“O zaman daima benim yanımdaydın. En ufak bir işaretimle ayaklarımın dibinde olmaya hazırdın. Ben sevdiklerimi erişilmezlerden seçerim.” Eski nişanlısı Haluk’a ‘cömert’ davranmasının nedenini böyle açıklıyor Handan. O zaman kendisini esirgemişti. Şimdi banyoda ve köpükler içinde sunuyor. Terkedilen âşık üzerine ateş değdirilmiş vahşi bir hayvana benzer!
02 Kasım 2014

"O zaman daima benim yanımdaydın. En ufak bir işaretimle ayaklarımın dibinde olmaya hazırdın. Ben sevdiklerimi erişilmezlerden seçerim." Eski nişanlısı Haluk'a 'cömert' davranmasının nedenini böyle açıklıyor Handan. O zaman kendisini esirgemişti. Şimdi banyoda ve köpükler içinde sunuyor. Terkedilen âşık üzerine ateş değdirilmiş vahşi bir hayvana benzer!

1965 sonbaharında çekilen 'Garip Bir İzdivaç'ın 'vizyona girişi', 13 Mart 1966, Pazar günü, (Kadıköy) Atlantik'teki suarenin ardından, 14 Mart, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle, (Beyoğlu) Levent, (Çarşıkapı) Şık, (Kadıköy) Özen sinemalarında. "Herkesin büyük bir zevkle seyredeceği, görmeyenlere ısrarla tavsiye edeceği, görenlerin takdir ve çılgınca alkışlayacağı bir film. Büyük şöhret Türkan Şoray'ın en büyük başarısı" ilanları vardı gazetelerde. Pervin Par'ın ilk 'vamp kadın' denemesi. Seyircinin tutmadığını göz önüne alan yapımcılar 'Ben Bir Kanun Kaçağıyım'da 'vamp' başlayıp 'iyi kadın' olarak biten bir rol verirler sanatçıya. Baştaki ev çekimleri Avni Meserretçi'nin; Sondakiler ise Hafize Hanım'ın Yeniköy'deki yalısında yapılmış.

Aynı adlı romanın ('Garip Bir İzdivaç'-'Aktaran' Muazzez Tahsin Berkand) (Birinci baskı, 1944-İnkılâp ve Aka Kitabevleri) (Yedinci baskı, 1978) aslına oldukça uygun Yeşilçam uyarlaması.

Filmin başında, (romanda olmayan) bir genç kızın köprüdeki intiharı var. Aşağıdan geçen trenin önüne atıyor kendisini. Handan'a göre böyle bir şey 'bir delilik'. "İnsan, gününü gün etmeli." Turhan da aynı görüşte; "Hayat öyle güzelliklerle dolu ki ölüm en son düşünebileceğim bir şey." Sonradan (ailesi ile ilgili acı geçeği öğrenen) Zeynep ve (nişanı bozulan) Haluk da aynı amaçla gelecektir buraya.

Zeynep, 'Çelikkanat Uçak Fabrikası'nın sahibi merhum Nusret Bey'in kızı. İki seneden fazla bir zaman önce kaybetmişler 'babasını'. Siyah saçlı, yeşil gözlü, mütevazı ve gösterişi sevmiyor. Annesi Sacide Hanım ve kız kardeşi Naciye ile mutlu bir yaşantısı vardı. Ta ki ailenin bir sırrı ortaya çıkana kadar.

Romandaki evleri Kandilli'de. Tek sorun daha az sevdiğini zanneden Naciye'nin kıskançlığı. Oysa yaşlı kadında ayrım yok. "Hangi parmağı kessen acımaz ki." Ancak, Zeynep evlatlıkmış meğer. Bir komşusuna "O'nu evlatlık alana kadar çocuğumuz olmuyordu. Öksüzler yurduna müracaat ettik. Zeynep'i verdiler. 2 sene sonrada Naciye doğdu" diye anlatıyor Sacide Hanım. Bir rastlantı ile bunu duyan Naciye, hayatı boyunca unutamayacağı bir doğum günü hediyesi verecektir 'ablasına'. Aynı gün bu rezalete dayanamayan anneleri bir kalp kriziyle yaşamını yitirir.

