“Çünkü hastalığım, parasızlık yüzünden başladı anne. Milyoner olsaydım Gül’ü (elimden) kaçırmazdım.” Osman, “Para sevilir ama seninki hastalık halini almaya başladı” diyen annesine veriyor bu yanıtı. Oysa ‘dayısı’ bir müteahhit; Annesi, tekstil atölyesini fabrika haline getirmiş; Kendisi, milyonluk davalara bakan bir avukat. Bu durumda, hâlâ parasızlıktan söz etmesi anlaşılır gibi değil.
13 Aralık 2013

"Çünkü hastalığım, parasızlık yüzünden başladı anne. Milyoner olsaydım Gül'ü (elimden) kaçırmazdım." Osman, "Para sevilir ama seninki hastalık halini almaya başladı" diyen annesine veriyor bu yanıtı. Oysa 'dayısı' bir müteahhit; Annesi, tekstil atölyesini fabrika haline getirmiş; Kendisi, milyonluk davalara bakan bir avukat. Bu durumda, hâlâ parasızlıktan söz etmesi anlaşılır gibi değil.

Paul Newman'lı 'The Young Philadelphians'ın (1959) siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması.

Mart ayında çevrilen 'Fakir ve Mağrur', 03 Ağustos 1966, Çarşamba günü (Aksaray) 'Bulvar Sineması'nda gösterime girmiş. 85 dakika sürüyor. İki tane Osman (Cüneyt Türel-İzzet Günay) ve iki tane Ahmet (Kenan Pars-Levent Adan) olması dikkat dağıtıcı.

Filmin başında Ayten, asil aileden Osman Çeltikçi ile evleniyor. [Araksi Hebo, Talya Salta ve Sıdıka Dikses de nikâh konukları arasında. Bir saniyeden daha kısa sürede Onları seçebilmemizin nedeni nedir]. Genç kızın işçi sınıfından 'ilk aşkı' üzüntü içinde. Arkadaşı (filmin yapım sorumlusu da olan) Adnan Uygur O'nu teselli ederken hayat dersi(!) veriyor; "Boşuna üzülüyorsun Ahmet. Her evlenen kadının sevgilisi nikâh dairesi kapılarında sızlansa evlenme daireleri ağlama duvarına dönerdi. Aşk başka menfaat başka. Ayten'in yerinde sen de olsan, karşına öyle milyoner bir kısmet çıksa sevgilini ekip evlenirdin. Kızcağız aslında akıllıca bir iş yaptı." Avukat kahramanımız da "Aşk, cüzdanla tartılır" diyecektir ilerde.

Ama 'milyoner kısmet', zifaf gecesinde karısını 'hayranlık duyulan eşsiz bir tablo gibi seyredebiliyor' ancak. Ahmet, yıllar sonra şunları söylüyor; "Bana sorarsan orta hallilerle çok zenginler arasındaki aşklar çoğu zaman hayal kırıklığıyla biter." Çok şükür, 'orta halliler'in nesli tükenip zengin zenginle ve fakir fakirle birlikte olduğundan bu konuları dert etmemize gerek yok artık!

Ayten, 'yoksul aile kızı olarak çok şey kaybettiği' düşüncesinde. Sonraki bir sahnede, daha Gül'ün yüzünü görmeden sırf 'lüks' arabası nedeniyle "Sevdim kızı" diyecektir. 80'lerdeki başbakanımızla benzer fikirde; "Fakirlikten nefret ederim." Sevdiği adamı bırakıp, varsıl bir asilzade ile evlenmesinin nedeni bu. Ama Osman 'hastaymış'. Duvağın tülleri arasından bile göz kamaştıracak kadar şahane 'karısına' dokunamıyor. Zaten 'annesinin zoruyla' evlenmiş. 'Kendisini böyle yaratan tabiattan başka' herkes haklı. Biraz dolaşmak için dışarı çıkar. 12 Mart 1966, Cumartesi günkü 'Son Saat' gazetesinde "Sosyetenin büyük kaybı: Osman Çeltikçi, evlendiği günün gecesi trafik kazasında öldü" haberi yer alacaktır. Arabada yalnız olması da dillerdeymiş.346retg

Taze gelin de ne yapsın, 'derdini dökmek için' eski aşkına koşuyor! Asilzadenin 'yapamadığını', Ahmet yapar! 9 ay sonra bir erkek çocukları olur.

