“Bu en büyük soygunumuz olacak. Belki de sonuncusu.” İlk dakikalarda bunları söyleyen Cemil, birkaç sahne sonra daha kesin konuşacaktır; “Bu bizim ‘son işimiz’ olacak.” ‘Sondan bir önceki’ demeliydi.
27 Mart 2013

"Bu en büyük soygunumuz olacak. Belki de sonuncusu." İlk dakikalarda bunları söyleyen Cemil, birkaç sahne sonra daha kesin konuşacaktır; "Bu bizim 'son işimiz' olacak."

'Sondan bir önceki' demeliydi.


'Son iş'in 'son iş' olmadığı bir film. Genelde bu 'deyim' son sahnedeki 'başarısız' soygun için kullanılır. 'Hayat Acıları' biraz farklı. Çete, ilk 'son soygun'da değil ikinci 'son soygun'da yakayı ele veriyor. Ekim, 1967'de çekilen film 04 Haziran 1968, Salı günü (Kadıköy) Opera Sineması'nda gösterime girmiş. Sonradan eklenen jenerikte Atilla Ergün'ün soyadı 'Argün'.

'Tilki gibi kurnaz, engerek yılanı gibi azılı' ama kravatlı ve takım elbiseli çete. Kafalı Kazım, Cakalı Selim, Sansar ve şefleri Cemil. 4 kişiyi/yeri soyarlar; Mutemet, BP Benzin İstasyonu, Motor Ticaret ve (Komiser Nubar Terziyan'dan öğrendiğimize göre) 'bir otel'. Orhan'ın okuduğu 13 Ekim tarihli Milliyet'te ise sayı farklı; "Son günlerde soygun olayları artmıştır. Hep aynı kişiler olduğu tahmin edilen soyguncular kısa bir zaman içinde 3 yeri soyarak kayıplara karışmışlardır."

Gözlüğü, piposu ve ilginç yeleği ile Komiser Nubar Terziyan sinir içinde; "Nerde, ne zaman, ne yapacakları belli olmuyor." Gerçekten de çetenin 'nerde ve ne zaman' girişimde bulunacağı belli değil ama ne yapacağı belli; 'Soygun'. Üstelik 'taktikleri hep aynı'. "Uçan kuş olsalar adaletin elinden kurtulamazlar. Elbet bir açık verecekler" diyordu Komiser. Hep bekleme ve izlemede. 'Adaletin tecellisi için kahramanımızı adım adım takip ederek çeteye ulaşmak istiyor'. Filmin sonunda da her şey bittikten sonra yetişir. Bilal İnci'yi önce komiser yardımcısı sonra gardiyan olarak görüyoruz. Diğer bir komiser yardımcısı da Talat Gözbak.

Orhan, eskiden çetedenmiş. 'Şifreli kasalardan çok iyi anladığı' söyleniyor ama geçmişteki Shell soygununda tabancalıydı. [Gelen polislerden biri 'Zehirli Hayat'ın (1967) bekçisi Mürteza Yanık]. 'Bilahare ıslahı nefs ederek' doğru yolu seçmiş. Bir oto tamirhanesi var. Karısı Filiz ve oğlu Ömer'le çok mutlu. Oğlunun rahatsızlığı için söylenenler değişik. Nubar Terziyan'a göre 'amansız bir hastalık', Doktor Zeki Sezer'e göre 'beyin felci'. Tedavisi için 60 bin lira gerekli. Orhan "O parayı biriktirebilmem için seneler lazım" diyor. 'Namusuyla 10 sene çalışsa kazanamazmış'. Hastalığı öğrenince yaptığı ilk iş oğluna Nestle çikolata almak. Sonradan bir kez daha alır. (Tamirhanesinde 3 çırak var. Böyle bir durumda, Onların kaç yıl çalışmaları gerekirdi kimbilir). Dediğine bakılırsa 'eski defterleri kapatmış'. Ancak çete,  kahramanımızın bu 'zayıf durumundan' yararlanıyor. Her birine düşecek hisse 'milyonun üzerinde'. Ülkemizin o yıllardaki (1965) dış borcu 3 milyar. Birkaç yüz soygunla sıfırlanabilirmiş(!).

