<p>Bu hafta çok yönlü sanatçı, Sayın Pelin Batu'yu konuk ediyoruz. 1978 yılında Ankara'da dünyaya gelen, dışişlerinin en ünlü diplomatlarından biri olan babası İnal Batu'nun görevi nedeniyle hayatının büyük bir bölümünü yurt dışında geçiren ve henüz bir yaşındayken babasının tayini nedeniyle Kıbrıs'a gitmek zorunda kalan değerli sanatçıyla Yakup Sancı sizler için konuştu...</p>
31 Temmuz 2012

1978 yılında Ankara'da dünyaya gelen Pelin Batu, dışişlerinin en ünlü diplomatlarından biri olan babası İnal Batu'nun görevi nedeniyle hayatının büyük bir bölümünü yurt dışında geçirdi. Henüz bir yaşındayken babasının tayini nedeniyle Kıbrıs'a gitmek zorunda kalan Batu, okul çağına geldiğinde ise kendini Pakistan'da buldu.

İlk ve orta öğrenimini Pakistan'da Beacon House Public School, Ankara'da bulunan Pakistan Embassy Study Group ve Hacettepe Üniversitesi Piyano Bölümü'nde yaptı. Liseyi Marymount School (New York 1993-1995) ve Mannes College of Music'te (1993-1995) okuyan Batu, New York Üniversitesi'nde Edebiyat, Tiyatro, Felsefe öğrenimi gördükten sonra Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. İslamabad, Girne, Prag, Londra, Paris, New York gibi birçok şehirde bulunduktan sonra, tatil için geldiği günden beri İstanbul'da yaşıyor.

Pelin Batu, ilk sinema deneyimini Ferzan Özpetek filmi olan "Harem Suare" ile gerçekleştirdi. Oyunculuk kariyerini birçok sinema filmi ve televizyon dizisi ile devam ettiren Pelin Batu'nun "Cam" ve "Rüzgarlar" adlı iki şiir, bir de "Yahudilik Tarihi" olmak üzere üç kitabı var. Batu'nun "Ghost Sonata" adlı oyundan "En İyi Kadın Oyuncu Ödülü" bulunuyor.

Çocukluğunuzda ne olmak istiyordunuz?

Pelin Batu: Herhalde her çocuğa "büyünce ne olacaksın" sorusu yöneltilmiştir. Çocukluğumdan hatırladığım şey, bu soru bana sorulunca, "Babam olacağım" derdim. Çoğu kız çocuğu gibi babama hayrandım, dolayısıyla, çocukluğumda, babamla aynı mesleği yapmak istiyordum. O diplomat olduğu için ben de diplomat olmak istiyordum. O mühendis, doktor, iktisatçı olsa, ben de öyle olmak isteyeceğimden eminim. Ama bir de kan çekmesi diye bir şey var. Annem, resim ve heykel okumuş bir insandı ve ben de hep onun gibi resim yaparak büyüdüm. Okula başladıktan sonra, hep sanata yöneldim.

Yakup Sancı: Babanızın Büyükelçi olması nedeniyle çocukluğunuzu değişik ülkelerde yaşadınız. Bu yaşamınızı ne yönde etkiledi?

Pelin Batu: Bir çocuğun o yaşlarda sürekli okul değiştirmesi, üstelik bunu farklı ülkelerde, farklı dillerde konuşan çocuklar içinde yapması zor bir şey. Benim avantajım, yanımda hep kardeşim vardı. Hala, benim en yakın arkadaşımdır. O zamanlar, hep sıfırdan başlamanın ne zor bir şey olduğunu gördüğünüz için anlamıyorsunuz, ama bugün, bu tür bir yaşamın bana ne kadar çok şey kazandırdığını görüyorum. Kendimi her yerde çok rahat hissediyorum, her yere çok kolay adapte olabiliyorum. Ve en önemlisi, imge dünyam, çocukluğumda gördüğüm müthiş dünyalar sayesinde çok zenginleşti.

Yakup Sancı: Politikaya girmek istemediğinizi biliyoruz. Bunun özel bir nedeni var mı?

Pelin Batu: Aslında, yıllardır bir aileye bir politikacı yeter gibi bir felsefe güdüyordum. İşin latifesi bir tarafa, artık biraz daha farklı düşünmeye başladım. Çünkü politikaya girmeden, hiç bir şeyi değiştiremeyeceğimizi gördüm. Artık, politikaya o kadar soğuk bakmıyorum. Ama şunu da biliyorum, politika, uzaktan kumandayla yapılacak bir meslek değil. Bir girdinizmi bütün hayatınız, Ankara ve seçildiğiniz il arasında mekik dokuyarak geçiyor. Belki de ilerde girebilirim diye düşünmeye başladım, çünkü uzaktan ahkam kesip, şikayet etmek çok kolay, bazı şeyleri değiştirmek için içerden savaşmak lazım.

Yakup Sancı: Sizi rahatsız eden nedir? Neleri değiştirmek için savaşmak, mücadele vermek istiyorsunuz?

