Ellerim, ellerim uzanabilsin."

'Dışarda Bir Yaz Yağmuru (Sen Bensiz Ben Sensiz)' (Nihâvend) (Teoman Alpay / Hikmet Münir Ebcioğlu) (Arya Plak) Nermin'in gazinodaki ilk şarkısı (4 dakika 11 saniye); "Dışarda bir yaz yağmuru//Yaş sokaklar sensiz bensiz//Akşam olmuş ılık rüzgâr//Loş ışıklar sensiz bensiz//**//Bir masalmış geçen yıllar//Kaç yaprak var elimizde//Aşk bir rüyaymış uyandık//Adı kaldı dilimizde//**//Ses vermiyor çalgıları//Tavernalar sensiz bensiz//Masamızda yabancılar//Hatıralar sensiz bensiz."

Gülay'ın Sevim Tuna'nın sesiyle söylediği şarkı.

'Bir Bakış Baktın (Bağdat Yolu)' (Rast) (Cevat Ultanır) (Philips Plak) evdeki provada; "Bir bakış baktın//Kalbimi yaktın//Aşkın kemendini//Boynuma taktın//**//Bahçende gülün//Kapına kulun//Olmaya razıyım//Sevgilim senin//**//Canım fedadır//Senin yoluna//Günahların da//Benim boynuma//Çıkalım senle//Bağdat yoluna//Sen bir şahinsin//Ben garip serçe//Attın kalbime demirden pençe//**//Mehtap senin o güzel yüzünde//Seyretsem ne olur senin dizinde."

'Adoro'yu Ayten Alpman, Ümit Aksu'nun yazdığı Türkçe sözlerle söyleyecektir (1975) (Ses Plak). 'Ben Böyleyim'; "Üzgünüm, acı sözlerim için//Üzgünüm, seni kırdığım için//Beni terk etsen bile//Ne yapayım ben böyleyim//**//Üzgünüm, bütün olanlar için//Üzgünüm, mutlu yıllarım için//Aşkımız gölgesiz olmalıydı//Şüphesiz olmalıydı, affedemem ben böyleyim//**//İster vur ister okşa//İster tut ister yolla//İster sev ister zorla//Ne yapayım, ben böyleyim."

'This is My Song'u, yine, Ayten Alpman'dan dinlemiştik. 'Aynalar  Aynalar' (1968) (Türkçe sözler Fecri Ebcioğlu) (Süheyl Denizci Orkestrası) (Philips Plak); "Aynalar, aynalar//Sizde mi hatalar//Çizgilere baktım da//Karardı dünyalar//**//Her sabah neşeyle//Bakıştık sevgiyle//Yıllar sonra neden//Darıldık sizinle//**//Nedir bu yüzümdeki//Sıra sıra çizgiler//Dost sandığım sizler//Şimdi söyle nerdeler//**//Ah, gençlik gitti//Masal oldu aynaların ardında//Artık bitti rüya, şimdi dünya//Yalancı ayna//**//Hayatın sonu bu anlıyorum//Ayna elimde bak ağlıyorum//Gençlik nerde söyle//N'olur ayna, durma öyle."

Ay Feri, 'Mama'yı plak yapmıştı. 'Annem' (1968) (Türkçe sözler Edvard Saatçi) (Kanat Gür Orkestrası) (Aras Plak); "Annem, çıkmıyor kulağımdan beni çağıran sesin//Annem, benim güzel annem nerdesin//Annemi hatırlarım, yılların ardından//Bakar sevimli yüzü, kalbimin aynasından//Öperim O'nu, güzel ellerini//Okşarım yavaşça, saçının tellerini//**//Gel yine okşa beni, tut ellerini//Bak saçımda kar, elem keder var//Hayatta hiçbir şey bana yar olmadı//Kalbimde senden başka hiç sevgi kalmadı//**//Geçti tatlı günler büyüdü dünkü çocuk//Yanımda olsaydın, mutlu olurduk//Başbaşa kalmazdım kalbimin acısıyla//Avutmaz artık beni aşk bile, sevda bile//Annem, bak arıyorum, nerdesin, nerdesin."

Kız isteme sahnesinde herkesi daha yakından tanıyoruz. Leman Akçatepe "Babasız büyüttüm ben Mehmet'imi. Para kazanmak mecburiyeti yüzünden okutamadım ama başka eksiği yoktur... Gençtir henüz, çalışkandır. Azimlidir. Para da kazanacaktır elbet. Birbirleriyle tanışmışlar, anlaşmışlar. Bu zamanda analara, babalara kalmıyor bu işler" diyor. Mualla Sürer'den yanıt gecikmez; "Malum! Edep, iffet denilen şey bizim gençliğimizdeydi."