Acımasız 'suç dünyası' ve Şef'in sözleri; "Bizim hayatımızda hissiyata yer yoktur. Gebermek istemiyorsak böyle harekete mecburuz." Çetedekilerin hepsi takım elbiseli. Ama Cakalı Selim'inki 'kruvaze'. Benzin istasyonu soygununda bile ağzında bir puro vardı. Kumar düşkünü. Kadınlarla beraberken görmedik kendisini. Belki 'pokerde hep kazandığı' içindir. Soygun olsun olmasın, Sansar'ın yakası hep karanfilli. Kadın, içki en sevdiği şeyler. Kafalı Kazım filmin şanssız kişilerinden. Cemil ve Orhan'dan dayak yediği gibi iki kez de kurşunlanır. Shell soygunundan Orhan'ın yardımıyla kurtulmuştu. 'Bu borcu' filmin sonunda kahramanımıza gelen bir kurşuna vücudunu siper ederek ödüyor. Bir hayat kadınının dürüstlüğü yaşamını değiştirecektir. Beraber oldukları geceye 'Johnnie Walker Red Lebel Whisky' eşlik eder.

Cemil, Kimya Bankası'ndaki soygun için 'plan içinde plan' yapmış. (Ayın 25'ine kadar Orhan'ı bulacağını söylüyordu. Oysa bulduklarında 29 Ekim olmuştu bile). Orhan'a üç kurşun sıkar. Sonra (filmde yok) Bekçi'yi öldürüp suçu O'nun üstüne atıyor.

Bir sahne çok hoş. Yatakta, yarı çıplak sevgilisi ile beraber. Genç kadının ayağını öpmesi Fransız filmlerinden alınmış. Hemen yanlarındaki sehpada 'Haig&Haig Five Star Scotch Whisky', tabanca ve bir paket Hisar Sigarası var. İzmariti orta ve yüzük parmakları arasında tutuyor. O dönem sigara reklamı yasak değildi. Gazetelerde okurduk; "Nefis Tütün, Nefis Sigara"; "Tekel İdaresi İftiharla Takdim Eder"; "Hisar Kadar Güzel, Hisar Sigarası". Zaten viski, şampanya ve sigarasız sahne yok gibi.

Filiz'in Orhan'a ve Nuran Aksoy'un Kafalı'ya çay getirdikleri sahneler filmin güzel kısımları. Ayrıca 'biricik müttefikimiz' ile iki sahnede karşılaşıyoruz. Polis, baştaki ve sondaki soygunlara ['Kaderimsin' (1969) filminden anımsadığımız] aynı '34 AA 741' plakalı 'Willys Jeep' ile yetişiyor.

Kadir Baba, kahramanımızın güvenilir bir arkadaşı. Film boyunca 5 kez "Vah kahpe dünya vah! Olur mu be" diyor. Üzücü olaylar karşısında tepkisi bu.

Senaryo, tamirhanenin kime ait olduğuna karar verememiş. Orhan "İyi kalpli ustamın (Kazım) itimadını kazanmıştım" diyor. Sonra kendisini Kazım'ın patronu olarak görüyoruz.

Bir sahnede 13 Ekim 1967, Cuma günkü Milliyet'teki soygun haberine kendisini kaptırmıştı. Karısı "Gazetede soygundan başka bir şey yok. Dalıp gidiyorsun... Bir bardak çayı içemedin daha" demek zorunda kalıyor. 'Lockout'daki (2012) konuşma geldi aklımıza. Barney-Mark Tangersley "Medyayı siz de bilirsiniz. İyi haber satmaz" demişti Başkan'ın kızı Emilie Warnock-Maggie Grace'a. "İyi haber satmaz!" Ülkemizdeki haberlerin hemen hepsi 'kötü' olduğu halde (bedava olmadıkça) gazete alan yok.

Necip Tekçe, ağızlıklı sigarası, belinde beyaz kuşağı, tespihi ve kasketiyle harika bir koğuş ağası olmuş. Adı 'Kasap' Hamza. Kimseden yemediği dayağı kahramanımızdan yer.

