Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Yakup Yavru 1951 yılında Amasyanın yavru köyünde doğdu. İlk ve ortaokulu Amasya da okudu. Tokat öğretmen okuluna yatılı olarak girdi. 1972 yılında mezun oldu. İlk öğretmenliğine Çorum - Osmancık, Pelitçi köyünde başladi. Van Muradiye, Çaldıran, Giresun Bulancak da öğretmenlik yaptı. Askerliğini Kırklarelinde tank asteğmen olarak yaptiktan sonra Amasya da öğretmenliğine devam etti. İstanbul Sabancı Öğretmenevi Müdürlüğü, Kızıltoprak Ögretmenevi Müdürlüğü, Cankurtaran Öğretmenevi Müdür Yardımcılığı, İzmir Karaburun ve Urla da Milli Eğitim Şube Müdürlüğü, Tarabya Alpaslan İlkokul öğretmenliği, Kadıköy Moda Rum İlköğretim okulunda müdürlük yaptı.
Yakup Yavru: Fakirliği niye sevmezler bilmiyorum, ben fakirliği çok seviyorum. Kurban oluyum fakirliğe. Fakir bir ailenin çocuğu olmanın verdiği izlenimin meyvelerini yiyorum şimdi. Fakir çocuk olarak her türlü işlerde çalıştım. Sanayide su sattım. Gece simit sattım. Hal de hamallık yaptım. Bütün bu yaptığım işlerin bir gözlem olduğunu, bir gün oyuncu olacağımi ve bu gözlemlerin işime yarayacağını o zamanlar söyleseler inanmazdım.
Yakup Sancı: Siz de Yeşilçam oyuncuları gibi doğal yeteneksiniz. Bu yeteneğinizi nasıl fark ettiniz?
Yakup Yavru: Sinemada gazoz sattığım yıllarda, sinemada bir film bir hafta oynuyordu. Ben bu filmleri izler bir kaydedici gibi hafızama kaydederdim. Filmin tamamını baştan sona ezberlerdim. Tüm replikleri ve mizansenleri... Mahalleye geldiğimde çocuk arkadaşlara bu filmleri anlatırdım. O zamanlar sinema 100 kuruş, iyi para bir fakir çocuğu için. Başlardım filmi anlatmaya. Film şöyle başladı. Adam kızı şöyle öptü, böyle yatırdı. Böyle bir tokat attı. Kapının arkasından şöyle baktı. Tabancasını çekti, tak diye vurdu. Filmin tamamını iki saat anlatırdım. Arkadaşlar sinemaya gitmiyor paraları da ceplerinde kalıyordu.
Bu işe de zaten parasızlıktan girdim
Konservatuar tiyatro öğrencisi olmak için çok okudum ama olmadı. O zaman dediler ki "Ortaokulu doğrudan geçmen gerekiyor konservatuar tiyatro bölümüne girebilmen için". Ben de buna inandım. Babama dedim ki Baba bir okul var, sen onu bilmezsin. Bu okula girebilmem için doğrudan geçmem lazım. Bu sene ikinci sınıfta kalayım sonraki sene doğrudan geçer o okula giderim dedim. Sonra ki sene de bir dersten kaldım. Yine olmadı. Ankara ya geldim. Bir tiyatroda iş bulsam perdeci, temizlikçi ne olursa olsun, tiyatroda oluyum yeter ki dedim. Tokat öğretmen okulu tiyatro sınavlarına girdim. Orayı kazanınca burayi bitirip ondan sonra konservatuara giderim dedim.
Yakup Sancı: O yıllarda öylemiydi?
Yakup Yavru: Orayı bitirdiğimde yine konservatuara giremedim. Hakkımı kaybetmişim. Bana 21 yaşını geçmemiş olman gerek dediler. Yaşım 21i geçmişti müracaat ettiğimde. Konservatuarın önünden ağlaya ağlaya ayrıldım. Buna da inandım. Saf köylü çocuğuyuz ya. Meğer böyle bir şey yokmuş.
İstanbula geldim. Kartal Maltepe de subay orduevinin yanında bir çay bahçesi vardı. Hem öğretmenlik , hem de bu çay bahçesinde garsonluk yaptım. Tekrar Çorum Osmancığa döndüm. İçimde tiyatro bir ukde olarak kaldı.
Yakup Sancı: Pek çok ses sanatçısının sesini taklit ediyorsunuz. Bunların içinde kimler var?