Kayınvalide Lebibe Çakın kundaktaki bebeğin 'ne yazık ki' torunu olmadığını anlamış. "Osman ailemizin son erkeğiydi. Hiç olmazsa bir oğlu olsun istiyordum." Aile adını kullanmamak şartıyla 50 bin lira teklif eder. Genç annenin yanıtı; "Para her zaman kazanılır ama oğlumun alnına vuracağınız babasızlık damgasını milyonlar bile silemez." Çocuğun adını 'Osman' koyuyor. Ahmet'le de evlenmez. Genç adam, oğlunun 'dayısı' olacaktır uzunca bir süre.

Kahramanımız, boynuz-kulak misali, annesinden de hırslı. Tuttuğunu koparan biri olur çıkar. 'Çalışma hastası'. Derslerinin başından kaldırmak için vinç istermiş; Kutuplarda bile kitap okurmuş. Kaybedecek bir tek saniyesi yok. Üstelik fakültedeki kızların yarısı O'na âşık.

Ağzından çıkan her cümle bir vecize. "Yorulmak, tembellerin lügatinde olan bir kelimedir."; "Bir şeyi kaybetmektense hiç bulmamayı tercih ederim."; "Zekâ çeşit çeşittir. Bir hukuk dosyasının içindekileri bir bakışta anlarım ama kadınlar konusunda biraz anlayışsızımdır."; "Yaşça genç olmak iyi dans bilmeyi gerektirmez."; "Büyük aşkın kini de büyük olur."; "Kilosu 70'ten yukarı, davası milyondan aşağı olmayan kadınları severim."

Çok da hazırcevap. Gül'ün "Benden ne reçel olur nede şurup" sözlerine "Olmanıza lüzum yok. Zaten tatlısınız"; Dans davetine, "Sizinle bir arada bulunma fırsatını verdikten sonra işkenceyi bile göze alır insan"; Annesinin "Hani kavga sevmezdin" demesine, "Ee, insan diş ağrısını da sevmez ama başa gelen çekilir"; Resimden hiç anlamadığını söyleyen Jale'ye, "Kendiniz bir sanat eseri gibisiniz zaten. Anlamasanız da olur"; Terk edip giden Gül'e, "Sen, hiç beklemediğim bir anda birden kırmıştın kalbimi, bense taksit taksit yapıyorum aynı şeyi" yanıtlarını veriyor.

Çok çapkın. Milyoner (özellikle 'dul') hanım müşterilerin yatak odalarını yazıhane olarak kullanıyormuş!

Bir sahnede 'ticari ve mali' konularda aydınlatır bizi; İhalelere 'peşin para yerine devlet tahvili ile iştirak etmeliymişiz'. %6 faizli Ereğli Demir Çelik tahvillerini kullanırsak hem anaparanın faizini alırmışız hem de vergisi olmazmış. Ayrıca o seneki vergimizi %10 cezalı olarak gelecek yıl vermeliymişiz. Bu parayı işleterek çok daha fazlasını kâr edermişiz. 'İnce düşünülür ve ticari konuların dosyaları incelenirse' daha neler varmış neler.

Selda Alkor buradaki bazı giysileri başka filmlerde kullanmış. Başlarda yolda yürüdükleri sahnedeki mantoyu, 'Altın Kollu Adam'da (1966) Ayhan Işık'a "O kadınla açık konuştuğun iyi oldu Murat. Senden ümidini keseceğini tahmin ediyorum" derken; Osman'a "Artık herkes bizden bahsediyor" dediği sahnedeki pardösüyü 'Evlat Uğruna'da (1967) Gülşen-Feri Cansel ve Vural-Ekrem Bora ile konuşurken; Babası, Tütün Kralı'nın oğlu Ahmet ile evlenmesini söylerkenki hırkayı 'Ava Giden Avlanır'da (1965) Kibar Selim-Sadri Alışık'la konuşurken ve 'Göklerdeki Sevgili'de (1966) Veli-Ersun Kazançel ve Timur-Cüneyt Arkın ile beraberken; Osman'a "Babam fena sıkıştırıyor. Ya vazgeçermişsin bu davadan ya da yüzümü göremezmişsin bir daha" dediği sahnedeki hırkayı 'Altın Kollu Adam'da (1966) Ahmet-Hikmet Olgun'un yaş gününde; Son sahnedeki desenli bluz ve ceketi yine 'Altın Kollu Adam'da (1966) Murat-Ayhan Işık'a iğne yaparken giyiyordu.w45ue5

