Bu hafta sinemamaza yıllarını vermiş, yüzlerce filmde adlarını bile bilmeden özveriyle görev almış değerli sanatçı Dündar Aydınlı'yı konuk ediyoruz. Yakup Sancı kendisiyle yine oldukça geniş, Yeşilçam'ın bazı efsanelerine de dokunan, merakla okunacak bir söyleşi gerçekleştirdi.
31 Temmuz 2012

Yakup Sancı: Dündar aydınlı 1943 yılında İzmir de doğdu. İlk, orta, lise öğrenimini İzmir de bitirdi. 1961 yılında İzmir Atatürk lisesinden mezun oldu. İzmir Efes film şirketinin yapacak olduğu bir film için artist yarışması düzenlenmişti. Aynı yıl bu artist yarışmasına ailesinin de desteği ile katıldi. Yarışmadan dördüncü olarak çıktı. 1961 yılında "Evlat Evlattır" filminde jön ün arkadaşı olarak sinemaya adımını attı.

Dündar Aydınlı: 1956 yılında 22 yaşındaydım. Askerden gelmiştim. İstanbul çocuk tiyatrosunda çalışmaya başladım. Bir teklif geldi bana rahmetli Nurettin Işılay dan. Çok iyi bir tiyatro yönetmeni ve oyuncusuydu. Haftada 3 gün çocuk tiyatrosu yaptım 1965'den 1970'e kadar.

Yakup Sancı: Sizin zamanınız sinemanın altın devriydi diyebilir miyiz?

Dündar Aydınlı: 1965 ile 1974 yılı arası Türk sinemasının en iyi dönemi, en hızlı yılıydı. Bu yıllarda, yılda 300 film çektiğimiz oluyordu. Bizler karakter oyuncusu olarak günde üç ayrı sete gidebiliyorduk. Yarım gün Erman filmde, yarım gün erler filmde, gece akün filmde. Bu şekilde geceli gündüzlü devamlı çalışıyorduk. O yıllarda bölge işletmecilerinin isteğine göre de filmler çekiliyordu. Aklınıza gelebilecek ne kadar star varsa hepsi ile beraber çalıştım bu dönemler. Bu güne dek şunu da diyebilirim ki 1100 filmde çalışmışlığım var. Bunların içinde sinema filmleri, diziler, başka ülkelerle beraber yaptığımız işler de dahil.

Yakup Sancı: Çekimlerine katıldığınız filmlerin adlarını biliyor musunuz?

Dündar Aydınlı: Hepsinin ismini bilsem zaten rekorlar kitabına girerim. Rekortmen sayılabilirim. Benden daha fazla film çeken rahmetli Sami Hazinses vardı. Beni geçen o idi. Şu durumda ben onu geçtim. Hepsinin ismini bilsem zaten rekorlar kitabına girerim. Yekün olarak biliyorum. İsim olarak bilmemiz mümkün de değil. Çünkü biz film çekerken filmin ismi konulmuyordu. Genelde senaryosuz film çekerdik. Bu filmlerin isimleri sonradan konurdu. Hem siyah beyaz filmler döneminde, hem renkli dönemde bu şekildeydi. Mesela Acı filmi. Biz bu filmi çekerken daha ismi cismi belli değildi. Senaryosu yoktu. Peşimden Ağıt ı çektik Ürgüp Göreme de Onun bile ismi yoktu. Çan diye başladık sonra filmin adı Acı oldu. Bunun için çalıştığımız filmlerin isimlerini bilmemiz mümkün değil. Oyuncular birliğine vermiş olduğum bir liste vardı. Bu listede 260 film çıkartabildim. Bu da rekor sayılır.