Yakup Yavru: Ortaokul zamanında sesim çok güzeldi. 18 tane ses sanatçısını taklit ederdim. Tiyatroda küçük roller aldım. Sahne hayatım da vardı. Orduevinde, musiki cemiyetinde, düğünlerde sahne alıyordum.Bakırköy belediyesi, Beyoğlu belediyesi, Aşık Veyseli anma gecelerinde uzun yıllar sahne aldım. Buralarda Aşık Veyseli bire bir taklit ediyordum. Hala da yapıyorum. Benim sinemada gazoz sattığım yıllarda Vahi Öz çok tutuluyordu. Ben de Vahi Özü sesinden yürüyüşüne kadar bire bir taklit ediyordum. Yine o yıllar Muazzez hanımın bir türküsü vardı. "Mektebin bacaları ders verir hocaları". Bu türküyü okurdum muazzez hanımın sesinden. Bana dediler ki
Sen Vahi Özün kalın sesini yapıyorsun, muazzez Tüngünün ince sesini de çıkartıyorsun o zaman aradaki sesleri de yaparsın
Annemin boynundaki altınları sattım. Bir Almancıdan sesimi kaydetmek için teyp aldım. Radyodan okunan türküleri çekiyor, sonra bu seslere çalışıyordum. Özay Gönlüm, Keskinli Hacı Taşan, Zeki Müren, Hacer Buluş, Cemile Cevher Çiçek, Neşet Ertaş, İsmet İnönü. O Zamanlar Yılmaz Sam diye biri vardı. Çok meşhurdu o yıllar. Bu adam ses taklitleri yapardı. Amasya ya konsere geldiğinde afişlerde bin bir sesli adam diye yazıyordu. Ünlülerin fotoğrafları vardı bu afişlerde. Bizde sanırdık ki bu ünlüler geliyor konsere. Meğer bu ünlülerin seslerini taklit edermiş.
Yakup Sancı: Ne güzel kısmetiniz ayağınıza kadar gelmiş. Çıkıp bende bunları yapabiliyorum demediniz mi?
Yakup Yavru: Sahneye çıktığında "taklit yapan var mı aranızda?" dedi. Var var olmasına da bende cesaret yok, çıkamadım. Arkadaşlar kalk çık diye ısrar ettiler ama ben gariban bir köylü çocuğu, utandım çıkamadım. Biz ezik büyüdük. Babam Ziraat Bankasında odacıydı. En küçük memur babam... Babama yemek götürürdüm yanından geçen bir memur olunca babam ayağa kalkar, düğmesini ilikler esas duruşa geçerdi. Babamdan görüyordum bu davranışı bende aynısını yapıyordum. Bazen çok cesur bir çocuk, bazen 15inci derecede bir memur gibi korkar, utanırdım. Ezik yaşadık, utandım çıkamadım sahneye.
Yakup Sancı: Oynadığınız rollerde zorlandığınız oluyor mu?
Yakup Yavru: Şimdi rol yapmak benim için çok kolay. Hiç zorluk yaşamadım. Yaptığım bu rolleri ben hayatım boyunca yaşadım zaten. Oynayacağım karakter hakkında bile hiç bilgi almama gerek kalmıyor. Senaryoyu okuyor, karakterin içine giriyorum. Kendime göre bir kişilik buluyor oynuyorum bu da beğeniliyor.
Çemberimde gül oya dizisine bir bölüm oynamak için çağırıldım. Çağan Irmak çekiyordu. Başrol oynayan Kenal Balı'ın müdürünü oynayacakmışım. Fabrikadaki işçiler grev yaptılar ben de onu patrona haber veriyorum. Fabrikada motorlar durdurulmuş, herkes patrona ters ters bakıyor. Müdürün sağ kolu adam da benim. Şarteli açmamı söylediler açtım. Makinalar çalışmaya başladı. Ben de heyecandan seviniyor, senaryoda olmayan bir sevinç yaşıyorum. Uyduruyorum kendi kendime. Role kaptırmışım kendimi. Çağan Irmak "Stop dedi". "Beyefendi, beyefendi. Siz nerde oynuyorsunuz? Hiç boşunuz yok çok güzel. Kızım beyefendinin telefonunu alın ismini alın. Beraber çalışacağız sonraki işlerde". Dedi. Bu filmden sonra çalıştım. Sağ olsun görüşürüz. Babam ve oğlumda da bir rol verdi.
Yakup Sancı: Oyunculuk hayatınızda unutamadığınız bir anınız var mı?