Pelin Batu: Çevre konularında inanılmaz duyarsızız. İlk refleks olarak, Amerika çevre kirliliği konusunda lider, bizim gibi gelişen ülkeler, tabii ki baraj yapacak, fabrika yapacak gibi şeyler sürekli telaffuz ediliyor. Her şeyimizle "Küçük Amerika" olmaya çabaladığımız için buna şaşırmıyorum, ama bizdeki gibi bir doğayı bu kadar gaddarca katletmeyi de kabullenemiyorum. Politikacılar bugün varlar, yarın yoklar, ama tahrip ettikleri doğayı hepten kaybedebiliriz. Küçük hesaplarla hareket etmeleri beni çileden çıkartıyor. Benim gibi düşünenlere bir avuç muhalif entel dantel muamelesi çekmelerine ise artık alıştık.

Yakup Sancı: Babanız gibi siyaset ve politika ile ilgilenmiyor, Felsefe, Edebiyatla ve oyunculukla ilgileniyorsunuz. Bu alanlarda kendinize hedef olarak belirlediğiniz yer neresidir?

Pelin Batu: Oyunculuk, benim hayatıma renk katan, beni sosyal olmaya iten bir meslek. Böyle bir iş yapmasaydım, sanıyorum evden hiç çıkmazdım. Oyunculuğun zorluğu, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. Bir yıl, çok yoğun geçiyor, ertesi yıl, istediğiniz gibi projeler gelmiyor. O yüzden, belimi sinemaya bağlamama gibi bir refleks geliştirdim. Güzel bir teklif gelirse, mutlu mesut bir şekilde yapıyorum. Ama sadece yapmış olmak için bir işi kabul etme gibi bir durumum yok. Bu açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü pek çok şeyden hoşlanıyorum. Şiir, hayatımın çok önemli bir kısmını kaplıyor ve biliyorum ki şiirle hayatımı idame ettiremem, ama en azından, çok sevdiğim bir işle uğraşmanın hazzına erişmiş oluyorum. Akademi deseniz, bir o kadar beni mutlu eden bir alan. Okulda, kendimi oyuncakçı dükkanındaki çocuk gibi hissediyorum. Yeni şeyler öğrenmek ve öğretmek kadar güzel bir şey yok.

Yakup Sancı: Edebiyat, Müzik, oyunculuk gibi farklı sanat dallarıyla ilgileniyorsunuz. Tüm bunları da severek yaptığınıza inanıyorum. Bunları bir arada mı götürmek istiyorsunuz? Yoksa bir süre sonra yoğunlaşmak istediğiniz bir alan var mı?

Pelin Batu: Yaptığım her şey aslında birbirine bağlantılı. Okul için okuduğum kitaplar ve makaleler, şiirlerimin içine sızıyor, televizyon programı için yaptığım araştırmalar da keza öyle. Oyunculuk, dediğim gibi sosyal yanımı tatmin ediyor, ve senede bir yada iki proje yaptığımdan, başka işlerin önüne geçmiyor. Tam tersine, bana temiz hava almak gibi geliyor. Müzik resim gibi şeyler, beni rahatlatan, mutlu eden uğraşlar, ama onları profesyonel olarak yapmıyorum, öyle bir iddiam yok. Bir süre sonra, bir alan ön plana çıkabilir tabii, ama birlikte götürebildiğim kadar götürmeyi hedefliyorum. Ülkemizde, herkesi ve her şeyi kategorize etmeye çalışıyorsunuz, ama artık dünya öyle değil. Sanatçı dediğimiz çoğu insan, kendi alanının dışında pek çok dala "dalabiliyor" çünkü farklı alanlara kayınca, herşeye biraz mesafeden bakınca, hem işleriniz daha sağlıklı oluyor hem de tekdüzelikten korunmuş oluyorsunuz.

Yakup Sancı: Resim çalışmalarınızdan söz edelim. Ne tür resim yapıyorsunuz?

Pelin Batu: Karakalem, guaş, kimi zaman yağlıboya, kolaj. Elime ne geçerse kullanıyorum. Sadece, suluboyayı çok tercih etmiyorum. Resimler, soyut. Bazen klasik figürlerle başlıyorum, bir nü yapıyorum mesela, ama genellikle bundan sıkılıp, onu didikleyip soyutlaştırıyorum.

Yakup Sancı: Piyano çaldığınızı biliyorum. Başka enstrüman çalıyor musunuz?

Pelin Batu: Ne yazık ki hayır... Basgitar çalmak isterdim. Tabii, hiç bir zaman geç değil.

Yakup Sancı: Sanatın her alanında sizi görmek mümkün. Peki, sesiniz güzel mi? Bir gün sahnede almak ya da albüm yapmak isteyecek misiniz?

Pelin Batu: Sesim fena değil aslında, ama bir de ona bulaşmayayım! Resim ve müziği kendim için yapmak bana yetiyor.

