“Bu pis şehirde yalnız bir kadının tek başına hayatını kazanabilmesine imkân var mı? Sen de bu çirkeften çıktın, unutma.” Şarkıcı Sevda, “Ayna Recep gibi bir rezile sığınmaktan kendini alamıyorsun. Daha başka bir işle de hayatını kazanabilir insan. Her şey bu çirkefe bulanmış Beyoğlu’nda mı” diyen Haydar’a söylüyor bunları. Külhanbeylerin, zorbaların hepsinden nefret ediyordu. Ancak böylelerinin yardımına gereksinmesi var. Eskiden Abdullah Hisar’ın ‘malıydı’. Sonra Ayna Recep’in. “Bundan sonra ben kullanacağım seni” diyecektir kahramanımız! Romandaki ‘Cat’ de aynı ölçüde karamsar (sf. 62); “Bu pis dünya uğrunda ne yaşamaya değer, ne de ölmeye. Para herkesi delirtmiş.”
08 Haziran 2014

"Bu pis şehirde yalnız bir kadının tek başına hayatını kazanabilmesine imkân var mı? Sen de bu çirkeften çıktın, unutma." Şarkıcı Sevda, "Ayna Recep gibi bir rezile sığınmaktan kendini alamıyorsun. Daha başka bir işle de hayatını kazanabilir insan. Her şey bu çirkefe bulanmış Beyoğlu'nda mı" diyen Haydar'a söylüyor bunları. Külhanbeylerin, zorbaların hepsinden nefret ediyordu. Ancak böylelerinin yardımına gereksinmesi var. Eskiden Abdullah Hisar'ın 'malıydı'. Sonra Ayna Recep'in. "Bundan sonra ben kullanacağım seni" diyecektir kahramanımız! Romandaki 'Cat' de aynı ölçüde karamsar (sf. 62); "Bu pis dünya uğrunda ne yaşamaya değer, ne de ölmeye. Para herkesi delirtmiş."

Öldürülen arkadaşının intikamını almak isteyen bir kabadayının öyküsü.

Filme kaynak olan kitap ('Hesap Günü') ('The Deep'-1961) (Başak Yayınevi- Birinci baskı Şubat, 1966) (Çeviren Adnan Semih Yazıcıoğlu) "Mickey Spillane'in 7 yıllık ('9' olmalıydı) bir sükûttan sonra kaleme aldığı" diye tanıtılmış.

Kitabın daha önce yayınlanan (ismi İngilizce içeriği Türkçe) bir çevirisi daha var; 'The Deep' (Şafak Yayınları/İtimat Kitapevi-Birinci baskı Şubat, 1963) (Çeviren Reha Pınar).

İlk ve ikinci çeviriler arasındaki farka birkaç örnek. "Yarı suyu çıkmış bir yosma (sf. 3)", "Orta yaşlı bir fahişe (sf. 5)" olmuş; "Beş bin papellik bir cenaze (sf. 4)", "Birinci sınıf cenaze (sf. 6)" olmuş; "Bennett, kardeşimle sevişti (sf. 6)","Bennett, kız kardeşimi eroine alıştırdı (sf. 7)" olmuş; "Knight Owls Klübü (sf. 21)", "Gece Baykuşu Arı Kulübü (sf. 23)" olmuş; "Beş bin (sf. 63)", "Beşer bin (sf. 61)" olmuş; "Tam o sırada tabancamdan çıkan kurşun kıçını buldu (sf. 75)", "Henüz doğrulmadan bütün hızımla kıçına bir tekme gömdüm (sf. 73)" olmuş; "Maury'nin 'Duvarda Delik' lokantasından (sf. 77)", "Maurie'nin mezeci dükkânından (sf. 73)" olmuş; "Şimdi altmış yaşındaydı (sf. 128)", "Şimdi altmış beşindeydi (sf. 117)" olmuş; "Tura geldi, kaybettim (sf. 132)", "Paranın yazı tarafı geldi, ben kaybetmiştim (sf. 120)" olmuş; "Polis teğmeni (sf. 192)", "Federal Büro ajanı (sf. 175)" olmuş.

Mayıs-Haziran aylarında çevrilen filmin gösterime girmesi 06 Kasım 1967, Pazartesi günü (Ortaköy) Barbaros Sineması'nda. 7 sahnede, o yılların modası, aynadan çekim yapılmış. Oyuncu ve kamera arkası kadrosunda 6 yönetmen var; Ayhan Işık, Süha Doğan, Nuri Ergün, (Recai rolünde) Orhan Elmas, Memduh Ün, Halit Refiğ. Son sahnelerde kullanılan evler, Kont Ostrorog Yalısı ve Orhan Günşiray'ın kayınvalidesi Hafize Hanım'ın Yeniköy'deki köşkü.