Oysa 20. yaş gün partisi ne kadar güzel başlamıştı. Her sene yapılan şeyi İzzet anlatıyor; "Önce Zeynep'in gözünü bağlayacağım. Dans edip şarkı söyleyecek... Elinde de buradaki erkek sayısı kadar gül. İçinde yalnız bir tanesi beyaz olacak. Hangi erkeğin önüne düşerse O'nunla dans edecek."rturırrt

Haluk (romanda 'Halûk') olur bu şanslı kişi. '30 yaşında, ince, yanık yüzlü bir genç (sf. 10)'. Soyadı 'Gökalp'. Memleketimizde nadir bulunan sivil bir tayyareci (sf. 11). Yıllarca Nusret Bey'in yanında staj ve mühendislik yapmış. "Yalnız büyümüş bir çocuk. Halep'te emlak sahibi, epey zengin. Bir tek annesi var." [Saffet Hanım, senaryoda bu kadarla geçiştirilmiş. Oysa sayfalarca (29) anlatılıyor romanda]. Evi Cihangir'de. Handan'la (kitapta 'amcakızı') nişanlanana kadar hiç 'flörtü olmamış'. Leyla'nın Mecnun'u sanki. Beraberlikleri, 'aşk mütekabil' olmalı prensibinin dışında. "Allah kimseyi Haluk'un durumuna düşürmesin" dedirtecek hale düşmüş delikanlı. Üstelik 'dünyanın en sakin çocuğu'! İkişer kez kendisini bırakıp Turhan'la gitmesine, yanak yanağa dans etmesine ve öpüşerek evine götürmesine, hatta nişanı bozup O'nunla evlenmesine ses çıkarmaz!

Yaş günündeki dans dışında Zeynep ve Haluk'un yolu tren köprüsünde (romanda 'bir pasta dükkânı') tekrar kesişecektir. Delikanlı, nişanlısını başkasına kaptırmış; Genç kız da yaşamı ile ilgili müthiş sırrı öğrenmiş. İntihar edecekken vazgeçerler. Acıyı, istihza ile kabul ederek küçümsemeli. Haluk, 'garip' bir teklifte bulunur; "Sizinle evlenmek istiyorum Zeynep Hanım. Fakat bu izdivaç, dünya yüzünde şimdiye kadar yapılmış izdivaçların en garibi olacak. Evlenmemizin ertesi günlerinde günlerce birbirimizi görmediğimiz olacak. İkimiz ayrı dünyalarda yaşayacağız." Böyle yapmakla 'kendisini alçakça terk edip giden Handan'a, çok daha güzel biriyle evlenebildiğini gösterip vahşi bir zevk duyacakmış'. Genç kızın da sığınacağı bir ev ve yeni bir soyadı ('Gökalp') olacak. Dadı-Dursune Şirin "Ayol, buna kısmet demişler. Bağdat'ta da olsa gelir bulur" diyor.

Aşk, en beklenmedik bir zamanda, istesek de istemesek de kendi kendine gelir. 'İzdivaçları' aşksız başlamıştı. Zamanla büyük bir sevgiye dönüşür. Çekişmelere, eski nişanlının entrikalarına karşın 'çok mutlular'. İki türlü aşk vardır zaten; 'Birincisi (Handan'ınki gibi) erkeğin yalnızca sinirlerini alevlendiren, gözlerini kör eden bir hırs, geçici bir nöbet. Diğeri (Zeynep'inki gibi) insanın kalbine sokuldukça onda güzel duygular yaratan ve gün geçtikçe derinleşen ebedi bir sevgi'.

Eski bir deyişe göre 'insan yalnız olursa derdini boş kuyuya bağırır da ondan gelecek aksiseda ile teselli bulurmuş'. İki genç bu aksisedayı birbirlerinde buluyorlar.

