Sinemanın, dedektiflerle olan işbirliği ilk gelişim zamanlarına kadar dayanır. Her zaman önemli bir figür olmuş, gizemi nedeni ile ilgi çekmiş ve tabii ki karizmalarından dolayı sinemasevelerin hayranlığını kazanmışlardır. Paltoları, şapkaları ve aksesuarları ile ün salmış dönem dedektiflerinden, takım elbiseli, çapkın ve oldukça yakışıklı dedektiflere dek uzanan bir yelpaze bu bahsettiğimiz. Sinemanın en usta isimleri de dedektifleri canlandırmaktan geri kalmamışlardır. Humprey Bogart, Al Pacino ve son döneme geldiğimizde Brad Pitt, Leonardo Di Caprio gibi yıldızlar dedektif rolünü başarı ile kotarmıştır. Kadın dedektiflerimiz ise tıpkı erkekler gibi karizma ve seksi imajlar sergilemiş ve daha çok femme fatale türüne hizmet etmişlerdir.

Dedektif hikayeleri farklı türlere de hizmet etmiştir. Kara filmlerle ve doğal olarak suç filmleri ile başlayan hikaye, komedi türünün en sağlamlarına, romantik komedilerin en duygusallarına ve hatta animasyonların en etkileyicilerine bile girmiştir. Hemen her tür içerisinde kendine yer bulan dedektiflerimizin bazıları da oldukça ünlüdür. 

Mike Hammer, Gadget, Clouseau, Dirty Harry, Ace Ventura, Hercule Poirot, Behzat Ç. Ve tabii ki

Sherlock Holmes...

Sherlock, hınzır, zeki, dikkatli, eğlenceli ve karizmatik. Belki de tarihin en sevilen dedektifi. Defalarca kez uyarlanmış, birbirinden farklı oyuncular ile türler arasında gezintiye çıkarılmış ve en klas oyuncular tarafından canlandırılmış gerçek bir efsane. Sadece sinemanın değil, edebiyatın da ilklerinden ve enlerinden olmuş, bunun yanı sıra karakter olarak hafızalara en üste sıralardan girmiş bir İngiliz beyefendisi. 6 Ocak 1854'te Arthur Conan Doyle'un yarattığı Britanyalı hayalî dedektif Holmes, Londra'da doğmuştur. Baker Sokak'taki malikanesinde yaşayan dedektif, gözlem yoluyla olayları çözme, duygusallığı karıştırmama ve tümdengelim yöntemini uygulama anlamında adeta bir ustadır.  En büyük dostu Dr.Watson ile girdiği tartışmalar tadından yenmez ve Holmes'i daha da iyi tanımamıza sebebiyet verir. Kaldı ki Holmes'in özellikle siyaset ve strateji alanlarındaki boşluğunu Dr.Watson doldurmakta ve önemli ölçüde destek olmaktadır. Her kahraman gibi onun da bir aşkı ve bir düşmanı vardır. Bunlar büyük bir suç ağının başında olma ihtimali yüksek olan Profesör Moriarty ve Holmes'in zihnindeki hayranlık duyduğu tek kadın olan Irene Adler'dir. Olmazsa olmaz karakterler ve Holmes'in çözmeye çalıştığı hikayeler ile muhteşem bir bütünü oluştururlar ve her yeni hikayede bizi şaşırtmayı başarırlar. Tabii Holmes'in dikkat gücü ve gözlem yeteneği vurucu son noktadır. Burada esas hayranlığımız yatar ve diğer karakterler gibi biz de hikayenin bir köşesine yerleşiriz.

Sinemaya ilk girişlerinden biri, Sinemayı sinema yapan yönetmenlerden biri olan Buster Keaton imzalı 1924 yapımı Sherlock JR.'dir. Romandan komedi sosunu fazlasıyla alan Keaton, komedi türünde film çekiyor ve hem Holmes'in hem de sinemanın temel taşlarından birini oluşturuyordu. Gelmiş geçmiş en iyi filmler listelerinde hala yer alan film, komedi türünde ise başyapıtlardan biri konumunda.  1932 yılında bir başka uyarlaması yapılan Holmes'in meşhur repliği "basit düşün Watson, basit düşün" ilk kez burada kullanılıyordu. Willim K. Howard'ın yönettiği Clive Brook'un perfromansı ile şahlanan film, bir anlamda serinin ve uyarlamalarının birçok klişesinin ilk kullanıldığı filmdir. Keza Sherlock Holmes isminin de ilk kez başlıkta kullanıldığı. Daha sonra ilk epey ciddi Sherlock Holmes, The Hound of Baskervilles adı ile oldukça da karizma bir şekilde 1939 yılında Sidney Lanfield yönetiminde ve Basil Rathbone oyunculuğunda gerçekleşiyordu. Holmes'in karizma olduğu, olaylara ciddi yaklaştığı ve gözlem yeteneğini ön plana sürdüğü bu yapım, şimdilerde pek sevilen dizi versiyounun da atası sayılmakta. Dedektifimizin konu olduğu dizi versiyon ise BBC tarafından 1965 yıında kotarılmıştı. Uzun soluklu ve heyecanlı olan seri, birçok açıdan da özgündü. Holmes'in bir ikona dönüüşmesinde epey katkısı olmuştur. Dizin ilk sezonunda Douglas Wilmer, ikinci sezonunda ise Peter Cushin canlandırdı ve ikisi de muhteşem performanslar ortaya koydular.

2000'li yıllara kadar birçok uyarlaması yapılan, bir dönem unutulmaya yüz tutan Sherlock Holmes. 2000'li yıllara gelindiğinde sinem ve TV'de farklı şekillerde yeniden popülerleştirildi.  Önce 2009 yılında Guy Ritchie tarafından kendi sinemasına has özellikler ile seyirci önüne çıkartıldı Holmes. Ritchie'nin eğlenceli dili, dinamik kurgusu ve kadraj seçimleri Sherlock Holmes için biçilmiş kaftandı ve film oldukça büyük beğeni topladı. Robert Downey Jr.'ın ukala ama zeki, komik ama yetenekli Holme yorumu birçokları için gelmiş geçmiş en iyisiydi. Ta ki Benedict Cumberbatch ortaya çıkana kadar... Hemen bir sene sonra, 2010 yılında  başlayan mini seri Sherlock'ta Cumberbatch öyle harika bir performans sergilemişti ki aranan kan bulunmuş demekti. Soğuk yüz ifadesi, İngiliz duruşu, yeri geldiğinde vücut dilini kullanarak farklı imaj sergileyişi ve tabii ki aksanı. Bir klişe tabir kullanarak deiyelim ki Benedict Cumberbatch, Sherlock Holmes oynamak için doğmuş...

Hem Ritchie, hem mini seriyi yapanlar Sherlock Holmes'i anlatmaya devam etmeyecekler gibi. Biz, yeni ve şaşırtıcı bir versiyonun hayalini kurmaya başladık. Bu en karizmatik, en eğlenceli, en zeki ve en ukala İngilizi çok seviyoruz ve onu perdede ya da ekrand tekrar görmek için şimdiden çok sabırsızız.