Filmin başında kullandığı '34 FC 222' plakalı otomobili 'Karanlıklar Meleği'nde (1966) Doktor Ali-Erol Tezeren kullanıyor. Bu araba 2 yıl sonraki gazetelerde haber olmuştu. Deniz Kuvvetleri, Ereğli gemisinde çalışan üstçavuş Levent Şimşek, arkadaşları Hasan Çolakoğlu, Meral ve Songül Sonay ile Tükel Diskotek'e gelmiş. Müşterilerden Veli Doğan adlı sabıkalı, Songül'e sataşıp kavga çıkarmış. Tek kurşunla alnından vurduğu Levent'in ölümü üzerine '34 FC 222' plakalı taksiye binerek oradan uzaklaştığı belirtiliyor haberde.

İzzet Günay'ın filmdeki kıyafetleri Londra'dan. Hamdi-Kemal İnce'nin balık lokantasındaki İngiliz stili 'yarım palto', yeşil zeytin rengi kadife ile bej süet karışımıymış. (Âşıklar burada 'birbirlerini yemekten' balık yemeye fırsat bulamazlar!)

Sanatçıya ait ve 'Hayat Acıları'ndan (1967) anımsadığımız 63 model, '34 FR 222' plakalı, koyu gri 220S Mercedes iki sahnede karşımıza çıkıyor; Profesör Ekrem'in evinin önünde ve Gül'ün intihar girişimi sırasında. İçinde küçük bir buzdolabı bile varmış.

Atıf Bey (soyadı Çubukçu), Osman'ı 'babaannesi'yle tehdit ederken, arka planda Edgar Degas'nın 'Two Dancers on Stage' (1874) yağlı boya tablosu görülüyor.

Başka bir sahnede kızını kandırmaya çalışır Atıf. Osman, paralarının peşindeymiş. Ayrıca delikanlının 'evlilik tarihini geciktirdiğini' söylüyor. 'Para peşinde' olan bir kişinin 'evlilik tarihini geciktirmesi' pek inandırıcı değil.

Figen Say o yılların çok film çeviren ve sevilen sanatçısı. Hayranlarının tezahüratı, bazen çekimleri aksatırdı. Örneğin 'Zalimin Zulmü Varsa' filmindeki (1969) İzmit sahneleri, polisin önlem almasıyla tamamlanabilmiş ancak. Müslümanlığı seçmesi (Aralık, 1967) ilgiyi arttırmış olabilir mi?

'Fakir ve Mağrur', birkaç farkla 'The Young Philadelphians'ın (1959) kopyası. Osman'ın Atıf Bey'in elinden aldığı zengin müvekkil Kamil Bey, Hollywood yapımında bir hanımefendi, Mrs. J. Arthur Allen; Engin'in neden alkolik olduğu belli değilken, Chet Gwynn, Kore Savaşı'nda bir kolunu kaybettiği için kendini içkiye vermiş; Osman'a, Profesör Ekrem'in kızı Jale yakınlık duymuştu. Amerikan filminde Tony ile ilgilenen, 'yaşlı' John Marshall Wharton'un 'genç karısı' Carol. Ayrıca Tony'yi bırakan Barbara Rush, Anthony Eisley ile evlenirken (böyle bir durumu Yeşilçam seyircisi kabul edemeyeceği için), Gül, Tütüncülerin Ahmet ile 'sadece nişanlanır'. Yönetmen bunu yeterli bulmamış olmalı ki "Bir yıldır nişanlıyız, elini bile tutamadım daha" dedirtiyor delikanlıya. Tony'nin sekreteri bir bayan, Osman'ın yardımcısı bir çocuk.