'Garip Bir İzdivaç'taki şarkı ve melodiler.

'Dead Ringer'daki (1964) (André Previn) 'Main Title' Jenerikte. 'The Dog Attacks' 4 sahnede [Haluk "Turhan yazıhaneye telefon etti. Ziyafetin kaldığını söyledi" derken; Zeynep'le birbirlerini yalancılıkla suçlarken; Yüzünde ve gömleğindeki ruj lekelerini fark ettiğinde; (00.16 sonrası) Sondaki kavgada]. 'Figueroa' İzzet, Foto Kupa'yı ararken.

'Polyushka Pole (Polye)' 5 sahnede (Filmin başında bir genç kız, köprüden demiryoluna atlayıp intihar ederken; Naciye, Zeynep'in 'öksüzler yurdundan' alındığını söylerken; Haluk, araba ile giden Handan ve Turhan'ın peşinden koşarken; Zeynep'in intihar girişlimi sırasında; İzzet'le beraber olduğu resimlere bakarken).

'Oci Ciornye (Dark Eyes)' 3 sahnede (Haluk, eve yaralı geldiğinde; Zeynep'i tokatladığında; Handan "Kocamı elimden alanın, kocasını elinden alacağım" derken).

Fausto Papetti'nin '1a Raccolta' albümündeki (1960) 'Till' (1956/57) (Charles Danvers / Carl Sigman) Naciye, İzzet'e "Hadi bakalım, Beatles! Biz de dans edelim" derken.

Peppino Di Capri'nin söylediği 'Melancolie' (1964/65) (Conny Fuchsberger / Mario Cenci) Haluk ve Handan dans ederken.

Del Shannon'un söylediği 'Runaway' (1961) (Del Shannon / Max Crook) Naciye, ablasının itirazına rağmen dans ederken.

'Greenfields' (1960) (Terry Gilkyson / Rich Dehr / Frank Miller) Haluk ve Zeynep dans ederken.

Pyotr Ilyich Tchaikovsky'nin '6 Numaralı Si Minör Op. 74 (Pathétique) Senfonisi; I. Adagio. Allegro non troppo' (1893) 4 sahnede (Baygın Haluk eski nişanlısının ismini sayıklarken; Handan kanepeye uzanmış, ayaktaki Zeynep'le ayakta konuşurlarken; Zeynep, araba ile giden Handan'ın ardından bakarken; Haluk için yatak odasının kilidini açarken). Bu melodi İngilizce sözlerle de (1941) (Al Hoffman / Mann Curtis / Jerry Livingston) çok sevilmişti; 'The Story of a Starry Night'.sdahhadf

Alessandro Marcello'nun 'Obua ve Yaylılar için Re Minör Konçertosu; II. Adagio' (1717) Haluk, Kartaltepe BP Benzin İstasyonu'nda eli cebinde yürürken.

Pino Donaggio'nun söylediği 'Il Mondo Di Notte' (Vito Pallavicini / Mansueto Pontiack) (1965) Haluk ve Zeynep denizde eğlenirken.

'Le Meurtrier'deki (1963) (René Cloérec) 'Prologue' Turhan, Zeynep'e artık elimden kurtulamazsın derken.

Elec Bacsik'in 'Nuages' uzunçalarındaki (1962) 'Recado' (1959) (Luiz Antonio / Djalma Ferreira) İzzet, havuz kenarında taklalar atarken.

Pervin Par, Turhan'la eve girerken 'Mi Sono Innamorato Di Te'yi (1962) (Luigi Tenco) mırıldanıyor.

İzzet, iki şarkıyı biraz değiştirmiş. 'She Loves You' (1963) (Lennon / McCartney) 'Fasulyem' olmuş; "Fasulyem, ye-ye-ye//Fasulyem, sensiz yapamam//Çorba yaparım//Biber ekerim//Fasulyem, seni severim//**//Midem ağrıyor//Karnım ağrıyor//Ah midem, fasulyem."