Asım da 'bana kalırsa Nermin'i sana verdim gitti' havasında.  Karısıyla yalnız kaldıklarında ise çok farklı. "Biraz siyaset lazımdır bu işlerde. 'Olur, hayhay, peki' dersin; 'Verdim gitti' dersin. Sonra gene bildiğini okursun" diyor. Tek istedikleri, varsıl bir damat. "Arabalı, hizmetçili yaşayacağız." Kürk mantolar, mutfakta her gün 5 çeşit yemek, tatlılar da cabası. Oysa delikanlıyı böyle aldatmaya ne gerek var. "Siz de bir babam sayılırsınız" diyecek, el öpecek kadar mutluydu zavallı.

Ziya hep yatakta! Ya Gülay ya da Nermin'le! Veya Mehmet'in bıçağını yedikten sonra hastane yatağında! '34 KL 030' plakalı 'Chevrolet'si, 'Şehir Eşkiyası'nda (1969) Aylin-Mine Soley'in; 'Acı ile Karışık'ta (1969) Necla-Saime Bekbay'ın; 'Aşk Bu Değil'de (1969) Nihat-Murat Soydan'ındı.dgdahasdahs

Anlaşıldığı kadarıyla Nermin'in kız kardeşi rahmetli olunca üç çocuğun bakımı aileye kalmış. Ancak bu 'yetimler konusu' senaryoda çelişkili. Tunç Aydınoğlu, Nermin'e önce 'abla' sonra 'teyze'; Mualla Sürer'e 'büyükanne'; Sıtkı, Asım'a 'baba' diyor.

Nermin çok şanssız. Herkes (annesi, babası, Mehmet, Ziya) yaşamını yönlendirmeye çalışıyor. Ayrıca Mehmet'in iki, Ziya'nın dört tokadı (ve bir kurşunu) var kaderinde. Babası da "Nankör köpek" demişti!

Nikâh memuru rolündeki Mehmet Büyükgüngör'ü 2 sahnede (11+2) 13 saniye ve arkadan görüyoruz.

Mehmet'in "Bir Bafra" dediği büfede; Hayat, Ses, Pazar, Foto Roman gibi artık olmayan dergilerimizi ve büyük bir olasılıkla ebediyyen bizimle olacak(!) Coca Cola'mızı görüyoruz. '3 Nisan 1970' tarihli (ön kapakta Sevda Ferdağ ve arka kapakta Yılmaz Güney'in olduğu) 'Pazar Dergisi'; '18 Haziran 1970' tarihli (sayı 25) (kapağında Mylene Demongeot'nun resmi, içinde Peter Townsend, Stalin'in kızı Svetlana Alliluyeva, Romeo Juliet ve Balıkesir ile ilgili yazılar olan) 'Hayat'; '6 Haziran 1970' tarihli 'Neue Mode'; 'Mayıs ve Haziran 1970' tarihli Burda dergileri dikkat çekiyor.

Mehmet Güler'i Abdurrahman Palay; Nermin'i Nevin Akkaya; Ziya Bey'i Vala Önengut; Nermin'in annesini Secide Keskin; Bedri'yi Doğan Bavli; Hüseyin Salıcı'yı Fikri Çöze seslendirmiş.

Mehmet-Ayhan Işık; Nermin-Sevda Ferdağ; Yeğenleri Hülya Şengül, Tunç Aydınoğlu, Sıtkı-Tuncay Torun; Asım-Asım Nipton; Ziya Bey-Muzaffer Tema; Adamları Tarık Şimşek, Kudret Karadağ, Süheyl Eğriboz; Nikâh Memuru-Mehmet Büyükgüngör; Gülay-Gülgün Erdem; Nermin'in annesi-Mualla Sürer; Bedri-Süha Doğan; Suzan-Diclehan Baban; Mehmet'in annesi-Leman Akçatepe; Doktor-Seyfi Havaeri; Komiser-Mustafa Yavuz; Cezaevi Müdürü-Ali Demir; Garson-Hüseyin Salıcı; Terzihane müşteriler-Meral Kurtuluş ve Selma; Mahalleli-Cevat Uz; Jenerikte olup filmde olmasa da Orhan Çoban; Siyah-beyaz İstanbul; '34 AD 367' plakalı ve 794 numaralı belediye otobüsü; Terzihanenin önündeki '34 EL 777' plakalı araba; Kaçakçılıkta kullanılan '34 KP 957' plakalı DeSoto kamyonet; '34 AA 533' plakalı polis cipi çok güzeldi.

Boğaz'ı gören sevimli çay bahçesinde Nermin'e söyledikleri ; "Atölyede bile çalışmanı istemiyorum. Orda başka hayatlar var. İstemeyerek için çekiyor, gıpta ediyorsun biliyorum. Ananın babanın yüzleri gülsün diye yoruluyorsun. Çaremiz yok, öyle sazlar, sahneler, boyalar, içkili müşteri suratları bize göre değil. Hayatımız böyle bizim, kabullenmezsek yıkılır gideriz. Para da kazanacağız elbet. Evleniyorum diye 60 lira birden zam yaptılar haftalığıma! Daha da yapacaklar... Öyle bir seviyorum ki seni... Öyle bir öpmek istiyorum ki." Sevmesi neyse de öpmeyi başkası yapacaktır!

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)