İmkansızlıklar içinde filmler çektik

O yıllarda çok zor şartlarda çalıştık. Bizim zamanımızda teknik imkansızlıklar vardı. Şaryomuz bile tahtadandı. Tekerleklerinin içine sabun sürerdik kayması için. Şimdi ki bu imkanlar o zamanlar olsaydı daha da güzel filmler çekerdik. O zamanlar nerde? Dollyler, şaryolar. Negatif sorunumuz vardı. Pozitif sorunumuz vardı. Negatif ve pozitif karaborsaydı. Bunlar yurtdışından kaçak geliyordu. Bir kare film yakmayalım diye çalışırdık . Fragmanlar için bile parçalar kullanırdık israf etmeyelim filmi diye. Negatif sorunumuz olduğu için, yönetmenimiz stop dediğinde kameraman arkadaşımız anında keserdi bir kare fazla atlamasın diye. Onun için biz çok imkansızlıklar içinde filmler yaptık.

Bu 50 filmin içinde bir tane emekçi göremedim

1971 de renkli dönem başladı. O zamanlar teknik olarak biraz daha ilerlemeler oldu. Şimdi ki sinema ile ilgisi yoktu tabi ki. Renkli dönemin başlaması ile yine imkansızlıklar vardı. Şimdi ki imkanlar bambaşka ve çok iyi, ama maalesef bu defa da az film çekiliyor. Geçen sene duyduğuma göre 50 tane film çekilmiş. Bu 50 filmin içinde bir tane emekçi göremedim. Maalesef yoklar. Çünkü yeni nesil yönetmenlerimiz bu sinemanın temel taşlarını nedense çağırmıyor. Bir sürü film, dizi yapılıyor hani arkadaşlarımız nerdeler? Emekçi olarak kaç kişi kaldık ki zaten şu sinemada.

Yakup Sancı: Sizce neden çağırmıyorlar?

Dündar Aydınlı: Şimdi ki yapımcı arkadaşlar bizden korkuyorlar mı ne? Aslında biz onlara çok yardımcı oluruz. Bakıyorsunuz sinema filmlerine ya da dizilere adam yumruk atmasını, kafa atmasını bilmiyor. Kafa ve yumruk yemesini bilmiyor. Hangi zaviyeden yiyeceğini bilmiyor. Kavganın ayri bir görselliği vardır. Yumruğu salladığın zaman, yumruk seyircinin yüreğine oturacak. Bunlar bizim jenarasyondan başka Türk sinemasında zaten bir daha yetişmedi. İyi kavga eden, yumruğu yediği zaman uçup taklalar atan, camları kırıp geçen, masaları deviren yeni jenarasyon daha gelmedi. Şu anda ben 66 yaşındayım ama size samimi söylüyorum en kral genç delikanlıdan daha iyi avantür çekerim. Bu yönden de yeni yapımcılara, yönetmenlere yardımcı oluruz. Maalesef yeni oyuncu jenarasyona ben hata bulmuyorum. Bu hata yapımcılarda ve yönetmenlerdedir. Çünkü oyuncu oyuncudur. Ne rol verirsen onu oynar. İyi olup olmadığına yönetmen karar verir.

Yakup Sancı: Sanatçı emekli oldum diye kenara cekilir mi?

Dündar Aydınlı: Biz emekçiler baba, amca, dede oynarız. Mafya babası oynarız. Ölünceye kadar oynarız, oynayacağız da yeter ki bize de iş versinler. Sinemada emekli diye bir şey olmaz. Sanatçı emekli oldum diye bir kenara çekilmez. Eli ayağı tutuncaya kadar çalışır.

Halk sinemanın babalarını, annelerini görmek istiyor

Dernek başkanlarımız TRT'ye kadar gittiler. Neden bu emekçi arkadaşlara, Yeşilçam oyuncularına iş vermiyorsunuz diye. Genel müdür yapım sorumlusunu çağırıyor, yapım sorumlusu da diyor ki yönetmen bana isimi veriyor. Bizde o verilen isimleri çağırmakla mükellefiz. O bakımdan bizim bir suçumuz yok efendim diyor. Bir şey de diyemiyoruz. Ama nereye gitsek sinemanın babaları diyor halk. Halk sinemanın babalarını, annelerini görmek istiyor. Hep bu soru soruluyor. Niçin dizilerde oynamıyorsunuz? Niçin sizi görmüyoruz? halkımıza verecek cevap da bulamıyoruz. Teklif etmiyorlar, oynatmıyorlar diyoruz ne diyelim? Bu defa halk isyan ediyor Olur mu? Nasıl oynatmazlar? Nasıl rol vermezler?