Mahkeme sahnesindeki Uşak-Zeki Sezer, saçsız başıyla, sanki George Archibald-Richard Deacon'ın birebir kopyası. Jale bir gece odasına geldiğinde Osman'ın uyuyor gibi davranması da. Yeşilçam ve Hollywood çevrimindeki bayanlar bunun bir numara olduğunu yanan sigaradan anlıyorlar.

Filmdeki melodiler.

'Dead Ringer'daki (1964) (André Previn) "You're Not Margaret" 3 sahnede (Jenerikte; Atıf, Osman'a Gül'ün nişanlandığını söyleyince; "Kızımın başkasının avukatlığını yapmasını istemem. Seni çok severim ama kendimden fazla değil" derken). "Maggie's Murder" Son Saat gazetesinin haberi sırasında; 'This Was His Room' 2 sahnede (Gül "Artık herkes bizden bahsediyor" derken; Yine Gül "Peki ama nedir bu hırs Osman" derken). 'The Police is Waiting' 2 sahnede (Osman, Gül'ü tokatlarken; 'Babaannesi' ile karşılaşınca). 'The Morgue' 2 sahnede (Atıf, Osman'a "Evliliği bir sene geciktirmek istediğinizi kızıma anlatsanız" derken; Gül'e "Aferin yavrum, tam benim kızımsın. Mantığı duygularından kuvvetli akıllı bir kız" derken). 'The Dog Attacks' 2 sahnede (Osman, Gül'ü arabanın altında kalmaktan kurtarırken; Ertuğrul-Ertuğrul Bilda'nın "Bizimkinin akıl hocası müsveddesi de midem i bulandırıyor" dediği sahnede). 'Main Title' Ertuğrul Bilda, son sahnede mahkemeyi birbirine katarken.

'Si minör 6. Senfoni, Op. 74 (Pathétique) (1893) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) I. Adagio. Allegro non troppo (12-13 dakikalar arası) Osman ve Ayten, balayı için geldikleri otelde konuşurlarken.

'Exiting Sounds by the Clebanoff Strings & Percussions' albümündeki 'Orchids in the Moonlight' (1933) Vincent Millie Youmans / Gus Kahn  & Edward Eliscu) Zifaf odasından kaçan Ayten, Ahmet'e "Buraya gelmem delilik ama derdimi dökmek için senden başka kimsem yoktu" derken. 'My Shawl' (1947) (Stanley Adams / Xavier Cugat) Osman, 'dayı' bildiği Ahmet'in 'babası' olduğunu öğrendiğinde. 'Yours (Quiereme Mucho)' (1931) (Gonzalo Roig) Son sahnede.

Helmut Zacharias and his Magic Violins'den 'When the White Lilacs Bloom Again' (1956) (Franz Doelle / Fritz Rotter) Üniversiteli iki genç kız, Osman'ı dans partisine davet ederken. Ama kahramanımız ders çalışmayı veya hoşlandığı kızla tenha bir yerde olmayı tercih edermiş! Yine de böylesi 4-5 eğlencede hazır ve nazırdı.dar7y547

Mantovani'nin 'Waltz Encores' albümündeki (1958) '(The) Lonely Ballerina' (1954) (Michael Carr / Paul Lambrecht) Gül, arabasıyla, Osman'ı almaya geldiğinde. Bu sırada Ayten "Sen de soyadından, tanınmış bir aileden olduğundan bahset. Kibar davranmaya çalış" diye uyarır oğlunu!

'Misty' (1954) (Erroll Garner) Partide Engin, Osman ve Ertuğrul Bey'i tanıştırdığında.

Franck Pourcel ve Orkestrası'nın 'Amour, Danse et Violons No. 25' uzunçalarındaki (1965) "J'aime" (1964) (Salvatore Adamo) 2 sahnede (Yolda yürüdükleri sahnede Gül "Benle beraber olmaktan memnun değilmişsin gibi bir halin var" derken; Mesleğiniz avukatlık mı yoksa jigololuk mu beyefendi" dedikten sonra).

'Concierto de Aranjuez (Gitar Konçertosu)' (1939) (Joaquin Rodrigo) II. Adagio, Gül, şömine önünde Engin ile konuşurken. Her dinleyişinde biraz daha seviyormuş bu melodiyi. 1964'te Alpay, kendi orkestrası eşliğinde söylemişti; 'Estrella Del Mar'.