Işıl ışıl İstiklal Caddesi. Foliberjer'de Pepe Cruz; 'Cumhuriyet'te Efgan Efekan, Mine Soley; Londra Pavyon'da Nezahat Arat, Mine Miskay; 'Garden'da Şeref Talaşçı, Ayselina, Kleopatra; 'Hisar'da Kamelya; 'Mulen Ruj'da Aliki Venüs, Seval Altınok, Perihan Peri, Tina Luiz; [Cemal Süreya'nın 'Türkü' şiiri (1956) ve 'Damgalı Kadın'daki (1966)] 'Vagon Blö'de Neptün Sabah, Brit Marie, Veronika, Lady Bijou, Gabyand Moriss.fhdfhdfujdf

Küçük bir tabeladaki isim dikkat çekiyor; Diş Hekimi Orhan Şener. O yıl, 'Ağla Gitar' (Avni Anıl / Ümit Yaşar Oğuzcan) / 'Bir Ateşim Yanarım' (Avni Anıl / Ümit Yaşar Oğuzcan) 45'liği çok sevilmişti.

Kahramanımızın adı Kara Haydar (romanda 'Deep'). Lakabı gibi üzerindeki her şey 'siyah'. Şapkası, trençkotu, gömleği, çorap ve pabuçları. Kemerine sıkıştırdığı 38'lik tabancası bile. Acımasız, sert, istediğini hep elde eden biri. Belanın üstüne üstüne gidiyor. Korkusu yok. Nerede kavga, ölüm varsa Haydar orada. Kitapta '200 pound' yani 90 kilo. Ama çeviride daha ortalama bir rakam yeğlenmiş! "100 kiloluk vücudumun bütün ağırlığı ile kapıya yüklendim (sf. 131)." El şakasından hoşlanmaz! Kendisine tokat atmaya çalışan Sevda'ya "Bir daha böyle imla hatası yapma" diyor bir tokat akşederek. 'Kadın tokatlamak' kendisi için 'imla hatası' değil.

Sıkı bir içkicidir diye düşündük ama değilmiş. Alkolün mecburi olduğu yerlerde bile 'maden suyu' içiyor. Barmen'e "İçki parası alırsın" diyerek. Bunun nedeni karaciğerindeki bir sorun da değil. Huyu böyle beyimizin. 10 (romanda '25' )yıl önce buralardan gitmişti. Kan kardeşi Abdullah Hisar öldürülünce Beyoğlu'na geri dönmüş. Konsomatris Mehtap'ın anlattıkları; "Bu Haydar azılı, belalının biri. Abdullah'tan bile korkunç bir herifmiş. İkisi senelerce Beyoğlu'nun haracını yemişler. Sonra bakmışlar ki birbirlerini yiyecekler iskambille kılıç açmışlar aralarında. Kaybeden Haydar, İstanbul'u bırakıp başka diyarlara yollanmış. Şimdi arkadaşının intikamını almak için döndü." Uzak olduğu sürede değişip değişmediği çelişkili. Recai "Epey değişmişsin"; 'Kedi' ise "Dirhem değişmemişsin. Hep böyle çakı gibisin" diyor. Şüphelileri belirledikten sonra işe girişir.

Dostları 'Kedi (kitapta 'Cat')' ve 'Nusret'. 'Kedi', 10 yıl öncesinin kedisi değil artık. 'Kan tükürmekten göğsünde ciğer diye bir şey kalmamış'. "Doktorlar iki ay evvel öleceğimi söylemişlerdi. Biraz uzadı işte (sf. 62)." Haydar'ın içinde bulunduğu tehlikeli duruma da bir gönderme yapıyor; "Ama yine de senden fazla yaşayacağıma bahse girerim." Nusret Ataer, 'boksta Türkiye şampiyonu Nusret' rolünde. Eli çabuk, sıkı çocuk. Güvenilir bir insan. Karşılık beklemeden ve koluna bir kurşun yemeyi göze alarak Haydar'a yardımcı olur. Romandaki Augie ise Avukat Wilson Batten'in yardımcısı ve çıkarcı biri. Hemen 'saf değiştirip Deep'in yanında yerini alıyor'. 103. sayfada ölür.

[Nusret Ataer'i 'From Russia with Love'da (1963) (jenerikte 'Nushet') bir buçuk dakika ve Mehmet olarak izlemiştik. Belgrat İstasyonu'nda İstanbul'dan gelen treni bekliyordu.