Yakup Yavru: Reyting Hamdi de bir sahne çekiyoruz. Kaç defa prova yaptık bilmiyorum. Her şey güzel gitti. Sinema dili ile bir şeyler konuşuluyor arada bir ama ben bu dili anlamıyorum. Sektöre yeni girmişim. O kadar güzel oluyor ki provalar ben bile bu çok güzel oldu dedim. Kayıt başladı. "Stop, kestik bizden". Başlıyoruz. "Stop kestim", Bir şey oluyor. Başlıyoruz. "Stop kestik olmadı". Böyle devam edip gidiyoruz. Son defasında "stop kestik Boom girdi" dediler. Bakıyorum, bakıyorum hiç kimse girmedi. Sadece biz varız. Ne güzel de oynuyorduk diyorum. Neyse sahneyi tekrar çektik bu defa oldu. Orada birine sordum. Yav bu Boom kim? Ne zaman geldi? Ben niye görmedim? dedim. Gülüyorlar bana. Bilmeyince böyle oluyor tabii.
Yakup Sancı: Çok fazla reklam filminde oynadınız. Çok para kazandınız mı?
Yakup Yavru: 55 tane reklam filminde oynadım. Son oynadığım reklam Esen Boru reklamı. King elektrikli ev aletleri reklamın da tanıdığım biri aracılığı ile geldi bu esen boru reklamı. Adana ya gittik uçakla reklamı çektik akşam yine uçakla geldik. Bana işi getiren Özcan diye bir arkadaştı. Biz reklamı çekerken Özcanın babası öldü. Özcana da soramadım ben kaç para alacağım? Nedir? Ne değildir? Sözleşmeyi okudum 5 yıl yazıyor. Özcan bu 5 yıl olmaz. Her sene yenilenir. Her yıl için ayrı ücret ödemeleri lazım. "Yakup Abi bu benim ilk işim idare et" dedi. Tv de 5 yıl yayınlanmasına peki dedim. Sözleşmede bir madde daha var ama anlamadım ne demek istediğini. Aslında en can alıcı madde oymuş. "Yapılabilecek bütün mecralardan ücret talep etmeyecektir" yazıyor. Benim bildiğim mecra ile bu mecranın bir alakası yok. Basmakalıp bir madde dedim es geçtim imzayı attım.
Aradan birkaç gün geçti fotoğraf çekeceğiz dediler. Peki dedik ama fotoğraf çektirmek parayla oluyormuş dedim. Ne kadar istiyorsun dediler 2 bin lira deyince "Bin liran hazır" dediler. Genelde böyle işler faturalarını ödeyemediğin, uzun süre issiz kaldığın bir zamana denk gelir. Faturalarım birikti. Nefes alacak halde değildim bin liraya razı oldum. Stüdyoya gittik akşama kadar şakır şakır fotoğraf çekildi.
Yakup Sancı: "Borucu" diyor bir çok kişi. Adınız borucu kaldı bu reklamla sanırım.
Yakup Yavru: Aradan fazla bir zaman geçmedi. Avcılardan bir arkadaş aradı. "Senin boru reklamını koca bir binaya asmışlar". İyi dedim. Fazla geçmedi Ümraniyeden bir arkadaş aradı. "Yakup Yavru burada koca bir binaya senin resmini asmışlar". Çınarcıktan biri arıyor... "Yakup Yavru, buradan koca bir tır geçti, üstünde sen vardın". Mersinden arıyor biri Ne haber borucu? Yanımda ıraktan gelmiş biri var, ırakta senin boru reklamın varmış. Resimlerini Arapça yazılarla her yere asılmış. Ayvalıkta ne kadar nalbur varsa hepsinin vitrinlerinde tabelalarında benim resimler var. Sadece Ayvalıkta mı? Her yerde. Radyolarda, televizyonlarda sürekli döndü bu reklam. Boru mu bu? Boru mu bu? Bu reklamı çekeli 3 yıl oldu hala dönüyor. Bu reklam yüzünden kimseden reklam teklifi gelmiyor.
Parasız pulsuz Şama vali olmak gibi bir şey Yüzüm eskidi. Adım borucu kaldı
Parasız pulsuz şama vali olmak gibi bir şey oldu bizim boru reklamı. Ben bu işi para için yapıyorum. Bana meşhurluk lazım değil. Öyle başladım zaten. Para canlısı biri olduğumdan değil. Benim ihtiyacım paraya, ünlü olmaya değil. Ödemelerim var. Borçlarım var. Dediğim gibi bu ise de bu borçlarımı ödemek için başladım zaten... Sürekli dönen bir reklamım var. Yüzüm eskidi. Adım borucu kaldı.
Yakup Yavruya TEŞEKKÜRLER.