'Tombalacık Halimem'i de Zeynep için uyarlamış; "Zeynebim Zeynebim yürekten//Bir tanecik Zeynebim neler olacak//Kiraz dolu yaylalar bizim olacak."

Genç kız, Sevim Şengül'ün sesi ile iki kez [yaş gününde (2 dakika) ve sonda (26 saniye)] 'Beyaz Gül'ü (Metin Bükey) söylüyor; "Hatıra kaldı beyaz gül//Aşkımı sun O'na gül//Soldu kalbimde her ümit//Gülün derdiyle yan gönül//**//Beyaz gülüm, beyaz gülüm//Ayrı olmak bana ölüm//**//Kandırmıyor şu gönlümü//Sustu aşkımın bülbülü//Koklayıp bembeyaz gülü//Gülün derdiyle yan gönül."

Zeynep, Yoksullar Yurdu'nun merdivenlerine bırakılmış aslı nesli belirsiz bir çocuk. Hep kıskanılan kişi. Naciye, annesinin; Handan, kocasının; Haluk, İzzet'in; İzzet de herkesin genç kıza olan ilgisini kıskanıyor.

"Dünyada evlenmekten de daha güzel bir şey var; O da tertemiz bir arkadaşlık." İzzet'e söylüyor bunları. Delikanlı ile hoş bir konuşmaları; "Zeynep, biliyorsun ki... Evet, biliyorum ki beni seviyorsun... Ama Zeynep senin yanında... Evet, benim yanımda kendini hayal âleminde hissediyorsun... Ben sensiz... Evet, bensiz hayat çöldeki kumların yalnızlığıdır."

İzzet'in iltifatlarının 371'incisiymis bu. Yakında jübilesini yapacaklarmış. Genç kız için yazdığı şiir; "Beni terk ettiğin an//Çanlar çaldı çan çan//Hislerim zatürree oldu//Ruhum hicranla delik deşik//Dandini dandini dastana//Gözlerime baksana."

İzzet (ve Dadı) filmin neşesi. Romanda avukat ve soyadı Ermen. Eski kulağı kesiklerden. Her şeyi bilir, duyar. Süleyman Turan, 'Gençlik Rüzgârı' (1964) filmindeki ele avuca sığmaz Charlie rolünde çok başarılı olmuştu. Yönetmen, aynı kişiliği burada tekrarlatmış. Beş kez 'yihhuu' diye bağırır. Turhan'ın Zeynep'e ilgisi seyirciyi rahatsız ederken İzzet'in daha da yakın olan davranışları eğlenceli bulunuyor. Tüm debelenmesine karşın beraber olamayacağını daha ilk anda biliriz. Zaten sonunda pes edip bu kez Naciye'ye kırıyor dümeni. "Ablasına bak, kız kardeşini al."

Bir sahnede "Tesadüfler, dünyanın kuruluşu üzerinde çeşitli etkiler yapmışlardır" diyor. Aynı şey romanda Haluk'a söyletilmiş. "Tesadüfler pek çok şeyin müsebbibidir (sf. 28)."

Haluk ve Zeynep evlenmişler. Şahitler de az bulunur cinsten. "O kadar firaklı teşekküre hacet yok. Vizitemiz 50'şer kâğıttır. Anlayacağınız biz profesyonel şahidiz" diyorlar. Deftere tabiymişler! İstenirse fatura bile verebilirlermiş!

Dadı, 'düğün çorbası' getirir sofraya. Adıyla şanıyla bir düğün olsaymış kâse ile değil kazanla yaparmış. Yatak odasını tütsülüyor. Zeynep gibi bir ahu güzel için kocacığı tütsüsüz de deli olur ya, adet yerini bulsun! Sırtını yumruklar damadın. Usuldenmiş! Seccade, tespih bile hazırlamış. Delikanlı, düğün gecesi kendini, bu kez araba ile (nedense) öldürmek ister (romanda 'uçakla'). Ama uçurum olduğunu düşündüğü yer hendek çıkınca yalnızca yaralanıyor. Ertesi sabah Dadı, bir kolu kırık, ayağı yara bere içindeki halini 'ilk gecenin şiddetine' bağlar! Zeynep'e "Ne yaptın ayol, adamcağız muharebeden çıkmış gibi. Ne şehittir ne gazi pis yoluna gitmiş Niyazi" diyor. O'nun zamanında damatların yüzüne nur inermiş zifaf sabahında!

