Le Trou
(...The Hole)
Yıl 1960
Ülke
TürDram, Gerilim, Polisiye
YönetmenJacques Becker
SenaryoJean Aurel, Jacques Becker, José Giovanni
Görüntü YönetmeniGhislain Cloquet
Süre (dk.)109 Dk.
Firmalar
FİLMİN KONUSU
Film Bulunamadı
 YORUMLAR  (3)
2000 karakter kaldı
serdardemirkiran
8 yıl önce
“Zavallı Gaspard”… Hapishane filmleri, sinema filmleri içinde kendisine farklı bir yer edinmiş türdür. Dar bir mekan, değişik kişiler, sadist gardiyanlar ve mahkumlarla pek çok farklı film çekilmiştir bu türde. Ama her türde olduğu gibi bu türünde seçkin, el üstünde tutulan örnekleri mevcuttur. “Esaretin Bedeli / The Shawshank Redemption”, “Kelebek/ The Papillon”,”Parmaklıklar Ardında/ Cool Hand Luke” gibi. Yönetmen Jacques Becker’in 1960 yapımı filmi “Le Trou/Delik” bu bahsedilen filmler kadar popüler olmasa da en başarılı “Hapishane filmleri” arasında rahatça gösterilecek son derece kaliteli seçkin bir yapım. “Le Trou/Delik” , Jose Giovanni’nin 1947 yılındaki hapishaneden kaçış denemesinin gerçek öyküsünü anlattığı romanından uyarlanan filmdir. Filmin gerçek orijinal süresi 132 dakikadır. Pek çok ülkede film kısaltılarak gösterime sunulmuştur. 1962 BAFTA ödüllerinde “En İyi Film” ve “En İyi Erkek Oyuncu-Philippe Leroy” adaylık almış, 1960 Cannes Film Festivalinde “En İyi Yönetmen” adaylığı da var. Yönetmen Jacques Becker’in ölümünden iki hafta önce tamamladığı film, “hapishane filmi” tanımına farklı bir boyut getirmektedir. Film izlemiş olanların bildiği gibi bizim hapishanelerden son derece farklı bir hapishane ortamını anlatıyor film. Mahkumlar arasında tek bir küfürlü konuşma yok, sanki bir işyeri ortamı gibi, gardiyanlar görevini yapan memurlar, hiçbir işkence, taciz, dayak yok.. Peki bu adamlar niye kaçıyor diyebilirsiniz. Firariler idam mahkumudurlar, çekinecek pek bir şeyleri kalmamıştır artık ve ne olursa olsun özgür olma hissi, özgürlüğe duyulan özlem her yerde aynı değil mi? Ama film pek çok filmin yaptığını (şiddet ve işkence sahneleri) yapmayıp ve uzun süresine rağmen kendini sonuna kadar heyecanla izlettirmeyi başarıyor. LÜTFEN YAZIMIN GERİ KALANINI FİLMİ İZLEMEDİYSENİZ OKUMAYIN… Filmin konusuna gelince; detaylı bir anlatım yapacağımdan yazımın gerisini filmi izlememiş olanların okumamalarını rica ederim. Filmin can alıcı noktasından da bahsedeceğim, çünkü film bittikten sonra sizlerde kaçış öyküsünü değil, koğuştaki kişilerin karakterleri üzerinde konuşacaksınız. Paris’te bulunan La Santé Hapisanesi’nde 1947 yılında yaşanan bir kaçış girişiminin anlatıldığı “Le Trou” filminin en önemli özelliklerinden biri de 1947’de mahkumlardan birinin (Jean Keraudy) olması! Roland Darban karakterinde kendisini oynayan Keraudy’nin mahkumiyeti boyunca birkaç kez firar girişimi yaptığı biliniyor. Film, Roland (Jean Keraudy) ın “şimdi size anlatacağım hikaye…” şeklindeki sözleriyle başlıyor. Claude Gaspard adlı mahkum hücresi tadilatta olduğundan Roland, Manu, Geo ve Monseigneur’un birlikte kaldığı hücreye gönderilir. Hücredeki dört kişi uzun süredir birlikte olmaları nedeniyle birbirlerine olan güvenleri tamdır. Yönetmen bu dört kişi hakkında pek bilgi vermez bize, kendilerinin idam mahkumu oldukları dışında, aralarındaki ilişkileri hakkında ipuçları verir sadece. Manu bu dörtlü grubun lideridir. İlk tepkileri hücreye yeni gelen Gaspard’a güvenip güvenmeme üzerinedir. Firar fikrinin Gaspard’a söylenmesi konusunda son sözü Manu söyler Gaspard hücredeki diğer mahkumlardan daha kültürlü, genç ve zengindir, ama onlarla hemen kaynaşır ve güvenlerini sağlar hücredekilerin kaçış planı yaptıklarını öğrenir ve olaya son derece olumlu yaklaşır. Plan son derece basittir, hücrenin zemininde bir delik açarak kanalizasyona inmektir. Hapishanedeki tadilat çıkacak sesi bir anlamda örtecektir. Yattıkları ranzadan çıkardıkları demir çubuğu çekiç gibi kullanarak zemine hızla vurmaya başlarlar. Bu sahneler gereğinden uzun tutulmuş gelebilir sizlere, ancak yönetmen bunu kasıtlı olarak yapıyor. Kazma işlemi başlarken, ilk vuruştan itibaren hücrenin zeminine açılan deliğin