Kafalı Kazım, Orhan'ın 'akli muvazenesinin kaybolduğu'nu 25 Ekim 1967 tarihli Milliyet'ten okuyor. Gazetenin spor sayfasında 1966/67 Balkan Kupası finali ile ilgili bir haber var; "Fenerbahçe'ye iki fark lazım." 11 Ekim'de Atina'da 2-1 yenildikleri AEK'nin karşısına 'ümitli çıkarken seyircilerden destek bekliyorlarmış'. Maçı Ercan'ın penaltı golüyle 1-0 kazanıyoruz. Bir maç daha yapmaları gerekli. Çünkü o dönem, eşitlik durumunda yabancı sahada atılan gol üstünlük sağlamıyordu. Sonrası kördüğüm gibi. Üçüncü maçın tarihi için 9 Kasım olarak anlaşılır. Fakat iki takımın da yoğunluğu nedeniyle maç ertelenir. Nihayet aylar sonra, 30 Mayıs 1968'de yapılan 66/67 Balkan Kupası'nın finalini FB 3-1 kazanıyor. AEK'den önce, sırasıyla Çernomore, UTA ve Partizan'ı yenerek kupaya ulaşmışlar.

Yönetmen Orhan Aykanat'ın oğlu (1963 doğumlu) Ahmet Metin Aykanat, Ömer rolünde. Bir çocuk babasına bu kadar benzeyebilir. Duruşu, bakışı, yürüyüşü.

O yıllarda doğumdan önce bebeğin cinsiyeti bilinemezdi. Orhan, eşinin hamilelik dönemini anlatırken seyircileri iki kez şaşırtıyor; "Bizi saadete erdirecek yavrumuzun dünyaya gelme günü iyice yaklaşmıştı. Ben 'ismi Hasan olsun' derken, annesi 'hayır, Mehmet olsun' diyordu. Ve Ali olmasında anlaştık." Oysa çocuğun adı 'Ömer'. Üstelik anne karnındayken cinsiyetini nasıl anladılar belli değil.

Orhan'ı, hapisten kaçtıktan sonra izleyen sivil polis filmin sürprizi; Hasan Taşdelenler (soyadı senaryoda 'Taşdelen'). Mudanya doğumlu. Tiyatro yaşamı 1941'de başlamış; 'Beni Öpünüz'. Sonra arkası geliyor; 'Sizi Tanımıyorum', 'Bir Aşk Lazım', 'Samsun', 'O Gece', 'İkizler', 'Ayşe', 'Hatırım İçin', 'Efe Aşkı', 'Ayaktakımı Arasında', 'Kırmızı Fenerler', 'Tahterevalli'.

Keşke 'Hayat Acıları' dışındaki filmlerine de ulaşabilseydik; 'Damga' (1948), 'Bilinmeyen Aşk' (1958), 'Şaka Yapma' (1962). 72/73 tiyatro sezonunda Avni Dilligil'in yazdığı 'Gıdıklama Zühtü' adlı oyunu ('Azak' ve 'Taşdelenler' tiyatrolarında) yönetmiş. Nurten Hanım'la evliliği 1952'de. Çocuklarından Aynil (1953) ve Derya (1956) ile iki eserde beraber olmuşlar; 'Fidanaki' (1971) (Yazan Pendelli Horn) (Çeviren Fahri Kulin) (Sahneye koyan Türker Tekin) (Müzik Rupen Soğcuönyan) ve 'Sam Rüzgârları' (1973) (Yazan Melih Vassaf) (Sahneye koyan Hasan Taşdelenler). Üçüncü çocukları Hasnur'un doğumunu (Alman Hastanesi-11.8.1959) bir gazete ilanıyla 'bütün akraba ve dostlarına müjdelemişler'.

Figen Say, Yeşilçam'ın en güzel artistlerinden. Natalie Wood'a benzetilirdi. Yıldırım Gencer'le yakınlaşması bu film sırasında. 'İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 13 Mayıs 1968 gün ve 968/1145 esas sayılı kararıyla' Mari Özbıyıklıyan olan adını Figen Say olarak değiştirecektir. 'Keyfiyet mezkûr karar gereğince 28 Mayıs tarihli gazetelerde ilan olunmuş'.