Bu sahnede bir hata var. Tren, istasyonun sağından geliyor. Ama çekimler, Mehmet sola bakacak şekilde yapılmış. Montajda bu bölümü, ters koyarak düzeltmişler. Ama bu kez de mendilli ceket cebi sağda olmuş. James Bond'a "My brother telephoned me. Why did the train not stop " derken ceket cebi normal yerine, sola geçmiş].

Buraların kralı Abdullah Hisar (romanda 'Bennet') çevresine dehşet salmış. Kuvveti ve düşmanı çok. Herkes tırsmış. Ölümüne bile sevinçlerini gösteremiyorlar. Milyonluk malını mülkünü Haydar'a bırakmış. Üç apartman, 2 garaj, Levent'te büyük bir arsa, barlarda, gece kulüplerinde, langırt salonlarında %40 hisse. Ama ufacık bir şartla; Cinayete kurban giderse intikamı alınacak.

Kırk tarakta bezi vardı 'rahmetlinin'. Ruhsatsız oteller, eroin ve döviz kaçakçılığı. Bütün bu kanunsuz işleri yozlaşmış kodamanlar ve yozlaşmış milletvekillerinin yardımı ile yürütüyor. Hiç bakmaz ezermiş karşısındakini.

[Bennett'in 'Deep'e bıraktığı miras filmdekinin birkaç katı; Cosmo taksi şebekesi, eski kulüp binası, bir sürü gayrimenkul, apartmanlar, garajlar, otoparklar, 4 şirket ve bir içki fabrikasında %50 hisse. Arkadaşına iki şartı var; Ölümünden en geç iki hafta içinde New York'a dönmesi ('Deep', 4. günde gelerek bunu yerine getirmiş) ve 7 günde katili bulması lazım. Yoksa 'Bennett İmparatorluğu avukata kalacak'].

Haydar cinayeti çözemez veya başına bir şey gelirse Abdullah'ın vekili olması sıfatıyla mirasın tasarrufundan Avukat Recai Bozlak sorumlu olacak. 'Düpedüz paraların üstüne oturacak'. Bürosu İstiklal Caddesi'nde. Romanda, Gauguin'in tabloları ile süslü. Filmde ise ressamını bulamadığımız natürmortlar var. Uzattığı eli havada bırakır Haydar. "Hey gidi Recai, tavuk hırsızı Recai" diyor. [Bunu film boyunca 4 kez tekrarlar. Niye böyle dediğini romandan (sf. 13) öğreniyoruz. Wilson Batten yani 'Harlem Hırsızı' işe tavuk hırsızlığı ile başlamış]. Zamanla façayı düzmüş ama hâlâ mikrobun biri. Eskiden hırsızları, katilleri himaye edermiş. Haydar'ı da kaç kez polisin elinden kurtarmış. Tabii her seferinde avuç dolusu parasını alarak.

Haydar'ı seslendiren Sadettin Erbil 14. dakikada avukatın adını söylerken bir hata yapar. "Kimden şüpheleniyorsun" diyen 'Kedi'yi "Başta avukat 'Sezai' " diye yanıtlıyor. Sonradan bu 'şüpheli olma durumu' unutulur.djhdjhdfj

26 Haziran 1967, Pazartesi günkü Akşam gazetesinde birkaç yanlış var; "Beyoğlu'nun belalı gangsterlerinden biri olan Kara Haydar'ın, şehrimizin lüks pavyonlarından birinde şarkıcılık ve striptease yapan sevgilisi Sevda Yıldız'ın da bu cinayette parmağı olduğu söylenmektedir." Oysa genç kızla daha tanışmamışlardı bile. Aynı haberde 'merhum'la kardeş olduğu yazılı. Aslında 'kan kardeşler'. Gazetedeki diğer haber "Aybar: AP iktidarı Türkiye'yi karanlık günlere sürüklüyor" şeklinde. Zamanımızda Mehmet Ali Aybar'ı, Türkiye İşçi Partisi'ni, Adalet Partisi'ni anımsayan, bilen var mıdır?

Mehtap Ateş (kitapta 'Tally Lee'), Tosun Kulüp'te konsomatris. Neşeli olsun dertli olsun elinde hep bir bardak konyak. 'Bursalı, esmer kadın' olarak biliniyor. "Abdullah serserisi" diyebilecek kadar cesur. "Mezarında kurt kaynar inşallah." Barmen Lütfü Engin üç kez uyarmasına karşın devam eder. "Keşke bir kere daha tükürseydim köpeğin leşine." Bu sözlerin filmde bir anlamı yok. Çünkü Abdullah evinde öldürülmüş ve Mehtap'ın oraya girip tükürmesi imkânsız. Oysa kitapta cinayetin çözümüne yardım ediyor bunlar. Bennett, evinde vurulmuş ama ölmemiş. Katilin peşinden koşarken yolda can vermiş. Sonradan durumu anlayan katil, O'nu geri taşıyor. Tally Lee'nin tükürüşü bu sırada.