Yakup Sancı: Siz bir çok siyah beyaz filmde de oynadiniz.

Dündar Aydınlı: Evet. Siyah beyaz film olarak 1961 den 1971 e kadar yaklaşık 350 kadar siyah beyaz filmde oynadım. 1971 yılından itibaren renkli filmler başladı. Arşiv yaptım ama bu filmlerin birçoğunu isteyenlere verdim geri gelmedi. Şu an bu filmlerden 40 tane lobi kaldı. Bazen televizyonda denk geldiği zaman eski nostalji filmlerimi video ya kaydediyorum bu şekilde arşiv yapmaya çalışıyorum.

Yakup Sancı: Seks filmleri çekme furyasına siz katılmadınız.

Dündar Aydınlı: 1974'ten 1980'lere kadar devam etti bu furya. Bana da teklifler geldi. Bizim karakter oyuncularından. Kazım Kartal, Teyfik Şen, rahmetli Cesur Barut, rahmetli Tarık Şimşek, çok arkadaşlarımız seks filmlerinde başrol oynadılar. Ben, gelen hiçbir teklifi kabul etmedim. Bayağı yüksek paralar da teklif ettiler. Öyle olduğu halde ihtiyacımın da olmasına ramen kabul etmedim. Evliydim çocuklarım vardı. Bu filmleri çeken firmalar zaten ikinci, üçüncü sınıf firmalardı. Birinci sınıf firmalar seks filmi çekmedi. Erman film, acar film, akün film, erler film, melek film, dadaş film, o zamanlar sektörün en büyük film şirketleri bunlardı. Bunların hiç biri bu filmleri çekmedi. Bizimkiler de öyle olmaz böyle olur dedi. Daha önce sinemalara İsveç filmleri gelmeye başladı. Sinemalarda İsveç filmleri oynuyordu. Bu filmler daha ziyade eğitime yönelik filmlerdi. Türklerin örf ve adetlerine ters düşen sahneler vardı bu filmlerin içinde. Bizde merak ettik gidip izledik bu filmleri. Nasıl çekmişler diye. Kürtaj yaparken doktor tecavüz ediyor. Başka bir filmde Anne, baba bir de kız çocuğu üçü bir banyoya giriyorlar. Kız çocuğu merak ediyor babasının bilmem nesini soruyor. O da kızlarda bu yoktur erkeklerde olur diyor. Bu sahneler bizim kültürümüze ters düşen sahnelerdi. Bu İsveç filmleri gelince bizim Türk filmleri iş yapamaz oldu. Bizimkilerde öyle olmaz böyle olur dedi. Daha pornografik filmler çekmeye başladı. Bazı filmlerin aralarına bile yeni pornografik sahneler çekilerek montajlar yapıldı. Bu filmler böyle sinemalarda gösterildi. Çok iyi de para kazandılar o dönemde. O aralar hakikaten sıkıntı çektik. Ben bu dönem gazetecilik yaptım. Sinemada çalışmak istesen bile çalışamıyorsun. Film çekilmiyor ki. Ben bunları kınamıyorum. Geçimleri için belki mecbur kaldılar. Rahmetli Tugay Toksöz dönemin jönü, o bile oynadı bu filmlerde. Kendini rezil etti. Yine eski jönlerimizden Tamer Yiğit o da oynadı. Ben bunları kınamıyorum. Geçimleri için belki mecbur kaldılar bilemiyorum. 1980 de ihtilal oldu. O dönemler seks furyası da bitmiş oldu zaten. Sinema normale döndü.

Sinema seks furyası nedeniyle müsterisini kaybetti

Ama sinema bu seks furyası nedeniyle bu süre içinde müşterisini de kaybetmiş oldu. Normal filme bile gitmeye cesaret edemiyordu halk. Acaba arasında montaj yapılmış bir porno sahnesi çıkar mı diye düşünüyordu. Yavaş yavaş sinema izleyicisi sinemalardan uzaklaştı. Bir süre sonra da zaten tamamen kaybetti.