İzzet Günay'ın ['Fakir ve Mağrur'da (1966) gördüğümüz] '34 FR 222' plakalı, 63 model kırmızı (filmde 'siyah') Mercedes'i garajın önündeki sokakta park etmiş duruyordu.

Filmdeki melodiler.

'The Night of the Generals'daki (1967) (Maurice Jarre) 'War and Madness' Çetenin mutemedi takip etmesi dâhil dört sahnede. 'Drive Around Paris' Soygundaki başarı nedeniyle kadeh kaldırmaları dâhil dört sahnede. 'On the Bridge' Cemil "Bu son soygunumuz olacak" derken ve Orhan, kasabada Hakkı Haktan ile karşılaştığında.

'Cast a Giant Shadow'daki (1966) (Elmer Bernstein) 'The Garden at Abu Gosh' Orhan, evde Ömer'in nasıl olduğunu sorarken ve yaralandığı soygun sonrası kendine gelirken. 'Victory on the Beach' Cemil "Sıkıntıda olduğunu öğrendik" derken. 'The Gathering of Forces' Sansar "Oğlunu düşün, oğlunu düşün" derken.

'The V.I.P.s'deki (1963) (Miklós Rózsa) 'Conflict' Filiz "Ne olacak oğlumun hali, Orhan. Ölecek mi" derken. 'The Bracelet' Orhan geçmişi düşünürken. 'Adorable Invitation' "İşime dört elle sarıldım" derken.

'Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Enstrümantal' Sansar, kadınlarla şampanya içerken. 'Tom Jones'un sesi ile sözlü olarak' Kumarhanede. 'Death of Fiona' Selim kumar oynarken.

'Blue Tango' (1951/52) (Leroy Anderson / Mitchell Parish) Cemil, sevgilisi ile dans ederken.

'The Bible: In the Beginning...'deki (1966) (Toshiro Mayuzumi) '40 Days and 40 Nights' Hapisten kaçarken.

Fausto Papetti'nin 'I Remember No. 2' albümündeki (1965) 'Summertime' (1935) (George Gershwin) Selim poker oynarken. 'Topkapi'daki (1964) (Manos Hadjidakis) 'Master Thief' S Club'deki göbek dansı sırasında.

'Our Man Flint'teki (1966) (Jerry Goldsmith) "It's Gotto Be A World's Record" Orhan, Cemil'i döverken.

'Azize' Üçüncü gazinodaki göbek dansında.

Komşu Silvana Panpani; Komiser Yardımcısı Talat Gözbak; Ömer rolünde Ahmet Metin Aykanat; Cemil-Yıldırım Gencer; Cakalı Selim-Atilla Ergün; Sansar-Danyal Topatan; Kafalı Kazım-Ayton Sert; Karısı-Nuran Aksoy; Kasap Hamza-Necip Tekçe; Mahkûm-Oktay Yavuz; Kasabalı-Hakkı Haktan; Doktor-Zeki Sezer; '34 DF 844 plakalı 'Dodge' taksi'; 60'lardaki İstanbul çok güzeldi.

Filiz'i Jeyan Mahfi Ayral; Orhan'ı Sadettin Erbil; Kadir Baba'yı Kemal Ergüvenç; Cemil'i Süha Doğan; Komiser Nubar Terziyan'ı Rıza Tüzün; Kemal ve Zeki Sezer'i Pekcan Koşar; Cemil'in karısı-Nuray Aksoy'u Suna Pekuysal seslendirmiş.


Çetenin 'Barınak'taki konuşması. Kafalı 'bugünlerde pek gözükmüyormuş ortalıkta'. "Balayı yaşıyormuş. Belkıs'ın evinden bir kız çıkartmış. Büyük de para ödemiş. Şişli'de bir katta beraber oturuyorlarmış." Cemil durumu "Kafalı, kafasız işler yapmaya başladı. Planlarımızı berbat edecek" diye yorumluyor. Kazım'ın lakabı, kanundışı işler yaparken 'Kafalı'; Dürüst bir yaşamı seçmeye kalkınca 'Kafasız'. Kendisi de "Ne kafasızmışım. Hayatın bu kadar güzel olabileceğini düşünememişim" diyecektir. Ne yazık ki bu güzel ve namuslu günleri kısa sürecektir.

      

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)