En nefret ettiği şey kendisine 'yavrum' denmesi. "Bana 'yavrum' deme. Allahın belası Abdullah da öyle derdi" diyor Haydar'a. Kitapta bu "Don't call me 'gal', damn it. That's what Bennet called me" şeklinde. Romanda evi '103. Cadde, Brogan'ın pazarı üstünde'; Filmde 'Tarlabaşı, Kumru Sokak, 16/9, Beşer Apartmanı'. O yıllarda, İstanbul'da bu isimli iki apartman daha var. Biri Laleli, diğeri Kadıköy, Bahariye Caddesi'nde. Uyku hapı ile intihar girişiminde bulunur. Sevda "Korktuğu bir şey var. Tehdit etmişler" diyor. Midesini yıkamışlar. Haydar masaya biraz para bırakır; "Bir kadın bul. Mehtap'a baksın." Romanda ise 1000 dolarlık çek verir. Ayrıca iyileşinceye kadar 20 dolara bir bakıcı ve yine 20 dolara bir doktor bulur. Ama tüm bunlar boşuna. Zavallı, filmde 'sırtına yerleştirilen bir bıçakla', romanda' kafası bir şişe ile ezilerek' öldürülecektir. Mehtap'ın Abdullah'a olan öfkesinin nedeni kitaptan anlıyoruz. Bennett, Tally'nin kardeşi Betty'yi eroine alıştırıp intiharına neden olmuş (sf. 127).

Tally'nin adı, çeviride 1-2 yer dışında hep 'Tolly' olarak yazılı.

Abdullah Hisar'ın cesedini Arap Hamdi-Özdemir Akın (romanda 'Dixie') bulur. "O akşam bir hazırlığı vardı. Abdullah beni şampanya almaya gönderdi. Dükkân biraz kalabalıktı. Radyo, Spor Toto tahminlerini veriyordu. Dalmışım biraz, geç kaldım. Şişeleri alıp eve döndüğümde Abdullah Abi boylu boyunca yerde yatıyordu." Romanda ise Bennett, bir parti verecekmiş. Dixie'yi viski alması için köşe başındaki tütüncüye gönderir. "İki saat kaldım orada... Harmandım. Saatlerdir morfin yapamamıştım. Krizim tutmaya başlamıştı. Tütüncüden adamıma telefon ettim... Tütüncü beni hasta falan zannedip aspirin verdi, limonata içirtti. Adamım morfini getirdiği vakit ben krizden buram buram ter döküyordum... Hemen tuvalete girip orada kendime bir iğne yaptım... Çok geçmeden kendimi iyi hissetmeye başladım. Tütüncü de verdiği aspirinle iyi oldum zannetti... Eve döndüğümde Bennett'i öldürülmüş buldum." Yeşilçam bu kadarına cesaret edememiş.

Haydar, Arap'ın sırtını bıçakla yırtar. Dixie daha şanssız. 'Deep' aynı şeyi yaptıktan sonra 'suratına yumruğunu gömerek dişlerini tuzla buz eder (sf. 27)' zavallının.

Bizimkinin icabına bakmak için iki kiralık katil getirmiş düşmanları. "Oyun kızışıyor. Teneşire kim daha yakın bakalım." Romanda "Filâdelfiya'dan gelen" iki kiralık katil (Lew James ve Morrie Reeves) Westhampton Oteli'ne (Charles ve George Wagner adları ile) yerleşir (sf. 58). Konforlarına diyecek yok. Filmde, Adapazarı'ndan gelenler ise saç sakal birbirine karışmış, köprü altlarında, yangın yerlerinde sürünüyorlar. Yalnızca İhsan Gedik'in adını öğrenebiliyoruz; İdris. Yavuz Selekman "Uzadı bu iş be. Ömrümüz bu pis yerlerde mi geçecek" demişti. Küçük-büyük Amerika farkı böyle bir şey galiba.