nasıl büyütüldüğü detaylı bir şekilde gösteriyor. Benzer sahneleri kanalizasyon sisteminde açılması gereken tünellerde de görüyoruz. Bu gerçek zamanlı kazma işindeki ayrıntı, bir müddet sonra çok gerçekçi geliyor. Önceleri evinizde bir tadilat işi gibi gördüğünüz olay bu kadar detaylı verilince bir süre sonra mahkumlarla birlikte davranmaya başlıyorsunuz. Filmi izlerken "siz olsanız Gaspard'a güvenir miydiniz?” sorusunu da kendinize sormadan edemiyoruz. Film “güven” sözünü anlattığı öyküde sürekli kafamıza kazıyan görüntüleri sergiliyor. Hayatta da böyle değilmidir. Yığınla arkadaşınız olduğunu söylersiniz ama gerçekten güvendiğiniz ve en zor gününüzde yanınızda olan her türlü fedakarlığı mazeretsiz yapan kaç tane güveneceğiniz gerçek dostunuz vardır? İnsan duraklayıp kalıyor değil mi?. Yönetmen Becker, filmde Gaspard'ın güvenilmez olduğu fikrini de bize gösterip kaçırıyor, amaç sona yaklaşırken tekrar şüphe tohumları ekerek heyecanı üste taşımak. Bu çok başarılı filmin gidişi yönetmene yetmemiş olacak ki müthiş bir sonla bizi iyice şoka uğratmayı seçmiş. Öyle bir final var ki, her şeyi unutup onun üzerine konuşulabilir saatler boyu. Kararlaştırılan firar öncesi hapishane müdürüyle Gaspard’ın davasının dosyası üzerinde görüşme yapması filmin akışını son derece etkiliyor .Gaspard, görüşmeyi yapıp hücresine, döndüğünde ondan tek Manu şüpheleniyor. Manu hapishane müdürünün odasında iki saat ne konuştuklarını sorar Gaspar‘a oda inkar edip karısının kendisine yaptığı suçlamayı geri aldığını söyler. Kendisinin erken salınma durumu oluştuğunu söyler. Manu’nun sert çıkışına incinmiş gösterir kendini bu şekilde Manu ondan özür bile diler. Kaçış için kazdıkları yeri açarlar o sırada hücrenin kapı deliğinden Roland’ın yaptığı aynadan son bir kez dışarıyı kontrol etmek istediklerinde bir tarafa bakarlar her şey normal öbür yana döndüklerinde polis ,gardiyan topluluğunu hazır bekliyor vaziyette görürler… Roland , Manu ,Geo ve Monseigneur alınırlar ve soydurulup sırtı dönük biçimde duvara yapıştırılırlar, en son hücrede Gaspar kalır ve müdür gardiyana onu başka bir hücreye yerleştirmeleri emrini verir. . Yanından geçerken Roland’ın ağzından Gaspar’a söylediği “ Zavallı Gaspar” sözleri dökülür. Biz seyircilerde o an yıkılırız. Yakalanmadan önce Manu’nun arkadaşlarına Gaspard’la birlikte kanalizasyon tünelinin sonunda künkten başlarını dışarı çıkardıkları anı anlatırken söylediği “Bir taksi çağıracak kadar yakındık” sözü aklımıza geliyor ve içimiz daha bir burkuluyor. İnsanın güvendiği birinden darbe yemesinin herhalde kelimelere dökülerek anlatılması çok zor. Ancak burada kişilerin karakterleri ortaya çıkıyor tabi ki.. Gaspard’ın ihanetini aslında gerektiği an insanoğlunun kendi çıkarı ve menfaati uğruna herşeyi satabileceğini gösteriyor. Hepimiz yaşadığımız hayatta da buna benzer ikilemler yaşıyoruz. Güvenip güvenmemek üzerine.. Sürekli herkese de şüpheyle yaklaşmak ta mümkün değil tabi ki.. Ancak güveni sarsan birine de ikinci şansın verilmesine karşıyım.. İhanete uğrayan o an kaybeder görünür belki ama gerçek kaybeden ihanet edendir derim… Hepinize, çevrenizde gerçek dostlarla dolu olduğu bir hayat dilerim. Mutlak seyredilmesi gereken filmlerden…

AlınYazısı
10 yıl önce
Dünya sinemasında şimdiye dek yapılmış hapishane temalı filmler sıralamasında ilk üçe girmiş bir yapımdır. Çok iyi şekilde korunan ve mahkumlar üzerinde psikolojik baskı uygulanan bir hapishanede aynı koğuşta kalan beş kişinin kaçış macerasını konu alır. Koğuş içerisinden kazılan tünel ile, özgürlüğe çok az bir zaman kala yeni bir yaşama merhaba demek isteyen mahkumları finalde bir süpriz bekler.

kemerlee
11 yıl önce
Givanninin nakledildiyi hücreye girmesiyle başlayan hikaye, onu seven hatta bakan güzel karısını küçük bir çocukla aldatan bu karaktersizin insanların yaşamına dokunuşu ve değiştirişinin öyküsüki yeni hücrye gitmesiylede film biter.Süprizleri bozmamak için fazla ayrınıtı verilmemeli ama gördüğüm en gerçekçi ve incelikli kaçış hikayesini uzun planlarla işliyor yönetmen.