Yakup Sancı: Peki sizce o dönem neler yapılabilinirdi?

Dündar Aydınlı: Bizim eski prodüktörlerimiz, jönlerimiz, jöndamlarımız bir araya gelip çok güzel filmler de yapabilirlerdi. Çok büyük paralar kazanıldı. Bu paraları başka yerlere değil de sinemaya yatirsalardı bugün sinemamız bam başka bir yerde olabilirdi. O dönemler film çeken onlarca firma arasından iki tane firma kaldı. (Erler film) Türker İnanoğlu, Birde rahmetli Ertem Eğilmez in oğlu Ferdi Eğilmez (Arzu film) kaldı. Başka yok. Nerde diğer prodüktörlerimiz? Birçok jön ve jöndamlarımız o dönemler şirket kurdu. Hakan Balamir, Hülya Koçyiğit, Rahmetli Ayhan Işık, Rahmetli Yılmaz Güney, gibi birçok abimizin, ablamızın şirketi vardı. Devam ettirmediler. Devam ettirselerdi Türk sineması bu hale gelmezdi.

Yeni prodüktörler, yeni yapımcılar bu röportajlarımıza kulak versinler

Türk sinemasının emekçilerinin kendilerine ulaşamıyorlarsa derneklerden ulaşsınlar. Sinema oyuncuları derneği Çasot'dan ulaşsınlar. Arayan bulur bizi.

Yakup Sancı: Politika setlerede yansıyor muydu ?

Dündar Aydınlı: Siyasal filmler sinemamızı fazla etkilemedi. Bizde şöyle bir tutkunluk vardı. Sol görüşlü bir yönetmen sağ görüşlü bir oyuncuyu oynatır, sağ görüşlü bir yönetmen de sol görüşlü bir oyuncuyu oynatırdı. Bizim Yeşilçam da bu sağcı bu solcu ayrımı hiçbir zaman yapılmadı. Bu siyasi laflar setlerde kesinlikle mevzu bahis olmazdı. Bizim bir kameraman arkadaşımız vardı derdi ki "Biz ne sağcıyız ne solcuyuz, ne ilimciyiz ne kilimci, biz filmciyiz filmci" herkesin bir idolojisi vardır tabi ki. Ama bu sinema piyasasına yansımazdı, yansıtmadık. Bu politik durumlardan sinemamızın etkilendiğini zannetmiyorum.

Yakup Sancı: "Yeter artık bana güzel adam rolü yok mu" diye isyan etmişsiniz.

Dündar Aydınlı: Çok güzel bir yüzüm var ama 1.100 filmin sadece 150 kadarını iyi karakter olarak oynadım. Bu benim tercihim değildi. Gelen teklifler bu yöndeydi genelde kötü karakteri bu nedenle çok oynadım. Bir oyuncu her rolü oynamalı. Oynamakla mükellefsin ve başarman gerekir. Komedi de oynadım, Polis Şefi de. Erol Taş da kötü adamı oynuyordu ama Erol Abi nin komedi filmleri de var. Öyle bir şey ki Bir filmde oynamışsınız o film güzel iş yapmış, aa Dündar Aydınlı kötü adamı ne güzel oynamış dedikleri zaman bir bakıyorsunuz ki gelen teklifler hep kötü adam, onu oynuyorsunuz yine kötü adam teklifi geliyor. Yeter artık güzel adam rolü yok mu? dediğimiz zaman, abi seni kötü rollerde görmeye alıştık diyorlar.

Yakup Sancı: Bir karakter oyuncusu olarak bir jönle aranizdaki kazanç farkı nasıldı?

Dündar Aydınlı: Sinemanın hızlı döneminde dediğim gibi çok film çekiliyordu yılda 300 film çekiliyordu ama biz karakter oyuncuları jönler gibi büyük para almıyorduk tabi. Diyelim ki jön 10 lira alıyorsa ben 2.5 lira alıyordum. Jön ün aldığının çeyreğini alıyorduk ancak. Karakter oyuncularının avantajı bir günde 3 filde oynama şansının olmasıydı. Jön ün bu imkanı yoktu. Jön, o filme bağlanır film bitmeden bir yere gidemez, başka bir işe başlayamazdı. Bir filmden az kazanıyorduk ama çok çalışarak aynı paraları sonuçta bizde kazanıyorduk.