Morrie Reeves ölmüş. Lew James ise, yarasını tedavi ettirdikten sonra 'Lexington Bulvarı, 40. Cadde yakınlarında 224 numaraya' saklanır. "Renksiz bir mahalle, renksiz bir bina." Kitap böyle ayrıntılı olunca, Yeşilçam da buna ayak uydurmuş. İdris,  '4. Levent, Sinema Yanı, Doğu Apartmanı, 45/17'de saklanıyor. Bu sahnede filmin bir sürprizi var. Ayhan Işık'a ait 66 model, '34 FU 473' plakalı, sedef rengi, 230 SL Mercedes'i hemen oradaydı. (Öylesine pahalı bir araba ki sigorta ettirecek şirket bulamamış sanatçı).

Tahmin edileceği gibi tetikçiler, konuşmasınlar diye başka tetikçi tarafından öldürülür. Ayı Kemal, İdris'i; Artie Hull, Morrie'yi temizlemiş. Bu sonuncuların da kaderi aynı. Haydar ve Deep ile boğuşurken 'üçüncü kat çatısından balıklama düşmek'. Yeşilçam, 'boş cekete ateş edilmesini' aynen kitaptan almış.

Sevda Yıldız, Ayna Recep'in gazinosunda striptizci ve şantöz. "Erkek karıdır" demişti Nusret. Mehtap'ın arkadaşı ve O da 'yavrum' denmesinden hoşlanmıyor. (Ama kahramanımız 7 sahnede 'yavrum/güzelim' diyecektir). "Güzel, boylu poslu, taş gibi." Ateşi, etrafa parfüm kokusu gibi saçılıyor. 'Vücudu kıvrım kıvrım'. 20 numaralı evi 'Çirkin Kral'da (1966) Nurlanlarındı. Haydar'la gergin başlayan ilişkileri bir aşka dönüşür. Bir sahnede banyodan çıktığında, delikanlı Nisan, 1967 tarihli Playboy'a bakıyordu. Pırıl pırıl sayfalarda Gwen Wong, Lisa Baker, Susan Denberg ve Tish Howard'ın çıplak resimleri. Kıskanmış Mehtap. Bornozunu yavaşça çıkarır. "Ben varken." Bizimki bir an duralayınca "Ne o beğenmedin mi" diyor. Beğenmemek ne kelime 'çarpılmış'. Habire yutkunuyor.  "Öyleyse ne duruyorsun hâlâ!"

Kitaptaki Helen ise 'Deep'in eski göz ağrısı. İki kez tecavüz edilmekten kurtarmış genç kızı. Saçı, 20. sayfada 'kızıl', 124. sayfada 'kömür siyahı'. Broadway'de iki piyeste başrole çıkmış. Ancak bu başarıyı sağlayan şey 'para'. Temsil masraflarının tümünü ödeyen de Bennett.

Süleyman Şevket'e ('Hugh Peddel')'Tarçın Bey kılıklı herif' diyor Haydar. Kodamanlardan. "Milyonerdir." 'Kedi'ye göre 'Kibar Eşkıya'. "Vardır bir dümeni. Ne namussuzdur O. Milletvekillerinin, kodamanların yakın dostudur." Haydar'ın 'zulada' bulduğu evraklarda 'eski sabıkalılardan' olduğunu öğreneceğiz. "Hem de eroincilikten." 500'er bin liralık iki senet imzalamış Abdullah'a. Bunlar, tepesinde "Demokles'in Kılıcı" sanki. Haydar'ı konuşturmak için Sevda'yı kamçılatması büyük hata. Cezası, kahramanımızdan önce Ayna Recep tarafından verilir. Genç kızın ayaklarını öperek özür dilemek ve ardından iki kurşun. Adamları şunlar; Süheyl Eğriboz, Erdoğan Seren, Cemal Gonca, Yusuf Çağatay.dfhdfhdf

Salih Cumra, namı diğer 'Muşta Salih' (romanda 'Brooklynli Benny Mattick'). İlk sahnelerde bu yeteneğini İhsan Bayraktar'ın yüzünde gösterir. Abdullah'ın ölümünden sonra teşkilatın başına geçmek istiyordu. Ama başaramaz. Çünkü Haydar gelmiş "Kumarhaneleri, barları, langırt salonlarını, otelleri idare etmek hükümet idare etmek kadar zordur" gibi ilginç görüşleri var. Adamlarını hepsi Haydar'ın dayağını yer; Adnan Mersinli, Cevdet Balıkçı, Giray Alpan; Tarzan Çetin; Özdemir Akın. 'Üyelik kartı'nı soran Adnan Mersinli'ye yumruğunu tattırmıştı kahramanımız. (Romandaki, bileğinin üstüne sustalı ile kazınmış G.B. (Gece Baykuşları) armasını gösterir).

