Semir Aslanyürek'e Lal filminin nasıl ortaya çıktığını, hikayesini, doruk noktalarını, Türk Sinemasını, Yılmaz Güney'le ilgili görüşlerini ve kendiyle ilgili görüşleri
27 Mayıs 2014

Semir Aslanyürek  –Yönetmen/Senarist- 

Semir Aslanyürek'e Lal filminin nasıl ortaya çıktığını, hikayesini, doruk noktalarını, Türk Sinemasını, Yılmaz Güney'le ilgili görüşlerini ve kendiyle ilgili görüşlerini sorduk. 



Lal Filminin hikayesini ve karakterlerini bize anlatabilir misiniz?S

Lal’in hikayesi şöyle; iki çocuk var, orta okuldalar, liseye geçecekler. İkisi de Yılmaz Güney hayranı ve Yılmaz Güney’in Yumurtalık’ta yani kendi memleketlerine yakın bir yerde film çekeceğini işitiyorlar. Her birinin bir kompleksi var; biri kendini sevdiği kıza kanıtlamak istiyor, öteki de,” Lal”, herkes onunla kelimeleri yanlış telaffuz ettiği için dalga geçiyor. İlk bahsettiğim Yılmaz Güney’le fotoğraf çektirince sevdiği kız onun artık büyüdüğünü ve bir şeyler yapabileceğini öğrenerek onu sevecekmiş, öteki de onunla kimse dalga geçmeyecek fikrine kapılıyor ve böyle bir yol macerası, bir çocuk Oddiseas hikayesi. Bunu pekiştiren yani biraz masalsı hava veren yol boyunca Yılmaz Güney’in filmlerinden karakterleriyle karşılaşmaları

Lal, Yılmaz Güney’e bir saygı duruşu niteliğinde. Yılmaz Güney hakkındaki görüşleriniz nelerdir? 

Yılmaz Güney için çok şey söyleyebilirim. Bugün bence bu ülkenin yetiştirdiği en önemli sinemacı. Hem profesyonel anlamda hem politik duruşuyla hem insanı tavrıyla. Fakat ne yazik ki benim üstüne basarak söylemek istediğim şey Yılmaz Güney’in yeni nesil tarafından unutulduğu, yahut da isminin bilinip ne ifade ettiğinin bilinmediği bir Yılmaz Güney var karşımızda şimdi. Bence Yılmaz Güney sinema tarihimizin en önemli bir kaç kişisinden birisi, yani üç dört kişi sayarsak biri Yılmaz Güney’dir, biri Ömer Lütfü Akad’dır rahmetli... Velhasıl, bunu biraz gündeme getirdim, hem dönemi hem Yılmaz Güney’i hatırlatmak için. Bir de ben kendimi ona borçlu hissederim. Ben Umut filmini gördükten sonra dünyaya uyandım. O zaman bu filmin kahramanları yaşındaydım. 12-13 yaşlarındaydım ve gerçekten araştırmaya, okumaya başladım. Solcu oldum yani. Bir film beni solcu ediverdi ve arayış başladı. Kuşak olarak daha sonraki şeylerinden de çok etkilendik Yılmaz Güney’in. 

Lal’in senaryosu nasıl ortaya çıktı? Sizi Lal’i çekmeye iten fikir ne oldu? 

Lal’i çekmeye iten fikir, eninde sonunda bir gün gerçekten Yılmaz Güney’le fotoğraf çektirmek için öyle bir yolculuğa çıkma girişimiydi. Yarım kalan bir girişim oldu, tamamlanamadı. Bir gün başka bir filmle uğraşırken bir söyleşi yapıldıpanel vardı ve o panelde senaryo nasıl oluşturulur diye bir soru sorulduBen de bir zamanlar öyle bir şey yapmak istediğimden, şu an senaryosunu yazsam şöyle yaparım, böyle yaparım, şunu atarım, şunu eklerim diyerek anlattım. Panelden sonra gittim senaryoyu yazmaya başladım ve o an çalıştığım filmi bırakıp bunu çektim. 

Lal filminin doruk noktaları ve favori bölümünüz nereleridir? 


Oyuncu kadrosu nasıl meydana geldi? Oyuncu seçimi yaparken neye dikkat ettiniz? 

Çok da her şeye dikkat etmedim. Kafama estiği gibi çok sorgulamadan çektim. Bence önemli olan Yılmaz Güney’in karakterlerine benzetilmek diye düşündüm hepsi de benziyordu, bizim insanımız sonuçta. Eğer birleşik devletlerden oyuncu seçiyor olsaydım zorlanabilirdim. 

Türk Sinemasının geldiği noktaya dair ne düşünüyorsunuz?

Ben Türk sineması, Alman sineması, Rus sineması gibi ayrım yapmıyorum sinema sinemadır. Bana sorarsanız kişi sineması önemli yani Nuri Bilge Ceylan’ın sineması,  Zeki Demirkubuz’un sineması, Tarkovski’nin sineması...  Bakın Tarkovski, Sovyet sineması, Tarkovski’nin hocası  Romm’un sineması arasında benzerlik yok. Hepsi  Rus sineması nasıl benzerlik olmuyor diyorsunuz da olmuyor, öyle. Bende kişi sineması var, ama genel anlamda sinemayı seviyorsanız bir kriz içinde bir ileri iki geri şeklinde ilerliyoruz. Mevcut olan kriz hem ekonomide, hem felfede, hem insani düşüncede, hem insani ilişkilerde, hem Dünya politikasında ciddi bir çürüme ve dibe vurmuşluk var. Bu elbette sinemalara, sanatçıya, felsefeye yansıyacak ve ciddi manada sinemada da bir çürümüşlük var şu an. Tabii arayış sürüyor ve çok sağlam, çok temiz kalpli, çok temiz beyinli bir sürü sinemacı arkadaşımız var. Ben inanıyorum onlar çürümüş diğer yaratıklar arasından fırlayıp filizlenecekler ve çok güzel şeyler yapacaklar. Ben yetişir miyim onlara benim de niyetim fırlamak, ama herhalde sıra bana gelmez yetişemem ben onlara. 

Bu filme ilgili neyi görürseniz, ben bu filmi iyi ki yaptım dersiniz? 

Bunu rahatlıkla net bir şekilde söyleyebilirim, fakat bunun anlaşılması için 200 300 yıl geçmesi lazım. Ben bu soruya cevap vereceğim ama doğrulama testi ancak 200 300 sonra olur. Eğer bu film 100 sene sonra 200 sene sonra bir yerden çıkarılıp izleniyorsa, birileri ‘Aaa bakın böyle bir şey var’ diyorsa bu sanat yapıtı demektir, bu ölümsüz demektir.Filmciler kusuruma bakmasın ama  bir sürü ticari amaçla çekilmiş dandik film var. Herhangi bir toplumsal, siyasal, sanatsal hedef gösterilmeden yapılan filmler; sırf para için. Onları bugün izlerseniz ertesi güne bitip tükenmiş olurlar. Bu film vazifesini ölümsüz olursa, kalıcı olursa yapmış olur.

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)