Dadının da (filmde göremeyeceğimiz) Rüstem Ağa ile ufak bir gönül ilişkisi olduğunu söylüyordu İzzet.

Handan, Zeynep'in aksine güzelliğine mağrur ve kendini beğenmiş. Hafifmeşrep ve menfaatperest. Erkeklere zaman mefhumunu unutturmakta, bazen de azap çektirmekte doğuştan, büyük bir mahareti var. En büyük iftiharı 'deli gibi sevilmek'. Senelerdir kuklaya çevirmiş, cinsiyetini ve güzelliğini kullanarak alabildiğine istismar etmiş Haluk'u. "Beğendiği erkeklerle bir defa sevişebilmek için en kıymetli şeylerini kaybetmekten çekinmez. Dün size, bugün Turhan'a, yarın bir bakasına" dediği için 'kocasından' tokat yiyecektir Zeynep.

Turhan, iri vücutlu, esmer, azametli ve tam manası ile çapkın bir tüccar. İzzet'e göre 'züppe'. Kadınların kalbine ağır ağır, yavaş yavaş girmesini iyi bilir. İtaat etmek faslının karı koca gramerinden silinmiş olduğuna inanmış (sf. 121). Bu nedenle Zeynep'in peşindeydi. Karısı da Haluk'un. Kahramanlarımızı ayırmak için yapmadıkları kalmaz.trturur

Haluk, korkusuz bir adam ama his bakımından zayıf. Kadınlara itimat etmemek için ciddi bir sebebi var. Bir kadın tarafından aldatılmış olmak, bütün kadınlara güvenini sarsmış. Bu nedenle gözlerinde derin bir hiddet saklı. Zeynep sayesinde bu ruh halinden kurtulacaktır. Acıyı istihza ile kabul edip mühimsememeyi öğrenir! Filmde okunmuyor, verdiği mendilde şunlar yazılı; "Pembe elbiseli genç kıza. Beyaz bir güle karşılık olarak."

Sonunda Turhan'ı evire çevire dövüyor. Yediği iki tekmeye karşılık 10 yumruk atar. Bunlardan biri öyle kuvvetli ve dengesiz ki yere yıkılan kendisi olur! Romanda kavga dövüş yok. Zeynep'e göre verilecek en büyük ceza 'Onları unutmak, mevcudiyetlerini hatırlamakmış'.

Senaryoda intihar önemli. Haluk 2, Zeynep ve Naciye birer kez başarısız girişimde bulunuyor. İlk sahnedeki (romanda olmayan) genç kız ise başarılı!

Handan, bizimkini köprüde bırakıp Turhan'la gitmiş. Nedenini sorarken delikanlının dili sürçüyor; "Beni köprünün üstünde bırakıp gittikten sonra nereye gittin?" Toron Karacaoğlu'nun başarılı seslendirmesi ile cümledeki hata önemsizleşiyor! Bir aile dostuymuş! "Benimle nişanlısın diye bütün sülalemi tanıman icap etmez" sözleriyle terslenen delikanlı da duvarında Edgar Degas'nın resmi olan bir meyhanede alır soluğu.

Çelikkanat Uçak Fabrikası filmde yok. Keşke 'biricik müttefikimiz' buraları ve Köy Enstitüleri'ni kapatıp koşa koşa Kore'ye gitmemiz gerektiği konusunda ısrarcı olmasaydı. "Bugün yabancı ellere düşmüş olan o muazzam fabrika... (sf. 11)" diyen Muazzez Tahsin Berkand o zamandan geleceği görmüş.