Ustura ile kazınmış kafasıyla Ayna Recep, Hisar Gazinosu'nun sahibi. Diğer adı 'Ayna Kafa'. Haydar'a göre 'karı derdine düşmüş bir godoş'. Eskiden 'dümen üstüne dümen çeviren bir sokak serserisiyken' şimdi çulu düzmüş. Adamları Hüseyin Zan, Kudret Karadağ ve Enver Dönmez ile fiyakasından geçilmiyor. Ama aslında ödleğin biri. 10 yıl önce Haydar işini bitirecekken Abdullah mani olmuş. (Ama bu 'iyiliği' canıyla ödeyecektir). Kahramanımız da keski ile kabalarına dokunmuş biraz. İzleri hâlâ oradaymış. Sonraki bir gün 'kaidesine tekmeyi gömer'. Abdullah'ın ölümüyle ilgisi varsa 'gerisinden değil iki boynuzunun ortasından zımbalayacağını' söylemişti. Öyle de olur.

Sevda için yapmayacağı şey yok Ayna'nın. İncinmesin diye elini bile sürmeye çekiniyor. Servetini ayaklarına sermiş. Yeter ki evlenmeyi kabul etsin. "Herkesin gözünden uzak, sevip koklayayım seni."

Romandaki Gazeteci Roscoe Tate ile Leny Sobel'in birleşimi. Ceketsiz göründüğü son sahne dışında yakasında hep (5 kez) bir karanfil var. Sevda için yaptığı şeylerin tek karşılığı dudaklarından öpebilmesi olur. Genç kız o kadar güzel ki bu bile yeter!

"Bütün insanları gebertebilirim senin için" diyordu. Abdullah'ı da Sevda ile ilgileniyor diye öldürecektir. Romandaki katil Roscoe Tate'i Helen'in üvey kardeşi zannediyorduk (sf. 20).  Meğerse iş daha karışık (sf. 171); "Roscoe, benim babamın, annemden evvelki bir izdivacından miras kalmadır. Babamın da üvey oğludur.

Haydar, iki sahnede bizi şaşırttı. Mehtap'a "Bir tokatlık aşüfteye (O'nun deyişiyle 'aşifteye') 3 liralık kurşun, yazık değil mi" yanıtı çok rahatsız edici. 'Bir tokatlık aşifte'! İkincisinde, Arap Hamdi'ye "Ben polis değilim" derken aslında polisti. Günlük yaşamımızda rahatlıkla yaptığımız bu tip şeyleri beyaz perde kahramanlarında görmek çok rahatsız edici.

Bir sahnede Recep, Süleyman ve Salih, Haydar'ın çağrısına uyup gelmişler. "Neden bizi çağırdın buraya? Doğum günün müydü yoksa" diye hafifçe alay ediyorlar. Kahramanımızın yanıtıyla dut yemiş bülbül gibi olur hepsi; "Hayır, içinizden birinin ölüm gününü tayin için çağırdım."

Çeteye reis seçilirken Mustafa Yavuz ve Kenan Tüzer de oradaydı. "Saçmalıyorsun Kara Haydar. 10 senedir sen bu işlerden uzaktasın" diyen Salih'in solundaki kişi Kenan Tüzer.

Recep'in adamı-Hüseyin Zan, son zamanların önemli sanatçısı Liam Neeson'a çok benziyor. Gülüşü, konuşması, tavrı.

Filmin sonu şaşırtıcı. Haydar Demir, meğer Milletlerarası Polis Teşkilatı'ndanmış ('Deep' de FBI'dan). "Abdullah'tan ayrıldıktan sonra girdim bu mesleğe. Ankara, kimsenin benden şüphelenmeyeceğini düşünerek yolladı bu işe" diyor Sevda'ya.

'Aslan Yürekli Kabadayı'daki melodiler.

'The Spy Who Came in from the Cold'daki (1965) (Sol Kaplan) 'The Compound' Jenerikten sonra, Haydar'ın İstiklal Caddesi'nde yürümesi dâhil 24 sahnede. 'Theme From The Spy Who Came in from the Cold' Gazinoda Recep ile konuşurken. 'The Pussy Willow Club' Biraz sonra Sevda yanlarına geldiğinde. 'Control' 5 sahnede (Haydar, Abdullah'ın evinde "Yağma yapar gibi altını üstüne getirmişler" derken; Süleyman Şevket "Şimdi bir sual de ben sorayım. İstanbul'u terk etmek için kaç para istersin" derken; Sevda, Abdullah'tan söz ederken; Haydar, Süleyman Şevket'in imalathanesine geldiğinde; Oradaki sütuna bağlanırken). 'The Cell Door' 3 sahnede (Haydar, silahını kovaya saklarken; "Nerde olabilir? Aradıklarım nerde olabilir? Her tarafı didik didik aradım. Nerde olabilir? Küçükken bir zula yerimiz vardı. Abdullah'ın evinde. Orda olmasın" derken; Zula yerinde bir dosya bulduğunda). 'Leamas and Fiedler' Sevda, dikkatli olmasını söylerken.