Yakup Sancı: Şiir kitaplarınız var. Şiir de bir şair olarak iz bırakmak hedefleriniz arasında mı?

Pelin Batu: 2 şiir kitabım var. Üçüncüsü, bu sene içinde çıkacak herhalde. İz bırakmak konusunda kafam karışık... Dünya, ne yetenekler görmüş, şu anda hiç birisi hatırlanmıyor. Herkes'te Shakespeare değil elbet. Benim, şiirle ilgili tek istediğim yazarken yakaladığım o heyecanı kaybetmemek. Hiç mübala etmeden söyleyebilirim ki, kendimi en mutlu hissettiğim an, şiir ile uğraştığım anlar. Bundan sonra ne olur, bilmiyorum. Açıkçası, çok da önemsemiyorum. Ülkemizde milyonlarca şair var, ama şairler bile diğer şairleri okumuyorlar artık...

Yakup Sancı: "Yahudilik Tarihi" adlı bir kitabınız var. Yahudilik tarihini yazmak için bu birikimi nasıl elde ettiniz?

Pelin Batu: O kitabı başka bir yazarla ortaklaşa yazmıştık. Ben, kitabın arkeolojik ve antik çağ ile ilgili bölümlerini araştırdım. Bir kaç ay kapanıp, yazdım. Ama sonra kitap çıktığında, sükut-u hayale uğradım. Şimdi, bununla ilgili çok konuşmak istemiyorum, olmuş, bitmiş bir iş. Ama bundan sonrası için bir "ders" oldu diyebilirim.

Yakup Sancı: Birikimlerinizi televizyon programlarında ya da kitap yazarak mı paylaşacaksınız? Örneğin bir üniversitede ders vermeyi düşünüyor musunuz?

Pelin Batu: Kesinlikle... Dediğim gibi, okulda kendimi çok mutlu hissediyorum. İnsanın aynı lisanı konuştuğu, bilgiye aç, araştırma yapıp bir şeyler üreten insanlarla çevrili olması, onu da daha üretken olmaya itiyor. Doktoramı bitirdikten sonra, üniversite'de ders vermeyi düşünüyorum.

Yakup Sancı: Bir oyuncu olarak sinemada olmak istediğiniz yer neresidir?

Pelin Batu: Tek istediğim, ne istediğini bilen, setine hakim, yaratıcı yönetmenlerle çalışmak. Tabii ki senaryo, kast, müzik, görüntü çok önemli, ama iyi bir yönetmen, doğru parçaları bir araya getirendir. O açıdan, iyi bir yönetmenle çalışmak, benim en büyük hayalim.

Yakup Sancı: Sinemamızda bayan yönetmen oldukça az. Bir gün kamera arkasına geçmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa oyunculukla yetinecek misiniz?

Pelin Batu: Bunu hiç düşünmedim. Yönetmen, bambaşka bir insan yapısı... Herkesi parmağında oynatan, aynı anda pek çok detayı görebilen bir insan... Dünyanın en zor mesleklerinden bir tanesi bence... Ben, yönetmen olamam gibi geliyor.

Yakup Sancı: Tiyatro çalışmalarınız var mı?

Pelin Batu: Periyodik olarak oluyor. Bu sene, tezimi bitirme senem olarak ilan ettim, ondan sonra, belki bir oyun olabilir, çünkü insan sahneyi özlüyor.

Yakup Sancı: Kendinizi Marjinal ve zeki buluyor musunuz?

Pelin Batu: Marjinal bulmuyorum ama bana hep marjinal yaftası yapıştırılıyor. Bu tür damgalar, göreceli değil mi? Kimine göre, benim hayatım marjinaldir, kimine göre değildir. Tuhaf bir şekilde, bizde marjinallik bir hakaret gibi kullanılıyor. Keşke daha çok marjinal insan olsaydı.

Zeka; evet, zeki olduğumu düşünüyorum, ama aynı zamanda tevazu sahibi bir insan olduğum için, bir şeyi bilmiyorsam, bilmediğim söyleyebilen bir insanım. Bilgisiyle döven insanlardan da hiç hazzetmem.

Yakup Sancı: Size göre yetenek nedir? Bize yeteneğin tanımını yapar mısınız?

Pelin Batu: Yetenek, insanın doğasından gelen, dışarı vurulan bir şeydir. Ama saf yetenek, çoğu zaman kafi değildir. O yeteneği işlemezseniz, kendinizi tekrarlayan, sürekli aynı dalda hoplayan, aynı keseden yiyen biri olabilirsiniz ki bu da yetenekli pek çok insanın trajedisidir, bana göre.

Yakup Sancı: Sanat sevdalıları kuşağımızda Pelin Batu'yu konuk ettik.  Tekrar buluşmak dileğiyle…

Pelin Batu'ya Teşekkürler.

Her hakkı saklıdır. Yazarının ve www.sinematürk.com 'un izni olmaksızın alıntı yapılamaz, kullanılamaz.
 
Yakup Sancı İletişim: [email protected]

Kaynak
Yakup Sancı
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)