Yakup Sancı: Sinemada kazanılanla geçim sağlanabilir mi?

Dündar Aydınlı: Ben sinemadan iki evlat büyüttüm. Aslanlar gibi üniversitelerde okuttum. Ikisi de meslek sahibi oldular. O dönemler sinemadan kazanmadım diyen arkadaş için yanlış diyor derim. Oyuncuysa kazanmıştır. Kazanmanın ölçüsü oyuncunun karakterine göre de değişiyor haliyle. Az kazanan arkadaşımız vardır, daha fazla kazanan arkadaşımız vardır. Her meslekte olduğu gibi kazandığını tutabildiysen, ilerisini düşündüysen sorun yaşamazsın. Ama tutmayıp da har vurup harman savurduysan, oraya buraya dalmışsan haliyle elde var sıfır olur.

Sami Hazinses öldükten sonra bankada ne kadar parası çıktı, bunu biliyorlar mı?

Birkaç arkadaşımın röportajlarını okudum. Sinemamızdan bazı arkadaşları kötülüyordu. Diyelim ki Sami Hazinses in kahvede önüne 3 tane zeytin, bir tane soğan, bir parça peynir koyuyorlardı ve bununla röportaj yapıyorlardı. Sami Hazinses bu kadar aç bir insan mıydı? Yanlış, yanlış, yanlış. Sami Hazinsen benden de fazla film çeviren bir insandı. Bin küsür filmi vardı. Bu filmlerden kazandı. Emekliliği de vardı. Her yönden rahattı. Peki Sami Hazinses öldükten sonra bankada ne kadar parası çıktı, bunu biliyorlar mı? Bilmiyorlar. Ben biliyorum rakam vermeyeceğim. SODER. Sinema oyuncuları derneği üyesiydi kendisi. Dernek başkanımız bunu biliyor.

Yadigar Ejder yalnız bir insandı

Yadigar Ejderin taksim parkında öldüğünü yazdılar. Halkta bu yazılanlara inanıyor, bunu böyle zannediyor. Yalan, yalan, yalan, Yadigar Ejder taksim parkında ölmedi. Bu insan içki dahi kullanmazdı. Yalnız bir insandı. Geceleri barları, restorantları dolaşırdı. Bir tanıdığını gördüğü zaman meze yerdi. Yemek yerdi. Ama içki asla içmezdi. Parmak kapı sokağında bir ocak başında yemek yiyor. Tuvalete gittiğinde ayağı kayıyor başı betona çarpıyor. Beyin kanamasından hastanede ölüyor bu adam. Kalktılar taksim parkında öldü diye haber yaptılar. Nereye gitsek halk bize bunu soruyor. Kötü şartlarda mı yaşıyormuşsunuz diyorlar.

Mesut Engin işlerini yarım bırakan bir jöndü

Bir tek eski jönlerden Mesut Engin var. Mesut Engini daha yeni huzur evine kaldırdılar. Sokaklarda sürünüyordu. Alkolik olan bir jön dü. Bu arkadaşımız daha 5.000 liralık bir jön iken ben biliyorum işlerini yarım bırakan bir jöndü. Son filmini beraber yaptık. Alo Polis filmin ismi... O zamanlar Oya Peri ile bir ilgisi vardı. Sabah işe gideceğiz jön yok. İş paydos. Ertesi gün bulunamıyor. Kaldığı otel bilinmiyor. Mesut Engin e benzeyen bir çocuk buldular, onun giysilerini bu çocuğa giydirdiler. Bende kiralık katili oynuyorum bu alo polis filminde. O da Yeşilköy havalimanı baş komiserini oynuyordu. Deniz kenarına dublörünü koyduk uzaktan okudu kamera. Beni de yakın plan aldılar. Çektim silahı baş komiseri öldürdüm. Alo polis filminin jönü Mesut Engin öldü. Senarist iki laf değişikliği yaptı. Falanca baş komiser çok iyi bir insandı. Allah rahmet eylesin. Yazık oldu gibi laflar konuldu onun yerine yeni baş komiser atandı, Salih Kırmızı geldi. Bu iş bu kadar basit, basit değil ama basit işte. Bu hadise Mesut Engin in de Yeşilçam sokağında son günleri oldu. Zaten alkolik bir arkadaştı. İçmeden duramıyordu. Sokaklarda yatacak kadar zor duruma düştü. İyi de bir ailenin çocuğuydu.