'Azize' (1967) (Suat Sayın / Birsin Kozluca) Filmin başında, Tosun Kulüp'teki melodi.

'The V.I.P.s'deki (1963) (Miklós Rózsa) 'The Letter' 2 sahnede (Haydar, Arap Hamdi-Özdemir Akın'ın sırtını bıçakla keserken; Nusret'e "Aferin delikanlı! Hoşuma gittin. Elin çabuk maşallah" derken). 'Emotional Cost' "Köpekler! Kıymışlar 'Kedi'ye. Beni zannedip vurdular zavallıyı" derken.

'Lawrence of Arabia'daki (1962) (Maurice Jarre) 'Lawrence and his Bodyguard' 4 sahnede (Haydar, Abdullah'ın evinde Süleyman Şevket'i perde arkasında saklanmış bulunca; İki kiralık katil, 'Kedi'yi kurşunlarken; Haydar, Şevket Süleyman'ın imalathanesinde yakalanınca; Filmin sonunda Recep'in evine geldiğinde).

'Dead Ringer'daki (1964) (André Previn) 'The Dog Attacks' (İlk 12 saniye) Komiser Hasan, Mehtap'ın cesedini gördüğünde. "You're not Margaret" (0.52-1.10 arası) Haydar'a Mehtap'ı kimin öldürdüğünü sorarken.

'Strangers in the Night' (1966) (Bert Kaempfert) Sevda, kanepede dergi okurken mırıldanıyor.

'Arabesque'deki (1966) (Henry Mancini) 'The Zoo Chase/Arabesque Theme' Bavulunu hazırlayıp oralardan kaçmak isterken.

Miles Davis'in 'Round About Midnight' albümündeki (1956) 'Round Midnight' (1944) (Thelonious Monk) Banyodan sonra Haydar'ın yanına bornozu ile geldiğinde.

'Exodus'daki (1960) (Ernest Gold) 'Escape' 2 sahnede (Yavuz Selekman, Haydar'dan kaçarken; Vurulduğunda).

'Hatari!'deki (1962) (Henry Mancini) 'The Sounds of Hatari' Çatı katındaki 2 dakikalık kavganın ilk dakikasında.

'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'Teasing the Korean' 3 sahnede (Süheyl Eğriboz ve Erdoğan Seren, Sevda'nın evine geldiklerinde; Genç kızı arabaya bindirirlerken; Adnan Mersinli, yerde bağlı yatan Haydar'ı tekmelerken). 'Gassing the Gangsters' Süheyl Eğriboz ve Erdoğan Seren, Sevda ile evden çıkarken.

'The Bible in the Beginning...'deki (1966) (Toshiro Mayuzumi) 'Cain and Abel' 5 sahnede (Recep, Şevket Süleyman'a Sevda'dan af dilemesini söylerken; Salih ve adamları Haydar'ı döverken; Haydar, Salih'i döverken; Recep, Sevda'ya "Şöyle masanın üzerine çık. Daha iyi göreyim seni" derken; "İstemesen de seveceksin beni" derken).

'Hyperprism' (1923) (Edgard Varese) Yere serdiği iç çamaşırlarını gösterip "Giyeceksin bunları, hepsini giyeceksin" derken.

Sevda'nın Hisar Kulüp'teki ilk şarkısı. "Varsa yoksa kalbimde bir O var//Çünkü O, çünkü O erkeğimdir//Ne güzel ne de şık ne de zengindir ama O benimdir//**//Hırpalıyor beni, çok üzüyor//Belki de sevmiyor, kaderimdir//Bırakıp kaçsa da unutamam, o benim her şeyimdir."ddujdtutet

İkinci şarkı; 'Pınarbaşı Burma Burma/Çayırda Buldum Seni'. Bateride, böyle sahnelerin değişmez sanatçısı Erdoğan Üçkaya.

Rus ruletindeki ufak bir hata. Süleyman Şevket, Haydar'ı konuşturmak istiyor.  'Altı patlar' toplu tabancasına bir kurşun yerleştirir; "Dosyanın yerini söylemezsen tetiğe basacağım. Ölüm ihtimalin 'beşte bir'!"