Doktor Anastas'ın evi iki adresli. Araksi Hebo "Balta Limanı, Çınar Yokuşu Sokak, No. 14"; Handan "Yeniköy, Çınar Yolu, No 14" diyor. Romanda 'Beyoğlu, Asmalımescit'.

İzzet "Bir gün gelecek sen de seveceksin" dediğinde "Hiç de değil. Haluk gibi seveceğime kalbimi köpeklere atarım daha iyi" karşılığını vermişti Naciye. Büyük söz söylememeli. Çalma kapımı çalarlar kapını. Hem de İzzet'le evlenecektir genç kız.

"Erkeğimi elimden alanın erkeğini alacağım" romanda 7, filmde 4 kez yer almış. Bir o kadar da "Göze göz dişe diş".

Handan ve Turhan ziyarete geldiklerinde Zeynep, küçük bir merdivene çıkmış camları siliyordu. (Kitapta 'salonun tül perdelerini düzeltmekteydi'). Çapkın tüccarın gözleri kahramanımızın güzel bacaklarında.

Roman 'bonsuvar', film ise 'oruvar' ve 'hello'dan geçilmiyor. 40 ve 60'larda peşinde olduğumuz 'müttefikleri' de anlıyoruz böylece.

Şubat, 1958'deki 'Duvaklı Göl' incelemesinde "Semih Sergen beyaz perde için hiç ümit verici görünmüyor" demiş Tuncan Okan. 'Arkası Yarın'lar ve Kerim Afşar'la sunduğu yapımlarda ne kadar etkiliydi. 80'lerden sonraysa ne kadar itici.

Zeynep'i Jeyan Mahfi Ayral; Haluk'u Toron Karacaoğlu; Handan'ı Nedret Güvenç; Turhan'ı Semih Sergen; İzzet'i Abdurrahman Palay; Hüseyin Salıcı'yı Erdoğan Esenboğa seslendirmiş.

Zeynep-Türkan Şoray; Haluk-Tamer Yiğit; Handan-Pervin Par; Turhan-Semih Sergen; İzzet-Süleyman Turan; Naciye-Esen Püsküllü; Saide-Aliye Rona; Dadı-Dursune Şirin; Zeynep'in sahte annesi Mehpare-Handan Adalı ve filmde olmayan sahte babası Murtaza;  Avukat-Fadıl Garan; Fotoğrafçı- T. Fikret Uçak; Doktorlar Bedros Çiçekyan ve Hüseyin Salıcı; Turhan'ın adamı İsmail Varol; Havuz ve deniz sahneleri; Tren köprüsü; Handan'ın '34 FK 647' ve Haluk'un 'M NC 525' plakalı arabaları; '34 AH 109' ve '34 DE 390' plakalı taksiler; 'Turkish Delight' adlı deniz motoru çok güzel.ggfhdgh

İzzet'in fellik fellik Foto Kupa'yı aradığı sahnede, Foto İnci'nin üstünde Türkân Taşan'a ait analiz laboratuvarı dikkat çekiyor. 60'ların başında, Samsun'da eczacı ve kimyager olarak çalışmaktaydı. 1961 seçimlerinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden milletvekili adayı olmuş. CKMP o seçimlerde milletvekili ve senatör çıkaramamıştı buradan.

Görüntüye gelen diğer fotoğrafçılar; 'Foto Cihan', 'Foto Turan', 'Foto Abant', 'Foto Teknik', 'Foto Tanzer', 'Kemal Fotoğraf Stüdyosu', 'Foto Mürsel Bülbül'.

Haluk, birkaç ay önce uğrunda 2 kez ölmeye kalktığı Handan'a "Güzellik bir entrika vasıtası olursa çok bayağı ve çok mülevves (kirli, pis) bir çirkinlik haline düşer" diyor. 'Bir hastalığı uzatmaktansa masaya yatırıp ameliyat etmek daha doğruymuş'.

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)