Fausto Papetti'nin '3a Raccolta' 33'lüğündeki (1962) 'La Vela Bianca' (1962) (Gilbert Becaud) Engin ve Osman, genç kızlarla 'Strip Poker' oynayıp gönül eğlendirirken. Kahramanımız kravat ve pabucunu çıkarıyor.

'Greenfields' (1958) (Terry Gilkyson / Richard Dehr / Frank Miller) Ekrem Bey'in evindeki partinin ilk dakikalarında. Bu melodiyi Erkut Taçkın'dan da dinlemiştik (1975); 'Sen' (Türkçe sözler Teoman Alpay).

Jack Nitzsche'nin 'The Lonely Surfer' albümündeki 'Theme From Mondo Cane' (1962) (Riz Ortolani) (İlk 30 saniyesi) Jale, Gül ve Osman'ı 'tanıştırırken'.

'Air On the/a G String' (18. yüzyıl) (Johann Sebastian Bach) Ahmet, yüzüğü çıkarıp Gül ile nişanı bozarken.

'Orchids in the Moonlight' ilk kez 1933'teki 'Flying Down to Rio'da kullanılmıştı.

'When the White Lilacs Bloom Again adlı 'Fox Trot' 'Wenn Der Weisse Flieder Wieder Bluht' adlı filmin (1953) melodisiydi.

Filmde bir de şarkı var. Gül ve Osman, Hamdi-Kemal İnci'nin balık lokantasına geldiklerinde Wilma Goich'in sesinden dinliyoruz (1965); 'Ho Capito Che Ti Amo' (1964) (Luigi Tenco). Bu şarkıyı Semiramis Pekkan, Ülkü Aker'in Türkçe sözleriyle plak yapmıştı (1971); 'O Karanlık Gecelerde'.

Osman'ı Hayri Esen; Gül'ü Jeyan Mahfi Ayral; Ahmet-Kenan Pars'ı Toron Karacaoğlu; Ayten'i Nedret Güvenç; Atıf Çubukçu'yu Rıza Tüzün; Engin Akal'ı Pekcan Koşar; Jale'yi Ayşın Atav; Ertuğrul-Ertuğrul Bilda'yı Agâh Hün; İlhan Hemşeri'yi Zafer Önen; Asilzade Osman Çeltikçi-Cüneyt Türel'i Cüneyt Türel; Erdoğan Esenboğa 4 kişiyi (Baştaki otel görevlisini; Tütüncülerin Ahmet-Levent Adan'ı; Hamdi-Kemal İnci'yi ve Mesut Sürmeli'yi); Jale'nin arkadaşı Ayşın Atav'ı ve "Biz de kumarhanelerde büyüdük. Zararlı çıkarsınız bu işten" diyen genç kızı Alev Koral seslendirmiş.

Ayten-Nedret Güvenç; Kayınvalide-Lebibe Çakın; Osman'ın hem 'babası' hem 'dayısı' Ahmet-Kenan Pars; 'Rahmetli' asil ve zengin Osman-Cüneyt Türel; Avukat Atıf Çubukçu-Atıf Kaptan; Engin-Ege Ernard; Osman'ın yanında çalıştığı avukatlar İlhan Hemşeri ve Sabri-Mesut Sürmeli; Tütün Kralı'nın oğlu Ahmet-Levent Adan; Hamdi-Kemal İnci; Ordinaryüs Profesör Ekrem Bey-Muammer Gözalan; Ağır Ceza Üyesi-Muzaffer Yenen; Uşak-Zeki Sezer; Kamil Bey-Bedros Çiçekyan; Adliye Sarayı sahnesindeki Özdemir Akın; Ekrem Beylerdeki toplantıda gördüğümüz Memduh Alpar ve Cevat Uz; Kavgacı inşaat işçileri Vahit Volkan ve Çetin Başaran çok güzeldi.

Osman'dan uzaklaşmazsa Gül'ü mirasından mahrum edecekmiş Atıf Bey. Ama belki biraz sinirli olduğu için ne dediği anlaşılmıyor; "Zengin bir kızın çok talibi çıkar ama bir inat uğruna kaybedilen milyonlar kolay bulunmaz."

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)