Haydar'ı Sadettin Erbil; Sevda'yı Nevin Akkaya; Recep'i Agâh Hün; Süleyman Şevket'i Süha Doğan; Recai Bozlak'ı Cüneyt Türel; Nusret ve Adnan Mersinli'yi Esen Günay; Yavuz Selekman'ı Cahit Irgat; İdris'i Semih Sergen; Kedi'yi Rıza Tüzün; Barmen (Jocko-Boy) Lütfü Engin'i Fikri Göze; Arap Hamdi'yi Zafer Önen seslendirmiş.

Kara Haydar (Demir)-Ayhan Işık; Sevda Yıldız-Sevda Ferdağ; Ayna Recep-Altan Günbay; Mehtap Ateş-Ayfer Feray; Süleyman Şevket-Süha Doğan; Salih Çumra-Nuri Ergün; 'Kedi'-Hakkı Haktan; Recai Bozlak-Orhan Elmas; Komiser Hasan-Hüseyin Güler; Barmen Lütfü Engin; Sevda Yıldız ve Tarzan Çetin'in sahne gösterisi; İstiklal Caddesi'ndeki '34 AE 173' plaka ve 97 numaralı otobüs; '34 FD 726' plakalı polis arabası; Haydar ve Nusret'i Abdullah'ın evine getirten '34 DP 930' plakalı taksi çok güzeldi.

Komiser Hasan, kitaptaki Polis Sullivan ile Çavuş Ken Hurd'ün birleşimi. Taksim Karakolu'nda çalışıyor. Haydar'a "Doğruyu anlatacak mısın yoksa başka türlü mü konuşalım" derken kollarını sıvıyor. Bir tokat atıp iki yumruk yer. (Avukat Recai'ye göre 'kaba kuvvet gösterisi' bu). Haydar oradan çıkarken 'şapkasını unutma bahanesiyle' geri döner. "Peşimde adam gezmesinden hoşlanmam. Bu şehirde benim gibi adamın iş görmesi için adamları olması şarttır. Onun için ikimizi de üzmeden şu numaraya telefon et de işi sağlama bağlayalım" diyor. Kitaptaki ise (sf. 86) 'unutmuş gibi yaptığı cüzdanını' almak için döner; "Peşimde adam gezmesinden hoşlanmam dostum. Bu şehirde benim gibi bir adamın iş görebilmesi için adamları olması şarttır. Benim de var. Onun için ikimizi de üzmeden şu numaraya telefon et de bu işi sağlama bağlayalım." Semtteki karakolda, dayakla çözümlenmeyen cinayet yok! Bunlar, New York'un diğer 6 karakolunda çözümlenenlerden çok daha fazlaymış!

Recep bir sahnede "Şimdiye kadar neler geldi neler geçti. Berbat Süleymanlar, Arnavut Caferler, Malatyalı Hüseyinler. Ama hiçbiri barınamadı" diyor. 50'li, 60'lı yıllarda çok meşhurdular. Berbat Süleyman (soyadı 'Gönül') cinayet, adam yaralama nedeniyle 24 yıl ile cezalandırılmış. 7 kurşunla öldürülen Arnavut Cafer (soyadı 'Hocalar') de farklı değil. Malatyalı Hüseyin (soyadı 'Karakaş') de kadın kaçırma, bıçaklama ile tanınıyor. Hırsızlık için girdiği matbaadaki yangında ölmüş.

Tamer Balcı, milyonluk serveti olan Abdullah Hisar'ı canlandırıyor. O yıla kadar 26 filmi ve Milli formayı giydiği çekiç atmada (34.86'dan 52.13'e yükselttiği) Türkiye rekorları var. Ayrıca 'bir vapur şirketinin ülkemizdeki temsilcisi'.

Sevda Ferdağ'ın buradaki bazı giysilerini başka filmlerden anımsıyoruz. Ayhan Işık'la eve geldikleri sahnedeki siyah düğmeli pardösüyü 'Son Vurgun'da (1967) ilk mahkeme sahnesinde ve 'Kanun Benim'de (1966) Tarık-Ayhan Işık'la buluşmak için Haliç'e geldiğinde; 'Çayırda Buldum Seni' türküsündeki kıyafeti 'Galatalı Mustafa'nın (1967) gazino sahnesinde giyiyordu.

"Kendine dikkat et Haydar. Korkuyorum senin için" diyor Sevda. Ancak Haydar'ın yanıtındaki gibi "Meraklanma. Senin gibi sevgilisi olunca, insan postu kolay deldirmez"

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)