Sahnede, ‘dedikoducu, yedi mahalleyi birbirine katan, çaçaron, cadaloz kadın’ tipinin ilk temsilcisi Halide Pişkin’dir. Milyonları etkileyen sanatı vardı.
07 Ekim 2016

Mualla 'Bedia' Sürer (14 Ağustos 1902 - 21 Ekim 1976).

Sahnede, 'dedikoducu, yedi mahalleyi birbirine katan, çaçaron, cadaloz kadın' tipinin ilk temsilcisi Halide Pişkin'dir. Milyonları etkileyen sanatı vardı. Yıllar boyu, 'Pişkin Teyze' adıyla, yarımşar saatlik 'radyo skeçleri' bile yazılmıştı kendisi için. Ölümünün (1959) ardından, 'kötülük yapan kadın' için değişmez isim Mualla Sürer olacaktır. 'Kıskanç, yalancı, tertemiz insanlara durup dururken kötülük yapan bir tip'! Etkili 'iyi' rolleri de var ama 'kötü' olduğunda tam bir 'fırtına'. Zirveye çıkış, Hulki Saner'in yarattığı 'Bedia' ile. Bir bakışla, ufak bir mimikle ruhumuza böylesine işleyebilmesini açıklamak zor.asgsdsdh

Nevşehir doğumlu. Babası Abdullah Bey bir avukat. İki ablası, üç abisi var. Bir yaşındayken gelmişler İstanbul'a. Çocukluğunun geçtiği yer, Yıldız'daki Ihlamur semti. İlk ve ortaokulu Beşiktaş'ta okumuş. 60'lı yıllarda Büyükbayram Sokağı, Feridun Paşa Apartmanı'ndaydı. 15 (başka bir söyleşide '16') yaşındayken, Hamit Paşa'nın oğlu 'Tayyareci' Ahmet Atıf Bey'le evlenir. Kandilli Kız Lisesi'ndeki tahsil yarıda kalmış böylece.

Sanat hayatına başlaması, eşi ile beraber, Darülbedayi'de. Ancak kaynaklardaki zaman çelişkili. Bir röportajında, '1918', SES Sanatçılar Ansiklopedisi'ne göre '1920'. Bir keresinde "1924'ten 1926'ya kadar iki yıl Darülbedayi'de çalıştım. Kocam, Yıldız'da makine uzmanlığı yapar, aynı zamanda tiyatroda oynardı. Darülbedayi'nin ilk kuruluşunda bulunmuştu. 1926'da, O da benimle tiyatroyu bıraktı" diyor.

Oynadığı ilk piyes, 'Bir Donanma Gecesi (Yazan, Reşat Naci Bey )'. Sonra 'Hisse-i Şayia' (Yazan, İbnürrefik Ahmet Nuri Bey) ve 'Nurbaba Köşkü / Nur Baba' (Yazan, İbnürrefik Ahmet Nuri Bey) geliyor. 'Eldorado' adlı 'ahşap binada' çalışırlarmış. İlerde 'Taksim Gazinosu' olacaktır burası.yuseyser

'Sahneyi bırakıp' (ama 'sanat bırakmayacaktır' peşini) ayrılmışlar ordan. Artık evinin hanımı; Atıf Bey, Büyükdere'deki deniz uçakları şirketi 'Aero-Espresso'da memur. 16 yıllık evlilikten sonra kaybetmiş kocasını. 'Rahmetli', ülkemizin ilk pilotlarından ama ölümü 'havada, uçak kazasıyla değil, yerde, kalp sektesinden'. Zaten aralarında çok yaş farkı vardı.

Bazı kaynaklarda ilk (ama büyük olasılıkla kısa -2 yıl- süren ikinci) evliliğinden bir çocuğu var; İnci (1936). Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü'ne yazdıracaktır kızını.

20 yıldan fazla bir süre, ('kollu Singer') dikiş makinesi sağlamış geçimlerini. Terzilik yapmış. Talihin döndüğü anı şöyle anlatıyor; "1946'da Talât Artemel beni gördü. 'Senin gibi birini arıyordum, oynar mısın' dedi. Terziliği bıraktım. 'Unutulmayan Acı' adlı filmle bu işe başladım."

Başka söyleşide ise durum farklı. Bir gün, Duru Film hesabına Prodüksiyon Amirliği yapan, eski komiklerden Adil Güldürücü "Sürgün filminde bir kaynana rolü var, oynar mısınız" demiş. O sırada, rahatsızlığı nedeniyle terziliği zaten bırakmıştı, teklifi kabul etmiş ve çıkmış Orhan Arıburnu'nun karşısına! "Aslında 1946'da kızım İnci ile, Talât Artemel'in 'Sonsuz Acı' filminde görünmüştüm. Ama ondan sonra 4 yıl filmlerde çalışmaya, terzilikten dolayı, vakit bulamadım."

İskambil kâğıtlı fala meraklı. Elinde sigara. Ermenicesi, Rumcası, Fransızcası çok iyi. Piyanosu da. İki torunu var, Filiz (1958) ve Füsun (1963). 'İç güveysi' damadı, Prodüktör Yüksel Tanık.

1970 Ağustosunda İzmir'de sahneye çıkmış. Tiyatro, sinema anılarını anlatıyordu. Keşke kitap olarak bulabilsek bunları.

"Hiç âşık oldunuz mu, anlatır mısınız" sorusunu "Farkında olmadım ki anlatayım" diye yanıtlıyor.

400 civarında film. Her birinde 'dinamik, heyecanlı, çapıcı'. Değişim yeteneği müthiş. Beyaz perdede ne denli 'cadalozsa' gerçek yaşantısında, aksine, o denli sevecen. 'Sert yüzlü, çatık kaşlı' Mualla filmlerde kalıyor. Evinde 'iyi kalpli, neşeli, kahkahalı'. Elbette bazen de hüzünlü.hsdfhasdfhsdf

'Kötü' rollere çıktığı halde seviliyor. "Tabii! Anadolu'ya gittiğim zaman kraliçeler gibi karşılanıyorum. Son prömiyere, Edirne'ye gitmiştim (Ağustos, 1962). Daha otobüsten inmeden 'Aa, koşun, Mualla Sürer gelmiş' diye bağırmalar duydum. Gece yazlık bahçede 2 bin kişi vardı. Bana yapılan gösteriyi gözlerim yaşararak seyrettim. Hele sahneye çıkıp birkaç kelime konuşunca, film çevirirken çektiğim bütün sıkıntıları unuttum. BU BÜYÜK, SONSUZ SEVGİ, ALDIĞIMIZ PARADAN ON MİSLİ DAHA KIYMETLİ BENİM İÇİN."

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)