Türk sinemasına bu konuda ithamda bulunamazsınız

Bu üç kişinin haberini okudunuz diye, bu üç kişinin yüzünden Türk sinemasını bu şekilde ithamda bulunamazsınız diyorum ben de. Bizim arkadaşlarımız, sinemanın eski oyuncuları o kadar onurlu gururlu kişilerdir ki... Aç kalsalar dahi. Bir kuru ekmeğe muhtaç olsalar dahi bunu samimiyetle söylüyorum onurlarına, gururlarına yedirip de benim karnım aç. Param yok diyemezler.

Hayati Hamzaoğlu tabiî ki varlığını sattı. Kimden para istesin?

Hayati Hamzaoğlu içinde bu tür haberler çıktı. Durumu gayet iyiydi. Kaç tane mekan açtı kapattı. Evi de vardı. Antalya belediyesi birde ev verdi. Son zamanlarda bir amansız hastalığa yakalandı. Tabiî ki varlığını sattı. Kimden para istesin? Emekliliği de vardı ayrıca. 12 sene hastalıkla mücadele etti. Elde bir şey kalmadı. Hastalanana kadar iyi idi. Hastalık nedeniyle sarsıntılar oldu tabi ki. Bu durum herkesin başına gelebilir.

Yakup Sancı: Karakter oyuncusuyla figüran sürekli karıştırılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Dündar Aydınlı: Bazı basın mensubu arkadaşlar dahi yanlış yanlış şeyler yazabiliyor. Mesela bizim gibi karakter oyuncularına figüranlar diye hitapda bulunuyorlar. Halkımızın bazıları bilinçlenmedi diyelim basından duyduğu gibi hitap da bulunuyorlar. Aslında çok yanlış bir şey... Bir tek jön yok sinemada. Jön ün etrafın süsleyen karakter oyuncularıdır. Karakter oyuncusu olmazsa o filmin tadı tuzu olmaz. Film olmaz. Birinci derece rol, ikinci, üçüncü Ondan sonrası figürana girer. Figürasyon diyelim ki bir pavyon sahnesi çekiyoruz. Ya da bir cafe sahnesinde, her hangi bir sahne çekerken fon da oturan kadınlı erkekli kalabalığı teşkil eden kişiler figürasyondur. Figüran denir bunlara. Oyuncu rolünü yapar, etrafta dekor gibi görüntüyü teşkil eden kişilere figüran denir. Bunu bilemeyen, idrak edemeyen çok kişiler var.

Halka söyleyecek bir sözüm yok

Antalya film festivalindeyiz haberlere konu olmak için bize röportaj teklif ettiler tamam yapalım dedik. Ben, Yavuz Karakaş, rahmetli Kudret Karadağ söyleşi yaptık. Gayet güzel haberlere konu olduk. Haber spikeri güzel güzel anlatıyor. Yeşilçam ın karakter oyuncuları Antalya da buluştu. Şöyle güzellikler oldu, böyle oldu anlatıyor. Anlatan da ünlü bir spikerimiz. Spikerin bir suçu yok tabi. Haber yönetmeni nin suçu Bir alt yazı geçiyor. Figüranlar Antalya da buluştu. Her şey berbat oldu. Koskoca bir televizyon kanalı karakter oyuncusu ile figüranı bir birinden ayıramıyorsa benim halka söyleyecek bir sözüm yok. Çünkü halk okuduğunu, duyduğunu söylüyor. Basın bunu yaparsa halk da tabi ki bir karakter oyuncusuna figüran der.

Dündar Aydınlı ya TEŞEKKÜRLER.

Kaynak
Yakup Sancı
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)